Batini liderlerden Şeyh Bedrettin kadınlardan başka her şeyin (yani giyecek, yiyecek, çift vekilmiş tarlalar başta olmak üzere) insanlar arasında müşterek olduğunu söyler. Antikapitalist gayr-i Müslimlerde aynı şeyi mırıldanır. Ama kadınlar meselesi onlarda muğlâktır. Zira kadınların da müşterek olup olmadığı konusunda herhangi bir beyanları bulunmamaktadır.
Nazım Hikmet’in övgüler düzdüğü Şeyh Bedrettin, müslümanlar hariç herkesle iyi geçinen bir kimsedir. Timur ile alakası hep şüphelidir. Osmanlı içerisinde isyan başlatan Şeyh Bedrettin’in sadece sapık fikirlere sahip olduğunu söylemek kolay değildir. İhanet kelimesi Şeyh Bedrettin’i hiç bırakmamıştır.
“Anadolu Coğrafyası, tarih boyunca farklı kültürlerin ve kavimlerin bir arada yaşadığı bir coğrafyadır. Bu topraklarda müslümanların önce “Anadolu Selçukluları” sonra “Osmanlı Devleti” döneminde “belirleyici unsur” haline geldiğini söyleyebiliriz. Ancak bu dönemlerde dahi zimmîlere sağlanan haklardan faydalanan kavimler, kendi kültürlerini muhafaza etmişlerdir. Doğudan Anadolu’ya gelen insanların, kendi kültürlerini de beraberlerinde getirdiklerini inkâr etmek mümkün müdür? Şeyh Bedrettin’in “Varidat” isimli eserinde; Bâtıniye Fırkası’nın etkisi ile yeniden tarih sahnesine çıkan “Mazdek” inancının ve her şeyi mubah gören “Hürremilik” teolojisinin etkileri görülmektedir. “Vahdet-i Vücud” nazariyesini savunan Şeyh Bedrettin’in kendisine nispet edilen “Varidat” isimli eserinde, tam bir Batini şeyhi olduğunu ispatladığını söyleyebiliriz. Şimdi bu eserde yer alan bazı iddiaları nakledelim:
“Gerçek tasavvufçu, hiçbir insanın gözünün görmediğini, hiçbir insanın kulağının işitmediğini, hiçbir insan gönlünün sezemediği şeyleri bilir. Onları halka kafalarının alabileceği uygun şeklerde anlatır. Amma aslını içinde gizler. Eğer halk bunları öğrenirse, kendisini öldürürler.”
“İnsanlar Müslümanlıktan önce müşahhas bir puta taparlardı. Günümüzde hayali bir puta tapıyorlar. Belki bir gün Hak kendini gösterir de, hakk olarak ona taparlar.”
“Huri, köşkler, ırmaklar, ağaçlar, meyveler… Ve benzerlerinin hepsi hayalde gerçekleşir, duyumlarda değil. Cin de öyledir ve adı bunu doğrular. Onu gören dışta gördüğünü sanır., oysa hayal kuvvetiyle görmüştür. Gördüğü gerçek değildir.” (1)
Burada akla bir soru gelmektedir. Bu kadar deli saçması fikirlere Şeyh Bedrettin nasıl inandırmıştır insanları? Her şeyin rölâtif olduğuna inandırdığınız insana her şeyi inandırabilirsiniz. Kur’an ve Sünnet metinlerinin zahirinin geçersiz olduğunu söylediğiniz anda izafiyet gündeme girer. Bu sebeple sözgelimi “ineğe” tapan bir insana hakikati göstermeniz mümkündür ama Batini bir insana hakikati göstermeniz imkânsıza yakın zordur. Zira ortak hiçbir değeriniz bir Batini ile ya da antikapitalist gayri müslim ile bulunamaz. Antikapitalist gayri müslim İhsan Eliaçık’ın kandil gecelerine bir kıymet vermezken Taksim Teröristlerini sevimli göstermek için ibadet şovmenliği yapmasını sadece pragmatizm ve Makyavelizm ile tanımlayamazsınız. Evet, her antikapitalist gayri müslim; makyavelist ve pragmatisttir doğru ama yeterli değil. Zira antikapitalistler için hakikat yoktur. Onlar, hakikate karşı savaşan bir güruhtur.
“Bu âlemin ebedi olduğunu iddia eden, kıyameti ve ahireti reddeden Şeyh Bedrettin tam bir Bâtıni daisidir. Osmanlı içindeki zimmîlere kendisini, dünyaya gelmesi beklenen “Mesih” olarak tanıtan Şeyh Bedrettin (mülkiyette) müşterekliği iddia etmiştir. Nitekim idam fermanında bu husus belirtilmiş ve “Kişisel mülkiyeti kaldırmak ve dinler arasında hiçbir ayrım olmadığını iddia etmek” suçundan idam edilmiştir.
Şeyh Bedreddin’in iddiaları ile “Hürremilik” ve “mazdek” kültürüne dayanan hurafelerin bu kadar birbirine benzemesi, Bâtıniye cereyanının Anadolu’da nasıl yayıldığını göstermesi yönünden önemlidir. Dikkat edilirse Şeyh Bedreddin, Cumhuriyet Dönemi’nde sosyalistler tarafından benimsenen “aydın” din adamı tipolojisi için ideal bir örnek haline getirilmiştir. Nazım Hikmet “Simavna kadısı Şeyh Bedreddin Destanı” isimli eserinde Şeyh Bedreddin’in tüm iddialarını savunmakta ve O’nun müstesna bir insan olduğunu ifade etmektedir. Bazı sosyalist yazarlar, Osmanlı Devleti’nde sosyalist düşüncenin “Şeyh Bedreddin” ile başladığını iddia etmektedirler. “Varidat” isimli eserde yer alan mülkiyet anlayışı ile Marksizm’in mülkiyet anlayışı arasında önemli bir fark olmadığını söylemek mümkündür. Osmanlı Döneminde Şeyh Bedreddin’in yalnız olduğunu söylemek doğru değildir. Fatih Sultan Mehmet Han döneminden itibaren Doğu Anadolu’da meydana gelen isyanlarda, genel olarak “Bâtıniye” felsefesi ve “Şia” akaidi ön plandadır. İslami eğitimin ihmal edilmesi, tarih boyunca yaşanan siyasi ihtilafların menkıbeler yoluyla canlı tutulması (…) birçok isyanın ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Şii-Alevi olan Türkler ile Osmanlı arasındaki mücadelede, İran’da hüküm süren Safevi Devleti’nin büyük payı vardır. “Ben de bu yayladan şaha giderim” diyen Pir Sultan Abdal’ın şahı, Safevi Devleri’nin lideridir. Yaşanan mücadelenin keyfiyetini, Pir Sultan Abdal’ın şiirlerinde görmek mümkündür.” (2)
Suriye’de müslümanların bebekleri yakarak öldüren Nusayri-Batini çetelerine karşı mücadeleye başlaması Batini Cepheyi kaygıya düşürmüş ve bölgede mücadele keskinleşmiştir. Bilindiği gibi Suriye’de Batini Cephenin nüfusa oranı sadece \%10’dur. Bu sebeple aynı cephenin unsurları İran ve Hizbullah Şebekesi harekete geçmiş ve Batini Cephenin önemli liderlerinden Esed’i koruma görevi üstlenmişlerdir. Suriye’de; Baas, İran ve Hizbullah Terör Örgütü, İsrail’in bile öldürmediği kadar müslümanı vahşice katletmiştir. ABD, İsrail, Rusya ve Çin’in direk veya dolaylı olarak İran’a destek verdiği bilinmektedir. Coğrafyamızda Türkiye Hükümeti’nin mazlumdan yana olması profesyonel katiller Batini Cephesini ürkütmüştür. Reyhanlı’da patlayan bomba ve son olarak Taksim Terörü; hem hükümeti yıkmak hem de Türkiye’den Batini Cepheye eleman kazandırmak amacıyla tezgâhlanmıştır. Antikapitalist Gayri Müslimler; Batini Cephenin arzularını yerine getirmek için elinden geleni yapmaktadır. Çok kısa zamanda terör faaliyetlerine de imza atacaklardır. Hükümet derhal bu kimseleri “terörist” sınıfına almak ve çok çetin bir mücadeleye imza atmak zorundadır.
İslam Fıkhına göre “mürtedlerin” ve “yol kesen teröristlerin” cezası ölümdür. Antikapitalistlerin tek müstahakı cehennemdir. AB Uyumu ölüm cezasını kaldırmıştır. Tatlı dil veya hapis cezaları Batini Cepheyi yok etmez. Dünyadaki bütün insanların (buna hassaten bebekler de dâhildir. Zira Batini Cephesi bebekleri yakarak öldürmekten özel bir zevk almaktadır) can, mal, namus, akıl ve düşüne emniyetleri Batini Cephesi ağır bir darbe yemediği sürece tehlikededir.
Gelecek yazıda Batini Cephesi’nin Osmanlı’nın orta devirlerindeki terör faaliyetlerine değinmeye çalışacağız.
1- Hüsnü Aktaş - Medeni Vahşet - sh. 117-118 Misak Yay.
2- Hüsnü Aktaş - Medeni Vahşet - sh. 118-119 Misak Yay.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.