Halkın anlayamadığı bir bilim sistemi gelişemez. Zira bilimi geliştiren kişiler bellibir zümreye veya eşitim düzeyine sahip kişiler değil daha ziyade halk arasından çıkan rastgele hatta bazan hiç eğitim almadan kendi kendini eğitmiş kişilerdir. Bilimsel metinler bilimsel merakı olan bu tarz kişilerin anlayabileceği dilde yazıldığında ancak toplumda aktif bir bilimsel gelişme olabilir. Avrupa Rönesans'ta olan da budur; bilimin halka mal edilmesi...

Türkiye'nin de bilimde ve onun tasarım uygulaması olan teknolojide gelişmesi için yapılması gereken Avrupa'nın Rönesans’ı ve İslam Dünyasının Tercüme Hareketleri benzeri bir çalışmanın yapılması zaruridir. Bizimde bahsi geçen dönemlerde yapıldığı gibi bilimi kültürel çeviriler yaparak halka mal etmeli ve yeniden standardize etmeliyiz. Mevcut bilim teorilerinin kamuoyu önünde tartışılarak halkın bilimsel bilinç seviyesi yükseltilmeli yapılacak bireysel çalışmalar desteklenmelidir.

Yapılacak çalışmada en can alıcı nokta konuya tümel yaklaşılmasıdır. Tercüme hareketleri sonrasında İslam dünyasında oluşturulan bilim sistemi Tümdengelim izahatını kullanırken Rönesans bilimi Tümevarım izahatını kullanır. Örneğin tıp ilminde İbn Sina hastalık teşhisi koyarken hastanın tüm vücut işleyişine bakarak tanı koyup ona göre tedavi uygularken günümüz tıp ilminde hasta organın durumu analiz edilip sadece onu tedavi etmeye yönelik bir çaba vardır. Bir organ tedavi edilirken birçok zaman yan etkiler sebebiyle diğer organlar veya tüm vücut zarar görmektedir.

Teorik çalışmalarda tümdengelimin pratik çalışmalarda tümevarımın kullanıldığı mükemmel bir sisteme aslında Türküye kadar Tüm Dünya’nın da ihtiyacı vardır. Türkiye hem bilimsel kültür açısından bakir olması hem de İslam bilimiyle Rönesans bilimini yakından tanıması sebebiyle bu sistemi kuracak en ideal ülkedir.


En yakın zamanda bilimsel çalışmaların başlaması dileğiyle…