Abdülhamid’in “Hareket Ordusu” isimli “çapulcular sürüsünü “cehenneme” göndermemekle büyük bir hata yaptığını söylemiş ve şöyle demiştim: “Selanik’ten toplanan Hareket Ordusu, İttihatçı Çete’nin elit ve önemli kadrolarını bünyesinde taşıyordu. Abdülhamid isteseydi iktidar mücadelesine giriştiği Hareket Ordusu’nu İstanbul’da darmadağın edebilir ve üyelerini cehenneme gönderebilirdi. Bunlar cehenneme gidince şapka giymediği için kadınlar asılmazdı. Kürtler, yok sayılmazdı. PKK Terör Örgütü 40.000 insanımızı öldürmezdi. Ama Abdülhamid’in merhameti engel oldu. Merhamet kendisini de kurtaramadı.” (1)
Oda TV’den Kerem Çalışkan durumun farkında şöyle diyor:
“Hareket Ordusu geldi! Sivil giyinmişti. Tıpkı 1908'deki gibi araya halk da karışmıştı. Geldi ve Şeriat ve Rant Kışlası'nın hayalini yıktı. Demek ki Hareket Ordusu gerçekmiş ve yaşıyormuş. Hareket Ordusu 1908’de Selanik’ten İstanbul’a geldi. Meşrutiyet’e karşı başkaldıran 31 Mart gerici ve ŞERİATÇI ayaklanmasını bastırdı. Son Şeriatçılar Taksim Kışlası’na doluşmuşlardı. Hareket Ordusu orayı da topa tutup yıktı. Demokrasi ve meşrutiyet karşıtı gerici isyan ezildi.
Hareket Ordusunu ilk olarak örgütleyip İstanbul’a gönderen Selanik 3. Ordu’da kurmay subay olan Mustafa Kemal’di.
İstanbul’u kuşatınca ilk bildiriyi yazan da Mustafa Kemal’di.
105 yıl sonra Şeriatçılar bir kez daha ayaklandı. İktidara seçimle gelmenin coşkusu ile alkolü yasakladılar, Şeriat Kışlası zannettikleri eski kışlayı rant hesapları ile yeniden inşa hevesine kapıldılar.
Bunun için Taksim’in son yeşil alanı Gezi Parkını yoketmek ve son ağaçları kesmek istediler. Artık Selanik’ten gelecek bir Hareket Ordusu olmadığına güveniyorlardı herhalde.
Hareket Ordusu oradaydı. Mustafa Kemal’in bayraklarda tutuşan çelik bakışlarındaydı.
Mustafa Kemal direktifini verdi. (…) Hareket Ordusu yine BATI’dan geldi. (…)
SİVİL giyinmişti.
Gençti. Araya halk da karışmıştı. Tıpkı 1908'deki gibi. Kararlı geldi.
ŞERİATA ve gericiliği bastırmak için geldi. Taksim’e çıktı.
Alanı kuşattı. İşgalci iktidar daha fazla direnemedi. Alandaki güçlerini, polisi, biber gazını çekti.
Hareket Ordusu gençleri bir kez daha Şeriat Kışlası’na sığınan gericiliği yıkıp devirdi.
MUSTAFA KEMAL gülümsüyordu. Bir KADEH KALDIRDI. Hareket Ordusu ve gençlerin ŞEREFİNE.
Hareket Ordusu artık gelemez zannedenler fena halde yanılmıştı! Fena halde!
Unutmayın Hareket Ordusu her zaman nöbette! Şimdi Taksim’de. Gezi’de. (2)
Taksim Teröristlerinde oyun bitmez. İçlerinde Antikapitalist Gayr-i Müslimlerde var. İttihatçı artığı Hareket Ordusu yine meydanda. Evet, mesele sadece GEZİ DEĞİL. “İttihad ve Terakki Fırkası’nın samimiyeti olmaz, ben buna inanmıyorum. İngiliz kâfirlerinin mutemet adamlarından Yusuf Kamil Paşa’ya oynadıkları oyun ortada değil mi? Yusuf Kamil Paşa, İngilizlerin yardımı ile sadaret mührüne kavuşurken, İttihad ve Terakki Fırkası adına posta memuru Talat maskarası İngiliz Büyükelçiliğine gidip samimi destek vaat etmişti, sonuç ne oldu? Silahlı baskın ve zorla istifa… Makedonya eşkıyaları Edirne’yi işgal ederken, 1908’lerde önünde eğildikleri Mahmud Şevket Paşa’yı nasıl köpek gibi sokak ortasında vurdular… Dahası da var, 2. Abdülhamid Han Meşrutiyeti ilan edince Meclis Başkanlığına getirilen Ahmed Rıza kepazesi “Meşveret” gazetesinde: “Abdülhamid-i Sani, Osmanlı padişahları içinde iç ve dış siyaseti en iyi bilen âlim ve fazıl bir insandır. Lütfü keremini tayin edecek bir miyar yoktur” gibi cümleler döktürüyordu. 1909’larda ise söyledikleri malum: “Müstebid, korkak ve hain”. Bunlar Ümmet-i Muhammed’in başına bela olan şirk ve zulüm yaraları, hep karanlıkları severler. Şimdi “Hilafet” adına yemin etmeleri, sizin gibi gençlerin din gayretini kamçılamak için. Ama bize sökmez, bir yılan deliğinden iki kere sokulmak ahmaklıktır. (…) Eğer bunlar samimi olsalardı, Şeyhulislam Mustafa Sabri Efendi “vatansız ve dinsiz” ÇAPULCULAR tabirini kullanmazdı. (…) BU HAREKETİ İDARE EDEN İNSANLARIN İTTİHAD VE TERAKKİ FIRKASI’NIN ÜYELERİ OLMALARI… Bunların ne yapacağı belli olmaz.” (1)
Erdoğan ve müslümanlar bir daha aynı oyuna gelmemeli. Hareket Ordusu bu sefer darmadağın edilmeli ve en ufak bir acıma gösterilmemelidir. 2. Abdülhamid’in aşırı merhameti Ümmete kan ağlatmıştır. Türkiye, Hareket Ordusuna karşı acımasız olmalı ve Fil Suresi’ndeki İslam Düşmanlarının haline maruz kalmalıdır.
“Rabbin fil sahiplerine neler etti, görmedin mi?
Onların kötü planlarını boşa çıkarmadı mı?
Onların üstüne ebâbil kuşlarını gönderdi.
O kuşlar, onların üzerlerine pişkin tuğladan yapılmış taşlar atıyordu.
Böylece Allah onları yenilip çiğnenmiş ekine çevirdi.”
Bu yeni “Hareket Ordusu”na karşı “merhamet abidesi” olmak AHMAKLIK. Bunlar merhametten anlamaz. Hepimiz “EBABİL KUŞU” olmalıyız.
1- http://www.yazete.com/genc-kalemler/ahmet-balki/milletin-bekasi-icin/2225/
2- http://www.odatv.com/n.php?n=hareket-ordusu-geldi-seriat-kislasini-yikti-0206131200
3- Hüsnü Aktaş - Fedailer - sh. 17-18 Misak Yay.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.