Almanya, Türkiye'ye yönelik gizli dinlemeleriyle çözüm sürecini hedef aldı. Paris cinayetleri, PKK, Kuzey Irak gibi çözüm sürecinin kırılma noktalarında 'parmak izi' bırakan Almanya, Ortadoğu'da değişen yeni petrol denkleminde Türkiye'yi kıskacına almaya çalıştı.
Der Spiegel'in Alman hükümetinin uzun zamandır Türkiye'yi yakından dinlediği haberi, çözüm sürecindeki tavrıyla dikkati çeken Almanya'nın amacını da ortaya koydu.
Yeni Şafak'ın haberine göre, Bu dinleme, Almanya Federal İstihbarat Teşkilatı'nın (BND) eski başkanı Hans-Georg Wieck tarafından da doğrulandı. Wieck, BND'ye verilen dinleme talimatını şu şekilde açıkladı: 'Almanya'da Kürtler ve Kürt olmayanlar arasında gerginlik yaşanıyor. Bu aydınlatılmaya çalışılmış olabilir. Bence bu kararın alınmasında iç siyasi aktörler etkili oldu.'
BND'den Türkiye'ye Kürt Markajı
Wieck tarafından yapılan bu açıklama Türk hükümetinin istikrar noktası olarak gördüğü ancak bir o kadar da kırılgan olan 'Barış Süreci'ne' yönelik yakın takibin nedenini de kısmen ortaya koydu. 'İnadına barış' diyen Türk ve Kürt tarafları, Oslo barış görüşmeleri sonrasında her türlü sabotaja rağmen süreci devam ettirdi. Önce Oslo görüşmeleri sızdırılarak, sonrasında da 9 Ocak 2013'te Paris'te PKK'lı üç kadının infaz edilmesiyle süreç direkt hedef alındı.
Alman Vakfı Güney'in referansını gizleyemedi
Örgüt içerisinde üst düzey yönetici olarak bilinen Sakine Cansız'ı öldüren tetikçi Ömer Güney'in Almanya'da PKK'ya yakınlığı ile bilinen FEYKA'ya Alman Vakfı'nın referansı ile kayıt olduğu belirlendi. FEYKA'nın 50 Euro'luk makbuzlarında Güney'i tavsiye eden referans bölümü sarı şerit ile kapatılarak gizlenmeye çalışıldı. Ancak bu bilgiler ortaya çıktığında ailesinin çoğu milliyetçi olduğu bilinen Güney'in Alman vakfına nasıl ulaştığı, PKK'yla yakınlık kurma çabalarında bu vakfın ne şekilde destek olduğu soruları cevapsız kaldı.
Üç kadının infazındaki derin sessizlik
Yakın geçmişin muhtelif 'siyasi infazlarına' ev sahipliği yapan Fransa'da gerçekleşen üç PKK'lı kadının infazında Almanya'nın suskunluğu dikkatlerden kaçmadı. Örgütün Almanya'da bağlı olduğu grupların Ömer Güney'i tanımadıkları ortaya çıkarken, Güney'in misyoner Alman Vakfı'nı arkasına almayı nasıl başardığı muamması da geçtiğimiz aylarda basına yansıdı. Alman telekulak skandalının ortaya çıkmasından sonra 'Kürt meselesini bu kadar yakından takip eden Almanya, Sakine Cansız'ın infazını nasıl gözden kaçırdı?' sorusu gündeme geldi.
Daha ne kadar susacak
Geçtiğimiz yıl ABD Ulusal Güvenlik Kurumu NSA'nın 10 yıl boyunca birçok AB ve Alman kurumlarının yanında Angela Merkel'in cep telefonunu da dinlediği ortaya çıkınca Almanya Başbakanı sert tepki göstermişti. Merkel, ABD'ye yönelik tepkisini "Bir dost tarafından dinlenmek kabul edilemez. Artık Soğuk Savaş döneminde değiliz" şeklinde dile getirmişti. Aynı Merkel, BND'nin Türkiye'yi dinlediği iddialarına ise suskun. Merkel, bu yöndeki soruları da "Alman istihbaratının çalışmasıyla ilgili bilgi veremem" sözleriyle geçiştirmeyi tercih etti.
Enerji haritasındaki yerimiz rahatsız etti
2009 yılında enerji alanında kendine bağımlılıktan uzak, daha pro-aktif bir ve uluslararası boyutlu bir yol çizen Türkiye yine bu tarihlerde Almanya tarafından telekulak cenderesine alındı. Türkiye'nin stratejik enerji kurumu EPDK'nın üst düzey yöneticilerinin de dinlendiği geçtiğimiz günlerde deşifre oldu. Komşu ülkelerle sıfır sorun politikası amaçlayan, Irak-Suriye-Ürdün-Lübnan arasında dörtlü işbirliği anlaşması yapan ve vizeleri kaldıran Türkiye hem Doğu Akdeniz'deki doğalgaz sahaları için hem de Ortadoğu petrolü için önemli bir durak. IŞİD'in Musul baskını sonrası Ceyhan'dan uluslararası piyasaya dağılan petrole ilişkin tepkiler de Türkiye'nin bu enerji oyunu içerisinde olmasına karşı duran bir cephe olduğunu ortaya koydu. Yeni Şafak'ın 26 Şubat'ta yayınlamış olduğu 'Dinleme Üssü Kerkük' haberi de Türk işadamlarının illegal yollarla dinlendiğini ortaya koymuştu. Adı geçen işadamlarının en ortak özelliği ise enerji projeleri içinde yer almaları.
BND yurtiçinden destek aldı mı
İllegal dinlemelerle gündemden düşmeyen emniyet ve yargı içindeki paralel yapının, Almanya'nın yaptığı dinlemelerde bağlantısı olup olmadığı en çok tartışılan konulardan biri. Toronto Üniversitesi'ne bağlı saygın araştırma kurumu CitizenLab 2013'te yayımladığı raporda muhtelif ülkelere ait emniyet ve istihbarat birimlerinin dinlemeler için Almanya menşeli FinSpy gibi bazı casusluk programlarını satın aldıklarını yazdı. Türkiye'de 17 Aralık sonrası çıkan haberlerde ise Türk Emniyet birimlerinin bu programlardan satın aldığı bilgisi yer aldı. Haberlere göre Amerikalı akademisyenler Gülen'in ABD'deki okullarını eleştirdikleri için Türkiye üzerinden takibe alınmıştı. En dikkat çekici detaylardan biri ise Almanya menşeli casus yazılımların satışı aşamasında 'Almanya'yı dinlememe' şerhinin yer alması. Almanya'da güçlü bir lobiye sahip olan paralel yapının Alman vakıflarla bağlantısı, Paris infazında tetikçi Güney'i MİT personeli gibi göstermeye çalışan sahte belgeler, Türkiye'nin devlet sırlarının ifşası göz önüne alındığında telekulak skandalının bir milli istihbarat zaafı mı yoksa çoklu işbirliği anlaşması mı soruları aydınlatılmayı bekliyor.
Yirmi yıldır dinliyormuş
Türkiye'nin, Federal İstihbarat Teşkilatı'na (BND) Alman hükümetince verilen talimatta yer alan istihbarat faaliyeti yürütülecek ülkeler listesinde 1990'lı yıllardan bu yana yer aldığı öne sürüldü.Alman Haber Ajansı'nın (DPA) haberinde, BND'nin Türkiye'ye yönelik dinleme ve izleme faaliyetlerine yıllar önce başladığı iddia edildi. Habere göre, Yeşiller Partisi ve SPD'nin 1998-2005 yıllarındaki koalisyon hükümetinin BND'ye verdiği talimatla Türkiye izlenecek ülkeler arasına alındı. İstihbarat faaliyeti yürütülecek ülkelerin 3 grupta toplandığı, Türkiye'nin de birinci derece faaliyet yürütülecek ülkeler arasında yer aldığı kaydedildi.
BND'den sorumlu
Almanya Dışişleri Bakanı Steinmeier'in, o dönemde istihbarat teşkilatlarından sorumlu devlet bakanı olarak görev yaptığı belirtildi. SPD'li eski Başbakan Gerhard Schröder, 2005'teki seçimlerin ardından görevli Angela Merkel'e devretmişti.