Afganistan yaklaşık 25 milyon insanın yaşadığı 657.500 km2’lik bir yüzölçümüne sahip bir ülkedir. Afganistan’ın komşularına dikkat edilirse coğrafi olarak Rusya, İran ve Çin ile yakından alakalı bir devlettir. Okyanuslara açılan kapı olması ve enerji hatları üzerinde her zaman dikkat çekilen bir ülke olmasına vesile olmuştur. Afganistan sıra dağların oluşturduğu bir coğrafi yapıya sahiptir. Dağların arasında yer alan yaylalar ve ovalar ülkenin tarım ülkesi olmasına vesile olmuştur. Afganistan idari olarak Kabil, Kandehar, Herat, Nuristan gibi bölgelere ayrılır.
Nüfusun \% 90’ı resmi olarak müslümandır. Etnik yapısının ağırlığını Afganlar ve Tacikler oluşturur. Hz. Ömer devrinde o dönem Türklerin istilasından kurtarılmış ve İslam Dini ile şeref bulmuşlardır. 1220 yılında Moğollar yeniden ülkeyi işgal etseler de İslamiyet’in karşısında tutunamamış kendi içlerinde parçalanmışlardır. Afganistan mezhep olarak da Ehl-i Sünnet ve’l Cemaate mensup Müslümanların yoğun olarak yaşadığı bir coğrafyadır. Hatta öyle ki Osmanlı Döneminde İranlılara karşı Osmanlı ile ittifak yapmaya çalışmışlardır.
İngilizlerin Hindistan’ı işgal etmeleri ve Afganistan’a saldırmaları üzerine Afgan Müslümanları ile İngilizler arasında 1839 yılında savaş başlamıştır ve bu savaş 3 yıl sürmüştür. Bu savaşta İngilizler galip gelmesine rağmen Afganistan’ı işgal edememiştir. Fakat Afganistan’ı yöneten dirayetsiz ve hain kimseler Afganistan’ı İngilizlerin ve Rusların eksenine sokmuşlardır. Bu arada Türkiye’de Enver ve Cemal Paşa Afganistan’ın Almanların eksenine girmesi için birçok gayret göstermiş hatta Afgan Müslümanlarının Almanlar adına Ruslarla savaşması için ellerinden geleni yapsalar da emperyalist amaçlarında başarılı olmamışlardır. Fakat İttihad ve Terakki Partisi’nin adamları boş durmamış Afganistan’ın İslam’ı terk ederek aydınlanmacı bir felsefeye sahip olması için ellerinden geleni yapmışlardır. O dönem Afganistan’ı yöneten Habibullah Han tam bir Batı hayranıdır ve amaçları için İttihad ve Terakki Partisi ile çeşitli anlaşmalar yapmıştır. Kaderin bir tecellisi olarak Cemal Paşa’nın Ermeniler tarafından öldürülmesi Afganistan’daki dinsizlik cereyanının bir süre dinmesine vesile olmuştur.
1921 yılında Türkiye Cumhuriyeti ile Afganistan arasında yapılan anlaşma Afganistan’da Laiklik cereyanının yeniden alevlenmesine vesile olmuştur. Bu anlaşma ile Türkiye Afganistan’a aydınlar göndermiş ve Afgan halkının dinden uzaklaşması için elinden geleni yapmıştır. Bu dönemde Mustafa Kemal ile Emanullah Han yakın dostlardır ve ikisinin de hedefi ülkeyi laikleştirmekti. Mustafa Kemal 1928 yılında Emanullah Han şerefine verdiği yemekte Laikliği egemen kılması için Afganistan’ın güçlü bir orduya sahip olması gerektiğini bizzat tavsiye etmiştir. Bu yemekte yeni bir anlaşma yapılmış tıpkı Türkiye’deki gibi Afganistan’da laikliği koruyacak bir ordunun tesisi için Türkiye’nin yardım edeceği taahhüt edilmiştir.
Emanullah Han, aceleci bir kimseydi ve arkasında Mustafa Kemal’in olduğu gibi ordu yoktu. Arkasında laikliği koruyacak güçlü bir ordu olmadığından ve strateji üretmek yerine taklitçilik hastalığına kapıldığından “inkılâpların” da başarılı olamamıştır. İnkılâpların başarılı olması için Türkiye gerekli desteği Kazım Orbay başkanlığında gönderdiği bir heyet ile sağlamaya çalışsa da kurulan ordu yeterince kan ve vahşet sergileyemediğinden Emanullah Han; İtalya’ya kaçmak zorunda kalmıştır. Daha sonra ülke yönetimini devralan Habibullah Han ülkede kan dökülmesine sebep olduğu için o zaman ki, Türk Askeri Heyetlerini kapı dışarı etmiştir. Daha sonra ülke yönetimini devralan Nadir Şah; Türkiye ile ilişkilerin gelişmesine özel bir önem sarf etse de Nadir Şah’ın dine saygılı olan tutumu Türkiye’yi rahatsız etmiş ilişkilerin durdurulmasına karar verilmiştir. Daha sonra yönetime gelen Zahir Şah dinsizlik reformları yapmaya başlayınca Türkiye ile Afganistan yeniden yakınlaşmaya başlamışlardır. Türkiye, Afganistan’ın İran ile sorunlarını halletmiş, Afganistan’ın Milletler Cemiyeti’ne üye olmasını sağlamıştır. Fakat Türkiye NATO’ya üye olunca Rusya’nın eksen alanı içerisinde yer alan Afganistan’ı yalnız bırakarak Rusya’nın karşısında yalnız bırakmıştır.
1978 yılında Afganistan’da Komünist Darbesi gerçekleştirildi. Afganistan yönetimini devralan Babrak Kemal ve adamları ülkenin kilit idare noktalarına Rusya’dan danışman sıfatları ile adamlar yerleştirdi. Muhaliflerini öldüren ve en sert şekilde işkence eden Babrak Kemal; tam bir Rus Köpeği gibi çalışmıştır. Fakat Babrak Kemal; ülkede tam bir iktidarı sağlayamadığından Ruslar tarafından görevden uzaklaştırılmıştır. Ruslar 24 Aralık 1979 yılında Afganistan’ı işgal etmiş görevden alınmasına rağmen sadakatini koruyan Babrak Kemal’i Başbakanlığa atamıştır.
Bu noktada Afganistan’da müthiş bir İslami uyanış başlamış ve müslümanlar çeşitli örgütlenmelere girişmişlerdir. Taliban / Molla Ömer, Hikmetyar, Rabbani, Ahmet Şah Mesud liderliğinde örgütlenen müslümanlar Rusya’yı dize getirmiş ve ülkeyi terk etmelerine vesile olmuşlardır.
Ülkedeki yönetimi devralan Rabbani, Hikmetyar ve Ahmet Şah Mesud iktidara geldikten sonra İslam Fıkhını uygulamama kararı aldılar. Gerekçe ise dünya devletlerinin buna müsaade etmeyeceği kompleksi idi. Bu duruma ilk itiraz eden Hikmetyar oldu ve hükümete isyan etti. Hikmetyar, cihadın sebebinin İslam Fıkhı’nı egemen kılmak olduğunu beyan ederek hükümetten ayrılmıştır.
Rabbani ve Ahmet Şah Mesut hükümete Müslümanları yerleştireceğine eski Komünist idarecileri görevde tutuyorlardı. Medyada kardeş kavgası diye tanıtılan aslında alakası olmayan savaşın mahiyeti budur.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.