ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Barış Süreci ve Sosyal Sistemin Temeli

Ahmet Balki

20 Nisan 2013 Cumartesi 20:15
  • A
  • A

1982 Anayasasında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tamamının “Türk” olduğu vurgulanır. Realiteye ters bir durum mevcuttur. Acaba Anayasa mı yalan söylemektedir yoksa milyonlarca Kürt mü? Yalanlar üzerine sosyal sistem kuramazsınız.

Resul-i Ekrem (sav) Medine’ye hicret ettiğinde yeni ve sağlam temellere dayanan bir siyasal ve sosyal nizam kurmaya çalıştı. Medine İslam Devleti’nin tüm unsurlarıyla huzurlu ve düşmanlarına da tek el olması için yeni bir paradigma inşa etti.

Sistemin işler ve ahenkli daha da önemlisi adil olması için bir takım ön şartlar mevcuttur. Bu şartların en önemlisini toplumsal mizan oluşturmaktadır. Sosyal terazi ve vicdanın egemen olmadığı bir vasatta sorunlar çözülmez ancak ya ertelenir ya da bastırılır. Bu sebeple olsa gerek Hicret sonrası ilk inen ayetler bu hususa dikkat çekmektedir. Allahü Teâlâ (cc) şöyle buyurmaktadır: “Eksik ölçüp tartanların vay haline Ki onlar, insanlardan ölçerek aldıklarında noksansız alırlar. Kendileri onlara ölçtüklerinde veya tarttıklarında eksiltirler. Yoksa onlar, diriltileceklerini sanmıyor mu?”( Mutaffifin Suresi: 1,4)

Medine’de ilk inen ayetlerde yeni bir cemiyetin inşa hareketinin nasıl olmasına dair önemli işaretler söz konusu edilmektedir. M. Hamdi Yazır (rh.a) ayetin tefsirinde şunları kaydetmiştir: “Rahmân ve Hadid sûrelerinde de geçtiği üzere göklerin ve yerin ayakta duruşu bir ölçü ve denge iledir. Bütün hakların ölçeği de terazidir. Onun için bir yerde hak ve adaletin yerleşmesi için ilk gerekli olan şey ölçünün herkes için eşit bir şekilde doğru ve dürüst olmasıdır. Bunun doğru olması için iki temel direk gereklidir.

Birisi, ölçünün bizzat kendisinin tam olması, eksik veya fazla, yanlış alet kullanılmaması, birisi de ölçmenin tam ve doğru olmasıdır.

Ölçmenin doğru olması ise her şeyden evvel hak ve adalet fikriyle ruh doğruluğunun neticesidir. Ölçüyü, ölçeği ve tartıyı doğrultacak olan da odur. Kalp ve vicdanlarında insaf ve doğrulukla hak fikir ve imanı beslemeyenler doğru âletle dahi ölçerken hile yapmaktan kaçınmazlar.

İnsanlar başkalarının haklarını da kendi hakları gibi tutarak düzgün bir ölçüyle ölçme duygusunu taşımadıkça hile yapmaktan kurtulmazlar. Düşünme ölçüsü bozuk olan kimseler aynı bir olayı kendileri için düşünürken başka, diğerleri için düşünürken de başka türlü değerlendirirler. Mesela, kendinin azıcık bir şeyi kaybolmasını bir elem saydıkları halde başkasının az bir şeyi kaybolmasına önem vermez veya bundan bir lezzet duyarlar ki bu hal ruh ölçeğinde, fikir ölçüsünde bir hiledir. Asıl bu ruh halidir ki insanı ölçü ve tartıda hileye sevk eder. Bu ruh halini taşıyanlara ne kadar doğru ölçü ve terazi verilse onlar yine fırsat bulup güçleri yettikçe onu kötüye kullanmaktan çekinmezler. Bunların hepsi "mutaffifin" unvanı altına girer ve "veyl"i hak ederler. Bundan dolayı burada hukukun düzenlenmesi ve iyilik ve hayrın yerleştirilmesi için önce ölçü ve tartının düzeltilmesi gerektiği gösterilmek üzere her şeyden önce ölçü ve tartıda bu tür hile yapma alışkanlığının veyl'i hak ettirdiği haber verilmiştir.”

M. Hamdi Yazır’ın açıklamalarıyla da ortaya çıkmaktadır ki; herhangi bir hukuki, siyasi ve sosyal nizamın kurulması ve sağlıklı bir şekilde çalışması için sosyal bir mizan ve vicdan duygusu oluşturulmalı ve korunmalıdır.

Bütün bu söylediklerimizin neticesinde şunu söylemek zorundayız. Toplumsal vicdan ve adalet fıtratta mevcut olmasına rağmen bu duygunun devam etmesi, ete kemiğe bürünmesi ancak ilahi kanunların egemenliğiyle mümkündür. Türkiye’deki sorunların da çözüm adresi burasıdır.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.