CIA ve eski başkan George W. Bush yönetimi, 11 Eylül saldırılarından sonra "kara bölgeler" olarak adlandırılan merkezlerde terör şüphelilerine uygulanan sorgulama teknikleri nedeniyle yoğun eleştirilere uğramıştı.
Senato İstihbarat Komitesi Başkanı Demokrat Dianne Feinstein tarafından açıklanan rapor ilk kez bu tekniklere ilişkin detayları kamuoyuyla paylaştı.
Yaklaşık 6 bin sayfa olduğu belirtilen raporun 528 sayfalık özeti kamuoyuyla paylaşılırken, raporda CIA’ın uluslararası yasaya dayanmadan yakaladıkları esirlere yasaların dışında zarar verme ve acı çektirme taktikleri uyguladığı ifade ediliyor. Raporda, “CIA tarafından 11 Eylül sonrasındaki yıllarda kullanılan acımasız sorgulama teknikleri esasen yararsız ve gizli servisin Kongre’ye ve kamuoyuna söylediği gaddarlıktan çok daha fazla” ifadesine yer verildi.
Raporda eski başkanlardan George W. Bush döneminde CIA’ın gizli sorgu odalarında en az 119 kişiye yönelik gözaltısı değerlendirildi. Rapor, istihbarat teşkilatının sorgulama programını “liyakatsiz ve son derece kusurlu” yönettiğine vurgu yaparken, Bush yönetiminin uygulanan yöntemlerle ilgili yeterince bilgilendirilmediğine işaret ediyor.
Rapor, sorgulama programını yönetenlerin zaman zaman başkan Bush yönetiminin ve kurumun onayladığı yöntemlerin dışında hareket ettiğine yer verirken, CIA’ın işkence teknikleri olarak suda boğma yöntemi, çok dar alanlarda uzun süre bekletme, uzun süre uykudan mahrum bırakma, esirleri tokatlama ve duvara çarpma, küçük kutulara hapsetme ve ölümle tehdit etme gibi birçok yönteme başvurduğu kaydediliyor.
Raporda istihbarat servisinin izlediği en sert teknikler olarak kesintisiz 180 saat boyunca uykusuz bırakma ve suda boğma hissi tekniği uygulaması gösteriliyor.
CIA’ın Avrupa ile Asya kıtalarındaki birçok sorgu odalarında bulunan 119 esirden en az 26’sının hiç bir suçu olmamasına rağmen tutulduğuna değinilen raporda, CIA’ın soruşturmaları yürütmesi için kurum dışından iki psikoloğu da kullandığı bilgisine yer verildi. Rapor, sorgulama alanında tecrübeye sahip olmayan ve terörizmle ilgili özel bir bilgiye sahip olmayan psikologlara kurdurulan şirketlere kurumca 80 milyon dolar ödendiği bilgisine yer veriyor.
Feinstein, CIA'in elinde tuttuğu şüphelileri işkenceye maruz bıraktığını, "gaddarca, merhametsiz ve onaylanmamış sorgulama teknikleri" uyguladığını belirtti.
Feinstein, raporla ilgili Senato Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, raporun ortaya koyduğu bulguların Amerikan ulusunun tarihinde "bir leke" olarak yer aldığını söyledi.
CIA’in sorgulama programındaki suistimallerin ve yanlışların var olan ABD yasaları ve anlaşma yükümlülükleriyle önlenebileceğine işaret eden Feinstein, “Benim vardığım sonuç şu ki, işkencenin her türlü anlamı altında, CIA’in esirleri işkenceye maruz kaldı. Hapsedilme şartları ve onaylanmış ve onaylanmamış sorgulama teknikleri gaddarcaydı, merhametsizce ve onur kırıcıydı” ifadesini kullandı.
“CIA’in uyguladığı sorgulama yöntemleri bazı noktalarda işkenceye dönüştü” diyen Feinstein, raporun, istihbarat kurumunun kullandığı yöntemlerle Amerikan halkının değerleri arasında büyük uçurumların bulunduğunu gösterdiğini vurguladı. Kullanılan yöntemlerin etkisizliğine işaret eden Feinstein, sorgulama sırasındaki tekniklere rağmen, tutukluların aktardığı bilgilerin “uydurma” olduğunun CIA tarafından farkında olunmadığını dile getirdi.
CIA'IN İŞKENCE YÖNTEMLERİ
Toplamda 6 bin sayfayı aşan raporun kamuoyuyla paylaşılan özet kısmında yer alanlar, Amerikan istihbarat teşkilatı CIA'in terör şüphelilerine yönelik uygulamalarının boyutunu da ortaya çıkardı. CIA'in şüpheli gördüğü kişilere sorgulama esnasında makattan yemek ve su verme, böcek dolu kutuya hapsetme gibi aşırı örnekler de içeren çok sayıda işkence yöntemlerini uyguladığı kaydedildi.
Raporda işkence yöntemleri arasında dikkat çekenler şöyle sıralanıyor:
Makattan yemek ve su verme
Rapora göre CIA’ın Avrupa ile Asya kıtalarındaki birçok sorgu hücresinde bulunan en az 5 tutukluya, ''rektal yoldan besleme ve susuzluğu giderme'' yöntemiyle işkence edildi. ABD savaş gemisini bombalamakla suçlanan Abdulrahim el-Nashiri’nin makattan yemek verildiği sırada ters trendelenburg pozisyonunda başı gövdesinden aşağı seviyede tutulduğu bilgisine yer verilen raporda, diğer esir Mecid Han’ın da humus, soslu makarna, çerez ve kurum üzüm ile makattan beslendiği belirtildi.
Kutuya hapsedilme:
El Kaide zanlısı Ebu Zübeyde, Afganistan’da 2002 yılında uzun süre kutularda mahsur bırakıldı. Zübeyde’nin böceklere karşı fobisi olduğunu bilen CIA, Ebu Zübeyde kutularda tutulduğu esnada içlerine böcek attı.
Soğuk su kullanımı:
11 Eylül saldırılarını organize ettiği belirtilen Halid Şeyh Muhammed ile birlikte yargılanan Velid bin Atash, Afganistan’daki gözaltı esnasında çıplak olarak uzun süre soğuk su içinde tutuldu.
Tutuklulardan Gül Rahman 2002 yılında Afganistan’da CIA’ın kontrolündeki Salt Pit hapishanesinde ölü şekilde bulunmuştu. Rahman’ın ölümüne ilişkin detaylı bilgilerin de yer aldığı raporda, CIA’in Rahman’a 48 saat uykusuz bırakma, aşırı sesle müzik dinletilmesi, karanlık odada bekletme, soğuk suda bekletme gibi yöntemleri uyguladı. CIA’in önceden bu metotların uygulanmasına müsaade etmediği, ancak bir CIA yetkilisinin Rahman’ın hücresinde duvara zincirlenmesi ve çıplakken soğuk yere oturtulması talimatını verdiği bilgisi paylaşılan raporda, yetkilinin herhangi bir kınama cezası almadığı, aksine, 4 ay sonra “üstün hizmetlerinden dolayı” 2 bin 500 dolarla ödüllendirildiği vurgulandı.
Suda boğulma hissi yaratan "waterboarding" yöntemi
Bu metot da CIA’in esirler üzerinde kullandığı yöntemlerden. Bush yönetimi yetkililerine göre bu yöntem sadece 3 esir üzerinde uygulandığı belirtilse de CIA’in suda boğulma hissi yaratan metodu çok sayıda esir üzerinde uyguladığı ifade ediliyor. Rapora göre, El Kaide zanlısı Ebu Zübeyde’nin yanı sıra Halid Şeyh Muhammed de suda boğulma hissi uyandıran sorgu tekniğine çok kez maruz kalanlardan. Rapora göre Zübeyde, suyla işkenceye maruz kaldığı anlardan birinde tamamen etkisizleşti ve açık ağzından köpükler çıkmaya çıktı.
Dayak ve tehdit
Rapora göre, çok sayıda tutuklu CIA'in dayak ve tehditlerine maruz kaldı.
Uluslararası Kızılhaç Komitesi'nin görüştüğü tutuklulardan birçoğu, günde birden fazla dayağa maruz kaldıklarını anlatırken, bazıları yüzleri ve sırtları kanayana kadar yumruk ve tokat yediklerini belirtti. Raporda, bir tututuklunun, boynuna ip bağlanmış halde bir direğe bağlıyken, kafasının defalarca direğe çarpıldığını söylediği, aynı şekilde diğer bazı tutukluların da, boyunlarına tasma takılıp duvarlara çarptırıldıklarını anlattıkları kaydediliyor. Duvarın özel olarak dizayn edildiği ve esnek bir yapısının olduğu, bunun da tutuklunun duvara çarptırıldıktan sonra yüksek bir ses çıkmasını sağladığı, burada da amacın tutukluda ağır yaralandıkları hissini oluşturmak olduğu belirtiliyor.
Tutukluların hem kendilerine hem de ailelerine yönelik aşırı şiddet ve cinsel saldırı tehditlerine maruz kaldıklarını söyledikleri de raporda yer alan unsurlardan.
Fiziki yorgunluğa zorlama ve küçük düşürme
Bazı terör şüphelilerinin de, günlerce ayakta ve elleri tavana kelepçelenmiş şekilde durmaya zorlandıklarını, bazı durumlarda aralıklarla bunun 3 ayı aşkın sürdüğünü anlattıkları belirtilirken, bazılarının da üzerilerine işeme ve dışkılarını yapmaya mecbur bırakılması, daha sonra da dışkılarının temizlenmemesi gibi uygulamalardan da bahsediliyor.
Raporda, bazı tutukluların bir haftaya kadar uykusuz bırakılması ve esirlerin çırılçıplak kalmaya zorlanması da CIA soruşturma görevlilerinin sık ve rutin olarak uyguladığı eylemlerden biri olarak tarif edilirken, tutukluların uyumasını engellemek için sürekli yüksek sesle müzik yayını yapılması, hücrelerin kasten soğuk tutulması gibi uygulamalardan bahsediliyor.
CIA, Beyaz Saray ve Kongre'yi de yanıltmış
Suda boğulma hissi yaratan "waterboarding" tekniğinin, CIA'in uyguladığını kabul ettiği üç tutukludan daha fazlasına uygulandığının ifade edildiği raporda, işkence ve hücrelerdeki kötü koşulların, ölümlere, paranoya, uykusuzluk, kendine zarar verme gibi psikolojik ve davranışsal bozukluklara yol açtığı kaydediliyor.
CIA'in sorgu programının kötü idare edildiği, kuralları ihlal edenlere nadiren hesap sorulduğu ve programın yeterli denetime de tabi tutulmadığı belirtilen raporda, daha önce hiç deneyimi olmayanların sorgularda görevlendirilmesi gibi vukuatların görüldüğü ifade ediliyor. Raporda, CIA'in Kongre denetimine direnç gösterdiği, bilgilere erişimi kısıtladığı, program hakkındaki soruları yanıtlamayı reddettiği ve kurumun müfettişine de yanlış bilgiler verdiği anlatılıyor.
Raporda CIA'in, Kongre üyeleri, Beyaz Saray ve ulusal istihbarat direktörünü de, sert sorgulama tekniklerinin etkinliği ve boyutuna dair yanılttığı, yanlış ve yanıltıcı bilgiler verdiği tespiti de yer alıyor.
İşkencelere son verilmesini isteyenler üstlerince engellenmiş
Kimi durumlarda zalimce tekniklerden rahatsız olan, bunların hukukiliğine dair kaygı dile getiren ve durdurulmasını isteyen sahadaki sorgu görevlilerinin de üstlerince geri çevrildiğinin belirtildiği raporda, CIA'in, elinde tuttuğu ve işkence sorgu tekniklerine maruz bıraktığı tutukluların sayısını sürekli olarak az gösterdiği de kaydediliyor.
Kurumun "100'den az sayıda bireyi" gözaltına aldığını belirttiği, ancak kurum kayıtlarının incelenmesi neticesinde bu rakamın 119 olduğunun tespit edildiğine yer veren rapor, aynı şekilde CIA'in işkenceye maruz bıraktığı tutukluların sayısını da az gösterdiğini belirtiyor. Raporda, en az 26 tutuklunun haksız yere gözaltında tutulduğu ifade edilirken, bunlar arasında, bir aile üyesinden bilgi almada "baskı unsuru" olarak kullanılan "zihinsel engelli" bir kişinin de bulunduğu kaydediliyor.
CIA, kamuoyu desteği için gazetecileri kullanmış
Raporda yer alan bir diğer ilginç unsur da, CIA'in gazetecilere kasıtlı olarak bilgi sızdırarak, kamuoyunun desteğini çekebilmek için sorgu tekniklerinin başarısını olduğundan büyük göstermeye çalışması. Sızdırma vakalarının kurum içerisinde incelemeye tabi tutulması yönünde bir çabanın de sergilenmediğinin belirtildiği raporda, CIA'in medyaya olayları yanlış yansıttığı, bilerek yanlış ya da eksik bilgiler sağladığı da ifade ediliyor.
Öte yandan raporda ''ileri sorgu teknikleri'' uygulanan ve işkence edilen bazı tutuklulardan herhangi bir bilgi edinilemediği de dikkat çekilen konular arasında yer aldı.
Raporun 6 bin 200 sayfalık aslı gizli tutulmaya devam ediliyor.
ABD Başkanı Barack Obama, ülkede uzun süredir tartışılan CIA’ın sorgulama tekniklerine ilişkin Beyaz Saray’daki açıklamasında “Bazı kişilere işkence yaptık” itirafında bulunmuştu. Obama, CIA’ın ileri düzey sorgulama dediği tekniklerin kullanılmasını 2009’da durdurulduğunu hatırlatarak, işkencelerin eski başkan Bush döneminde yapıldığını savunmuştu.
Obama'dan ilk değerlendirme
ABD Başkanı Barack Obama, ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı'nın (CIA) 11 Eylül saldırıları sonrası terör şüphelilerine uyguladığı sorgulama teknikleriyle ilgili olarak, "Bunlar, Amerika’nın dünyadaki duruşuna da ciddi zarar verdi. Bu nedenle, bu yöntemlere bir daha asla başvurmamamız için Başkan olarak yetkilerimi kullanmaya devam edeceğim" ifadesine yer verdi.
Obama, ABD Senatosu İstihbarat Komitesi'nin açıkladığı CIA'in 11 Eylül saldırıları sonrası terör şüphelilerine uyguladığı sorgulama yöntemlerine dair raporuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, ABD’nin tarih boyunca dünya genelinde demokrasi, özgürlük, insan hakları ve insan onuru için her ülkeden daha fazlasını yaptığını belirterek, Amerikalılar olarak CIA dahil, kendilerini koruyan istihbarat servisine derin şükranları bulunduğunu kaydetti.
Bu kamu görevlilerinin 11 Eylül saldırılarından bu yana terör örgütü El Kaide lideri Usame Bin Ladin’in adalete teslim edilmesi ve El Kaide’nin yok edilmesi için hiç durmadan çalıştığını ifade eden Obama, 11 Eylül saldırılarından sonra, önceki ABD yönetiminin, daha fazla saldırıları önlemek için El Kaide’yi takip etme ve gelecek terörist saldırıların önüne geçme noktasında acı bir tercihte bulunduğunu hatırlattı.
Obama, açıklamasına şöyle devam etti:
“Daha önce söylediğim gibi ulusumuz, o zor zamanlarda birçok doğru şey yaptı. Ama aynı zamanda bazı eylemler bizim değerlerimize aykırıydı. Bu nedenle ben göreve geldiğimde kesin bir şekilde işkenceyi yasakladım. Çünkü bizim terörle mücadelede ve Amerikalıların güvenliğini sağlamada en etkili aracımız, evimizde ve dışarıda ideallerimize bağlı kalmamızdır.”
"Bu teknikler Amerika’nın dünyadaki duruşuna da ciddi zarar verdi"
Senato istihbarat Seçilmiş Komitesi’nin açıkladığı raporun, kendisinin görevinin ilk gününde sonlandırdığı, CIA’in 11 Eylül saldırıları sonrasındaki tutuklama ve sorgulama programı hakkında detaylı bilgi içerdiğini belirten Obama, raporun ABD’nin dışındaki gizli tesislerde terör şüphelilerine yönelik tartışmalı sorgu yöntemlerine sahip programı açığa çıkardığını bildirdi.
Obama, raporun, bu ağır yöntemlerin ülkenin değerleriyle uyuşmadığı ve ABD’nin daha geniş terörle mücadele çabaları ile ülkenin ulusal güvenlik çıkarına da hizmet etmediğine dair kendisinin uzun süredir var olan görüşünü güçlendirdiğini kaydetti.
Obama, “Dahası, bu teknikler Amerika’nın dünyadaki duruşuna da ciddi zarar verdi ve müttefik ve partnerlerimizle çıkarlarımızı ilerletmedeki işimizi daha da zorlaştırdı. Bu nedenle, bu yöntemlere bir daha asla başvurmamamız için Başkan olarak yetkilerimi kullanmaya devam edeceğim” ifadesini kullandı.
Başkomutan olarak Amerikan halkının güvenliğinde en büyük sorumluluğun kendisine ait olduğunu ve bu noktada El Kaide, bağlantılı örgütleri ve diğer aşırılık yanlılarıyla savaşmaya durmaksızın devam edeceklerine işaret eden Obama, burada da ABD’nin kurucu ilkeleri örneğinde ve bunların gücüyle hareket edeceklerini, bu nedenle bugünkü raporun gizliliğinin kaldırılmasını kendisinin de devamlı desteklediğini bildirdi.
“Hiçbir ülke mükemmel değil"
Obama, “Hiçbir ülke mükemmel değil. Ama Amerika’yı farklı kılan, geçmişimizle, kusurlarımızla yüzleşmeye ve bunları değiştirip daha iyisini yapmaya istekliliğimizdir. Bugünkü raporun, eski tartışmaları açmak yerine, bu tekniklerin ait oldukları geçmişte bırakılması noktasında bize yardım etmesini umuyorum. Bugün aynı zamanda sahip olduğumuz değerleri ayakta tutmanın bizi zayıflatmak yerine güçlendirdiğini de hatırlama günüdür ve ABD, özgürlük ve insan hakları için dünyanın en büyük gücü olmaya devam edecek” değerlendirmesinde bulundu.
ABD Senatosu İstihbarat Komitesi, CIA'in 11 Eylül saldırıları sonrası terör şüphelilerine uyguladığı işkence içeren gözaltı ve sorgulama tekniklerine dair raporu açıkladı.
ABD'nin 11 Eylül saldırılarından sonra "kara bölgeler" olarak adlandırılan merkezlerde terör şüphelilerine uygulanan sorgulama teknikleri hakkındaki 6 bin sayfalık raporun, 528 sayfalık özeti ilk kez kamuoyuyla paylaşıldı. CIA’ın uluslararası yasalara uyulmaksızın yakaladıkları esirlere zarar verme ve acı çektirme taktikleri uyguladığı ifade edilen raporda, “CIA tarafından 11 Eylül sonrasındaki yıllarda kullanılan acımasız sorgulama teknikleri esasen yararsız ve gizli servisin Kongre’ye ve kamuoyuna söylediği gaddarlıktan çok daha fazla” ifadesine yer verildi.
"CIA'in uyguladığı işkence metodlarını ortaya koydu"
Uluslararası Af Örgütü de, raporun CIA'in uyguladığı işkence metodlarını ortaya koyduğunu kaydetti.
Af Örgütünün Amerika Direktörü Erika Guevara Rosas, "Bu rapor, ABD'nin en üst makamlarından birinin 11 Eylül sonrası gerçekleştirdiği insan hakları ihlalllerini ortaya koymaktadır. Şimdiye kadar bu konuyla ilgili birçok kanıt ortaya konulsa da, hiçbir sorumlu adalet önüne çıkartılmamıştır. Bu ABD için bir uyarı alarmıdır. ABD, insan hakları ihlalleriyle ilgili gerçekleri ortaya çıkartmalıdır ve sorumlular yargı önüne çıkartılmalıdır. Bu uluslararası hukukun yükümlülüğüdür" diye konuştu.
Senatonun raporunun tüm metninin gizlilik gerekçesiyle açıklanmadığına dikkati çeken Af Örgütü, tüm metnin kamuoyu ile paylaşılması çağrısında bulundu.
"Vahşi yöntemleri uygulayanlar hesap versin"
İnsan Hakları İzleme örgütü İcra Direktörü Kenneth Roth, Obama yönetimine, işkenceye onay veren ve bu "vahşi yöntemleri" uygulayanların hesap vermelerini sağlama çağrısı yaptı.
Roth, ABD Merkezi Haberalma Teşkilatının (CIA) 11 Eylül saldırıları sonrası terör şüphelilerine uyguladığı işkence içeren gözaltı ve sorgulama tekniklerine dair Senato İstihbarat Komitesi raporuna ilişkin yaptığı açıklamada, "Bu rapor, ABD tarihi için gerçekten acı verici bir gerçeği ortaya çıkarmıştır" ifadelerini kullandı.
Bush yönetiminin güvenlik bahanesiyle işkenceye onay verdiğini ve bunu "Ağırlaştırılmış soruşturma tekniği" adı altında uyguladığını kaydeden Roth, ancak bu işkence metotlarının hem iç hukuk hem de uluslararası hukuk altında suç teşkil ettiğini söyledi.
"İşkence savaş zamanında bile kullanılamaz. Ancak Bush yönetimi inanılmaz bir vahşetle bunu defalarca kullandı" diye konuşan Roth, yasa dışı uygulamaları yasal göstermeye çalışmakla sorumluların kurtulamayacağını belirtti.
Başkan Obama'nın göreve gelmesiyle işkencenin sona erdiğini ifade eden Roth, ancak Obama'nın işkencecilerin yargılanması konusunda adım atmadığını söyledi.
Sorumluların hesap vermemesinin riskine değinen Roth, "Eğer sorumlular yargılanmazsa gelecekte başka başkanlar da güvenlik gerekçesiyle işkence yöntemini bir seçenek olarak değerlendirebilir" dedi.
"İşkenceye tolerans gösterilemez"
Amerikan Sivil Özgürlükler Birliğinden (ACLU) yapılan açıklamada da ACLU'nun işkencecilerin yargılanması için 13 yıldır mücadele ettiği belirtilerek, "Obama yönetiminin yargılama için siyasi irade ortaya koymadığı" kaydedildi.
İşkencecilerin affedilmesinin çok büyük yanlış olacağı vurgulanan açıklamada, "İşkenceye tolerans gösterilmesi savunulamaz. Adalet Bakanının bu konu için özel savcı atamasını bekliyoruz. İşkencecilerden hesap sorulması her zamankinden daha önemlidir" ifadeleri kullanıldı.
ABD Senatosu İstihbarat Komitesi'nin, CIA'in 11 Eylül saldırıları sonrası terör şüphelilerine uyguladığı işkence içeren gözaltı ve sorgulama tekniklerine dair raporunda, CIA’in uluslararası yasalara uymaksızın yakaladığı esirlere zarar verme ve acı çektirme taktikleri uyguladığı vurgulanmıştı.
BM'den tepki
BM İnsan Hakları ve Terörle Mücadele Özel Raportörü Ben Emmerson, raporda Bush yönetiminin üst düzey temsilcilerinin planlı bir şekilde sistematik suçlar ve uluslararası insan hakları ihlallerine izin verdiğinin görüldüğünü belirterek, sorumluluğu olan herkesin yargılanması gerektiğini bildirdi.
Emmerson, ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı'nın (CIA) 11 Eylül saldırıları sonrası terör şüphelilerine uyguladığı işkence içeren gözaltı ve sorgulama tekniklerine dair Senato İstihbarat Komitesi raporuna ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, raporun uluslararası toplumun uzun süredir bildiği gerçekleri doğruladığını kaydetti.
Bu raporun yayınlanması için daha önce ABD yönetimine çağrı yaptığını hatırlatan Emmerson, "Raporda Bush yönetiminin üst düzey temsilcilerinin planlı bir şekilde sistematik suçlar ve uluslararası insan hakları ihlallerine izin verdiği açık şekilde görülüyor" ifadelerini kullandı.
Emmerson, özeti yayınlanan raporun detaylarının Senato tarafından bilindiğini belirterek, "Şimdi eylem zamanı. Raporda ortaya çıkarılan suçların sorumlusu bireyler yargının karşısına çıkarılmalı ve suçlarının ağırlığıyla orantılı şekilde cezalandırılmalı" değerlendirmesinde bulundu.
Uluslararası hukukun, işkenceye karışan devlet görevlilerine dokunulmazlık tanımadığını vurgulayan Emmerson, bunun sadece işkenceyi bizzat uygulayanlara değil bu suçları planlayan ve onay veren ABD hükümeti içindeki üst düzey görevliler için de geçerli olduğunu kaydetti.
ABD'nin İşkenceye Karşı BM Sözleşmesi uyarınca sorumlulukları olduğunu bildiren Emmerson, sorumluların üstlerinin emirlerini yerine getirme bahanesine de sığınamayacaklarını belirtti.
Emmerson, ABD Adalet Bakanlığı'nın sorumluların yargılanmasını temin etme yasal zorunluluğu olduğunu da hatırlatarak, işkencenin evrensel bir suç olduğunu ve sorumlularının ABD'de yargılanmamaları durumunda seyahat ettikleri başka bir ülkede yargılanma ihtimallerinin de olduğuna işaret etti.
ABD Senatosu İstihbarat Komitesi'nin, CIA'in 11 Eylül saldırıları sonrası terör şüphelilerine uyguladığı işkence içeren gözaltı ve sorgulama tekniklerine dair raporunda, CIA’in uluslararası yasalara uymaksızın yakaladığı esirlere zarar verme ve acı çektirme taktikleri uyguladığı vurgulanmıştı.