İran’ın terörist faaliyetleri neticesinde Cilvegözü, Reyhanlı ve Gaziantep’te patlayan bombalı araçlarla 6 ayda 80 kişi öldü. Tahran Yönetimi ve CHP ve Saadet Partisi Sözcüleri; “terör saldırılarının sebebi Türkiye’nin Suriye politikalarındaki yanlışlardır” mealinde açıklamalar yaptılar. Türkiye’nin bedel ödediğini ve bir an önce müslümanlar yerine bebek katillerini desteklemesi gerektiğini defaatla söylediler. İyi ama Suriye Meselesinden dolayı kim daha çok ve öldürücü bedel ödeyecektir. Şimdi İran’ın ödeyeceği bedelleri gündeme getirmeye gayret edelim.
Humeyni’nin kurduğu İran Devleti; karanlık odada yarasaların gayretleriyle inşa edilmiştir. Türkiye, Irak ve Fransa gibi laik ülkelerde (güya) devrimi yöneten Humeyni; kimine göre Batılı Güçlerin kadim dostu birilerine göre de müthiş bir makyaj ustası. Yalanların imamı olduğu tezi pek tutarlı değildir zira Batı Dünyası o kadar da aptal değildir. Ortak çıkar ve düşmanlar Humeyni ile Batılı Dostlarını aynı masaya oturtmuştur.
Humeyni’nin temsil ettiği dini çizginin tarihsel olarak Batı ile asla hesaplaşmadıkları bilinen vakıa. Hatta Tahran’ın mezhepçi çizgisi ve Batini sevdası Batıya musallat olan Hz. Ömer, Osmanlı ve Selahattin Eyyübi gibi isimlerin baş düşmanıdır. Dolaysıyla Humeyni’nin yolu Batı Medeniyeti’ni tehdit etmez; görevi İslam Medeniyeti’ni durdurmak. Humeyni’nin müslümanlara düşmanlıkta başarılı olduğunu gizlemenin manası yoktur.
Bütün medeniyet havzaları genişleyerek hayat bulabilirler. Aksi takdirde dünyayı yönlendirebilmeleri mümkün değildir. Sırf bu sebeple Çin Medeniyeti; dünyayı kontrol edemez. Hala Çin Setti ile kendini sınırlayan ve insan gücünü yok pahasına Batıya pazarlayan Çin’in bırakın dünyaya hâkim olmasını istikrarlı bir yönetimi 10 yıllara taşıması bile imkânsızdır. Sürekli genişleme istidadı gösteren ve tarihsel tecrübesiyle dünyaya egemen olabilecek tek medeniyet İslam Medeniyeti’dir. İslam Medeniyeti, dışarıdan gelen saldırılara mukavemetli ama pirincin içerisindeki beyaz taşlardan gaflet içerisindedir. Son zamanlara kadar pirincin içerisindeki beyaz taş İran’dır.
1979 yılından bu yana İran Yöneticileri mahiyeti muğlâk; “müstezaf-müstekbir” ikilemi üzerinden “medeniyet transfer etmeye çalışmışlardır. Lakin İran’da bırakın düşünceyi ifade etmeyi düşünmek bile yasaktır. Masum İmam İlkesi gibi sahte peygamberlik müessesi düşünceye vurulan en büyük prangadır. İnsan Hakları İran’da ayaklar altında bile değildir.
1982 Hama Katliamı’nı yaşayan Said Havva (rh.a) Suriye’de 40.000 müslümanı perde gerisinden zevkle öldüren Humeyni’yi suçüstü teşhis etmiş ve İran’ın yalan rüzgarı estirdiğini ifade etmiştir. Lakin İran tarafından yetiştirilen etki ajanları kara propaganda yöntemleriyle Said Havva’nın çığlığını bastırmayı becermişlerdir. Ne yazık ki; insanlık 1982 yılında dişleri arasında bebek eti bulunan canavarı resmedememiş ve İran’ın mazlumların hamisi zannetmiştir.
3 yıl önce başlayan Suriye Devrimi gerek İran’ın gerekse de veledi Hizbullah Terör Örgütü’nün özenle dokuduğu maskeyi paramparça etmiştir. Suriye’de 100.000 müslümanı canice öldüren, kadınlara büyük bir hazla tecavüz eden ve bebekleri bile diri diri yakan İran; bütün insanlığın lanetlediği bir devlet haline dönüşmüştür. Elbet bunun bedelini ödeyecektir.
İran’ın ödeyeceği maliyetleri şöyle sıralayabiliriz:
a- İran’ın ortaya koyduğu tüm argümanlar çökmüştür. İran; Irak ve Afganistan Coğrafyası’nda ABD ile beraber aynı yatakta yakalanmıştır. Artık İran, yalancı çoban olarak anılmaktadır. İnsanlığa çektirdiklerinden ötürü İran’ın başına gelebilecek hiçbir sıkıntı insan evladı kimseyi üzmeyecektir.
b- İran’ın mezhepçi hırslarla başarmaya çalıştığı Şii Hilali emeli de başarıya ulaşamayacaktır. Zira İran, hiçbir yere medeniyet transfer edememektedir. ABD ile birlikte Irak’ı işgal etti ama Irak’a huzur getiremedi. Irak’ta işgalin kırılmaması için sürekli terör eylemleri yapmakta camilere bile bomba koymaktadır. Lübnan’da Hizbullah Terör Örgütü sadece şiddet ile ayakta durabilmektedir. Artık bu örgüte kimse Hizbullah dememekte Hizbuşeytan olarak anmaktadır. İran, terör faaliyetleri ile sadece komşu ülkelerde istikrarsızlık ortaya çıkarabilir medeniyet transfer edemez. Evet, İran asla Osmanlı gibi genişleyemeyecek ve halkların mukavvameti ile karşılaşacaktır.
c- Bölge Ülkeleri ve güçleri İran’ın üçkâğıtçılık siyasetinin ve soykırımcı faaliyetlerinin hesabını er-geç soracaklardır. Artık meydanlar “Kahrolsun İran ve Hizbullah Terör Örgütü” çığlıkları ile inlemektedir. Irak ve Afganistan’daki müslümanlar çok da uzak olmayan bir zamanda ABD’nin yatak arkadaşına saldıracaklar ve ihanetinin bedelini ödettirmeye çalışacaktır. Tahran bile kalpazanlar için güvenli mekân olmaktan çıkacaktır. İran için sonun başlangıcı başladı.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.