Dalkavukluk; âlim ve cahil ayırmayan tıynet meselesi bir haslet! Kadınlara tecavüz etmekten özel zevk alan, bebekleri katliamdan geçiren ve silahsız insanlara karşı kahramanca savaşan Esed ordusu; sahabe ordusu gibidir. Bu sözleri söyleyen daha doğrusu söyleyebilen bir kimse dalkavuk değilse kim dalkavuk!.
Dalkavukluk lanetlenmiştir der Hüsnü Aktaş ve şöyle devam eder: “İnsanları yüzlerine karşı öven meddahların yüzlerine toprak saçılması Resulullah’ın emridir. Meşru olmayan güçlerle işbirliği yapan ve onların kötülüklerine fetva veren binlerce dalkavuk ulema gelmiş geçmiştir. Bunların insanlığa yaptıkları ihanetleri anlatabilmek imkânsızdır. Sırf kâfirlere şirin görünmek için takla atan, onların her türlü emrini “Hile-i Şer’iyye” adı altında onaylayan bu insanları tanımak çok kolaydır. “Zaman sana uymuyorsa sen zamana uy” gibi sloganlarla yola çıkan, içinde yaşadıkları toplumun değerlerini, bazı te’villerle bütün insanlara kabul ettirmeye çalışan ve bunları meşru gösteren dalkavuklar, tarih boyunca zalim hükümdarların attıkları kemikleri yalamakla meşgul olmuşlardır. “Ey iman edenler, Allah’a, Resulüne ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin.” (Nisa 59) Emr-i ilahisini tevil ederek, “Kâfir de olsa, müşrik de olsa, başınızdakilere itaat edin” şeklinde, kendi ırkından olan herkese itaat edilebileceğini söyleyen bu dalkavuk ulema tipleri “Zalim sultanlar katında saygınlığını kormuş” ve çil çil altınlar içinde yüzmüşlerdir.
“En faziletli cihad zalim sultan katında hakkı söyleyebilmektir” (İmam-ı Azam Ebu Hanife-Müsned sh:274 Hadis no:471-25) Hadisi şerifi mucibince hareket eden, Şeriattan ayrılan zalim sultanlara baş kaldırarak onlarla sonuna kadar mücadele eden ulema ise (ki hepsinden Allah razı olsun) Ümmet-i Muhammed’in kalbini fethetmiştir. “Ümmet-i Muhammede faizi caiz gören Halifeye isyan vaciptir” deyip, 1599 yılında kılıca davranan Yozgatlı Şeyh Süleyman’dan tutunuz. “Şeriatı ortadan kaldırmaya kalkan mürtedlerle asla anlaşamam” diyen Şeyh Said’e kadar. “Dünya bir leş gibidir onu koklayan köpektir” diyen Şeyh Şamil’den “Siz asla Cuma namazı kılamazsınız, siyasi istiklaliniz yoktur, önce Fransızları bu topraklardan kovun” diye haykıran Cezayir Müftüsüne kadar binlerce örnek ortaya koymak mümkündür. Cahili eğitimin etkisinde kalan bazı çevrelerce “Şeriat İsterük” cü diye hafife alınmaya çalışılan bu insanlar, iyiliklerin hâkim olması, kötülüklerin yok olması için gün ışığına veda etmişlerdir. Onlar, Kur’an’da “Allah yolunda öldürülenleri, sakın ölüler sanma, onlar Rabbleri katında diridirler.” Hitabının muhatabı kahramanlardır. Daha bu yüzyılın başında İslam Topraklarını işgal eden batılı müşriklerle uzlaşmaya, onlardan bir kısmını diğerlerinden “ehven” göstermeye çalışan dalkavuklara rastlanmıştır. İşin ilginç yönü bunlardan bir kısmı bazı ayetlerin tefsirini yaparken, İslami ıstılahaları bilmemezlikten gelerek, bazı kavimlerin üstünlüğünü ortaya atacak kadar küçülmüştür. Hilafetin sadece bir ırkın hakkı olduğunu, “Osmanlıların” gasıp hükmünde bulunduğunu, onlarla savaşın caiz olduğunu iddia eden bu dalkavuk ulema tipleri, İslam topraklarının parçalanmasında büyük rol oynamışlardır.
Cezayir’in işgali karşısında “Medeniyet-i Hazıra, bir seyl-i huruşandır. Önüne çıkan her engel darmadağın eder. Ona teslim olmaktan başka çıkar yol yoktur.” Diyen İtihad-Terakki kafası ile uzlaşan bu tiplerin, Ümmet-i Muhammed’e yaptıkları zulüm korkunçtur. Şimdi İslam toprakları, talancı ve sömürücü güçlerin cirit attığı bir saha haline geldiyse, Ümmet-i Muhammed’in can, mal ve nesil emniyeti yoksa bunun vebali, zalimlerle işbirliği yapan dalkavuk ulemaya aittir.” (Hüsnü Aktaş; Medeni Vahşet)
Evet, Suriye’de akan her damla kan, yok edilen namuslar ve hayata veda eden bebeklerimizin sorumlusu Ramazan El Buti gibi, kimselerdir. Allah ateşini bol eylesin.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.