Ümmet-i Muhammed(sav) insanlığın önderidir. Ya da insanlığın kumandasını eline alması gereken bir ümmettir. Kötülükleri ve fesadı engellemek ve iyilikleri egemen kılmak için bütün insanlık İslam Ümmeti’ne muhtaçtır. Bu konuda Allahü Teâlâ (cc) şöyle buyurmaktadır: “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışır ve Allah’a iman edersiniz. Kitap ehli de inansaydı kendileri için elbette daha hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler de var ama pek çoğu yoldan çıkmışlardır.” (Al-i İmran Suresi: 110) Bu ümmet, Peygamberinin izini takip ederek insanlığa önderlik yapmalıdır. İşte bu konuda da Rabbimiz şöyle buyurmuştur: “Ve işte böyle, sizi ortada yürüyen bir ümmet kıldık ki, siz bütün insanlar üzerine adalet örneği ve hakkın şahitleri olasınız. Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun. Daha önce içinde bulunduğun Kâbe’yi kıble yapmamız da şunun içindir: Peygamberin izince gidecekleri, iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden ayıralım. Bu iş elbette Allah’ın hidayet ettiği kimselerin dışındakilere çok ağır gelecekti. Allah imanınızı kaybedecek değildir. Hiç şüphesiz Allah, bütün insanlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir.” (Bakara Suresi: 143) Bunun anlamı şudur: Bu ümmet, değerleriyle bütün insanlığa öncü ve önder olmalı ve insanlığın kumandasını elinde tutmalıdır. İnsanlığı kendi haline bırakırsanız eşkıyalar ve şeytanlar onu alıp uçurumdan aşağı cehenneme atar. Feministler; kadın ve erkeği, laikler; devlet ve dini, kapitalistler; toplum ile ferdi, komünistler; zengin ile fakiri, ulusalcılar; kendi ırkımızla başka ırkları birbirleriyle savaştırır ve birbirine düşman eder. Yahudilik ve Hıristiyanlığa gelince tahrif ehli zaten onu ilahi elbiseden sıyırmışlardır. Zaten Hz. Muhammed (sav) peygamberler halkasının son Nebisidir.
İnsanlığın masum bir kurtarıcıya ihtiyacı vardır. Akidede saçma sapan şeylere inanmamak için… Amelde şeytanın oyuncağı olmamak için… Şia inancı bu masumiyet ihtiyacını karşılamak resmen saltanat inancı olan “12 Masum İmam” teorisi uydurmuşlardır. Bu saltanat, on birinci imamdan sonra kesilmiş ve onlara göre insanlık 12. İmamı bekliyor. Şia’lar bekleyedursun hayat ve insanlık devam ediyor. Dolaysıyla Şia inancı insanlık için kurtuluş umudu olamaz. Zaten şu an; Suriye ve Irak’ta estirdikleri zulüm İsrail’i bile çok zaman aratıyor. Buna mecburlar zira Humeynizm, İran ve Hizbullah Terör Örgütü, zulüm ve baskısız yönetemez. Yönetme kabiliyeti yok!.. Hem insanlığın emin ve doğru kurtarıcılara ihtiyacı var: Takiyye yani özünde sahtekârlık olan bir inancın insanlığı kurtaracağını, insanlığa önderlik yapacağını iddia etmek ne kadar doğru? Ve son olarak insanlık temiz bir ahlaka her zamandan daha çok ihtiyaç duyuyor. Muta Nikâhı ile namus fitnesi olanlar insanlığı şu içine düştükleri sefil çukurdan kurtarabilirler mi?
Bütün zamanlar da insanların kurtuluşu için bir umut vardır. Zira Peygamberimiz (sav) bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır: “Ümmetimden bir fırka, Mansur ve muzaffer olmakta kıyamete kadar devam eder. Onları yardımsız bırakanların kendilerine bir zararı olmaz.” (Tirmizi) Bu fırkanın özellikleri neler. Şu hadis-i şerifi de okuyalım:
“İnsanların en hayırlısı benim asrımda yaşayan insanlardır. Sonra onlara yakın olanlardır. Sonra da onlara yakın olanlardır. Sonra bir takım kavimler gelir ki, onlardan birinin şahadeti yemininin, yemini de şahadeti önüne geçer.” (Buhari) İşte Hz. Muhammed (sav) ve arkadaşlarının üzerinde bulundukları inanç ve amel esaslarına aynen tabii olan kimseler; insanlar için dün umut oldukları için bugün de umuttur. Ve masumiyeti temsil edenler onlardır. Peygamberimiz (sav) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Benim ümmetim delalet üzerinde ittifak etmez.” (İbn-i Mace) İşte bu ümmet yanlışlık üzerine ittifak etmez. Onu herhangi bir yanlışlığa iletmeniz mümkün değildir. Sadece yanlışlık değil; onların ittifak ettiği doğrular da mutlak doğrudur. Bu konuda da Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuşlardır:
“Mü’minlerin güzel gördüğü şey, Allahü Teâlâ (cc) katında da güzeldir.” (Müsned)
Müslümanların üzerinde ittifak ettiği şey; delaletten kurtulmanın ve iyiliklere erişmenin yoludur. Kıyamete kadar cennete gitmenin de anahtarıdır. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur: “Muhacir ve Ensar’dan İslam’a ilk önce girenlerin başta gelenleri ve salih amellerle onların ardınca gidenler var ya, işte Allah onlardan razı oldu, onlar da Allah’tan razı oldular ve onlara, altlarında ırmaklar akan cennetler hazırladı ki, içlerinde ebedi kalacaklar. İşte büyük ve muhteşem kurtuluş budur.” (Tevbe Suresi: 100)
Yukarıdan bu yana söylediklerimiz hamasi bir çağrı veya anlatım değildir. Somut bir çağrıdır. Mü’minlerin ittifak ettikleri esaslar dünyada da ahirette de hidayetin garantisidir. İşte bu ittifaka “icma” denilmektedir. Lügatte icma kelimesi “azm, kast ve ittifak” anlamlarına gelmektedir. Molla Hüsrev (rh.a): “Müctehid imamların herhangi bir asırda şer’i bir hüküm üzerinde ittifak etmelerine icma denilir” tarifini esas almıştır. İmam Serahsi’de şu şekilde tarif etmiştir: “Her asırda fıskını ilan etmeyen, heva ve heveslerine tabi olmayan bütün müctehid imamların ittifakına icma denilir.” (Yusuf Kerimoğlu; Emanet ve Ehliyet, c1, Madde: 42) Sahabenin ve diğer asırlarda sahabenin izini takip eden ictihad ehli âlimlerin ittifaklarına icma denilir. İşte kurtuluş yolu!.. Bu ittifak cahillerin, fasıkların ve Şia gibi sapıkların ittifakı değil İslam âlimlerinin ittifakıdır. Bu ana caddeden ayrılan cehenneme doğru yuvarlanır. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:
“Kim kendisine doğru yol besbelli olduktan sonra Peygambere muhalefet eder, mü’minlerin yolundan başkasına uyup giderse, onu (o kimseyi) döndüğü o yolda bırakırız ve onu cehenneme sokarız. Orası ne kötü gidiş yeridir.” (Nisa Suresi: 115) İmam Kurtubi; “Mü’minlerin yolundan ayrılmaktan maksat, müctehid imamların icmalarını inkâr etmektir. Bu ayette icma-i ümmetten ayrılanlara tehdit vardır” demektedir. Bu sebeple kat’i nassa dayanan ve tevatürle gelen İcma’nın inkârı insanı küfre götürür.
İnsanlık için; insanlığı düştüğü şu çukurdan çıkartmak için yol belli!.. İslam Dünyası kendi içinde onlarca fırkaya ayrılmış durumda. Bu durumda bir şaşkınlık olması doğal. Ama hem kendimizi hem de insanlığı kurtarmak için yol her zaman açık ve kıyamete kadar da açık kalacak. Kendi kavramlarımıza sahip çıkmak ve onlarla günümüzü aydınlatmak yeterli.
“Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk, sapıklıktan ayırt edilmiştir. Artık her kim tağutu (İslam’a aykırı sistemleri) inkâr edip, Allah’a iman ederse, sağlam bir kulpa yapıştırmıştır ki, o hiçbir zaman kopmaz. Allah, her şeyi işitir ve bilir.” (Bakara Suresi: 256)
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.