Meşru olmayan sultanlar, tabanın tavana yansıyacak gücünden iğrenirler. Kişi veya zümre egemenliğinin sarsılmaması için ahaliyi fırkalara ayırırlar. Öldü diyerek yanıldığımız “ra ilahının oğlu” gibi. Kitap’tan ferman: “Fir’avun, yeryüzünde büyüklenmiş ve ora halkını gruplara dağıtmıştı. Kimisini kuvvetten düşürüyor, erkek çocuklarını öldürüp kadınları yaşatıyordu. O, bozgunculardandı.” (Kasas Suresi: 3) Hükümran için iki yol: Ya insan gibi yöneteceksin ya da zorbaca.
Cemiyeti katmanlara böldü mel’un; çoğu köle bazısı yönetici. Tevrat, sahte tanrının dili ile der ki; “İsrailoğulları bizden çok, vahdeti sağlarsa koltuk sallanır. Dağıt onları ve ağır işler yükle.” Hatunların namusunu al, delikanlıları mezara yolla. Ehramlar zulmün eseri.
Ey!.. Halkın küçümsendiği, tarihinin zayii edildiği mazlum ülke. Düşman ziyade baştakilere göre: Şeriat, Kürt vs. Bundandır Kürt Meselesini masaya yatırmak yerine muhtelif tilkiliklerle toplumu kırmaya çalışmak vatanımızın kaderi oldu. Aslında mecburdu Nemrut!.. Padişahın siyasal felsefesi ayrıştırıcıydı. Kana susamıştı. Kuşatıcı hiç değildi.
Asimilasyon problemi haletmedi, tekzip edeyim dedi, Güneş inkâr edilir mi? Dünya, şarlatanın etrafında dönmüyor ki. Osmanlı mirası devlet, milleti ile kavgalıydı.
Vatandaş, sloganı attım, yetmez mi? Dinleri ve etnik kimlikleri tek potada eritip güçlü olacağım zannetti. Ama dur dedi ilahi adalet. Farklılıkları barış içinde ilerletemiyorsanız bela geliyorum der. Ayet beyanı: “De ki: "O, (…) sizi parça parça birbirinize kırdırıp kiminizin şiddetini kiminize tattırmaya güç yetirendir."” (Enam Suresi: 65) Tabiat kanunu nasıl Allah’tansa, sosyal yasalarda Rabbimizden. İdeoloji, sünnetullah’a başkaldırı.
Ufalanmak ve kavgaya düşmek, her zaman olası. Peygamberimiz (sav) ümmetin birbiri ile çatışmaması duasının Malik (cc)’nın kabul etmediğini tebliğ etmiştir.
Dile kolay, 1000 yıl İslam için mücadele edenler, ırkçılık ve ulus devlet macerası yüzünden silahlarını çekmişler hasım (kardeşine). İhvan tepişmesi vatanımızı aşmış uluslar arası mahiyet kazanmış. Söyleneceksiniz: “Öyleyse çözsün Türkiye, Kürt Meselesini”. Kolay mı? Bir yandan devlet değişecek diğer boyuttan kavmiyetçi duygulardan arınacaksınız.
Daha dün; sorunun adı bile yasaktı, cezaevi seni bekliyordu. İzafi neşvünema var elbet ama artık bu ilerleyişi nasıl bir devlet sorusu ile taçlandırma zamanı. Bir daha işgal etmesin putperestler coğrafyamızı ve kalbimizi.
Kendimizden başlayalım tadilata. Kibri mahkûm etme vakti: “Ey iman edenler, bir kavim (bir başka) kavimle alay etmesin, belki kendilerinden daha hayırlıdırlar. (…) birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir. Kim tevbe etmezse, işte onlar, zalim olanların ta kendileridir.” (Hucurat Suresi: 11)
Kardeşiz biz, onurumuzla bir arada yaşayabiliriz.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.