Önce bir tespiti paylaşalım: PKK yandaşı kimselerin ortaya attığı mazlum ırkçı olmaz söylemi kupkuru bir safsatadır. Irkçılığın mahiyetini bilen bir kimsenin “mazlum ırkçı olmaz” söylemine inanabilmesi mümkün değildir.
Herhangi bir müslüman, kendi kavmini diğerlerinden üstün tutmaz. Tuttuğu zaman Resul-i Ekrem (sav) tarafından reddedileceğini bilir. Nitekim Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur: “Halkı ırkçılığa çağıran, ırkçılık uğruna dövüşen ve ırkçılık yolunda ölen kimse bizden değildir.” İslam Âlimleri bu ve benzer hadisleri esas alarak ırkçılık veya kavmiyetçilik uğruna savaşan kimselerin cenaze namazlarının kılınmayacağını beyan etmişlerdir.
Fransız İhtilalı’nın dünyaya armağan (!) ettiği tezlerden birisi de “her ulusa bir devlet” tezidir. Bir kavmin kolektif kültürü olduğu ön kabulünden yola çıkan bu tez, önce kolektif kültür sonra da kolektif kimlik icat etmeye çalışmıştır. Kurgu Tarih ve Önder kişiliklerin putlaştırılmasına dayanan bu anlayışın amacı toprağa bağlı kavmiyetçiliktir. Belirli bir coğrafya parçasının bir ırka ait olduğu inancını savunan Modern Ulus Devlet, bütün kavmiyetçilerin ortak idealidir. Türkiye’de “Kadro Dergisi”nin sistemleştirdiği Kemalizm İdeolojisi’nin amacı Modern Ulus Devleti ikame etmek ve Türk Kavmiyetçiliğine dayalı devleti yaşatmaktır. “Ne mutlu Türküm diyene” sözü, ırkçılık iskeletine kan vermek için söylenmiştir.
PKK Terör Örgütü’nün gündeme soktuğu ırkçılık mikrobu da yukarıda sayılan süreçleri takip etmiştir. Bu yeni dinde Abdullah Öcalan, merkezdeki bir isimdir. Kemalizm’den tek farkı bir devletinin olmamasıdır. Bayrakları, ortak dili, ulusal sembolleri ve resmi ideolojisi mevcuttur PKK’nın. Hatta dini kullanma kurumları bile mevcuttur. PKK sadece bir terör örgütü değildir. Müntesipleri ve sempatizanları “ırkçı bir dinin” kullarıdır. İlahı Abdullah Öcalan. Peygamberleri ve mezhepleri ise oldukça renkli ve çeşitli. Dindar Altan, Lutisever Süreyya ve saf kavmiyetçi Karataş aynı kazanda kaynayabilmektedir. Kazanı kaynatan ise Kürt Irkçılığı.
Kürtlerin anadilde eğitim hakkının Osmanlı Dönemi’nde olduğu bilinmektedir. Esasen diller ve renkler Allah’ın ayetidir ve bu ayetlere savaş açmak veya yasaklamak “tanrılık” rolüne soyunmak anlamına gelir. Türklerin ve Kürtlerin ortak değeri İslam’dır. İslam’ın gündeme girmediği ve beşeri çözümlerin arandığı her arayış hüsranla sonuçlanmak zorundadır. Birilerinin gönlünü edeceğim diye AK Parti’nin Kürtlerin temel haklarını pazarlık konusu yapması hem İslam’a uygun değildir hem de insani değildir. Kaldı ki Kürt ve Türk Irkçılığının yaygınlaşması ve teröre vesile olmasının arka planında Türkçülük ve Kemalizm İdeolojisi bulunmaktadır. Atatürk Milliyetçiliği adına yapılan 12 Eylül Askeri Müdahalesi; Kürtçe konuşmayı yasakladığı gibi Kürt kelimesini “bölücülük” olarak nitelemiştir. Kemalist İdeoloji için; İslam ve Kürt asli, Liberalizm ve Komünizm konjonktürel düşmandır. Dine ve ırka düşman olan kesimlerin gönülleri yapılacak diye Kürtlerin temel haklarını vermemek zulümdür. AK Parti; Kemalistlerin gönlünü edeceğine ırkçılığa bulaşmamış Kürtlerle ittifak ederek ırkçılık mikrobunu aşabilir.
AK Parti, ulusal kimliğe dayalı Anayasayı değiştirmek zorundadır. Bunu yapmadığı sürece hem Türklerde hem de Kürtler de ırkçılık mikrobu hızla yayılmaktadır. Çözüm Süreci denilen sürecin uzaması düşmanlıkları daha da keskinleştirmektedir. Ulusalcı Kemalistler pusudadır ve Taksim’de başaramadıklarını başka bir zeminde başarmanın planlarını yapmaktadırlar.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.