Kıyamet ahvalinin zikri kaderin açık işareti ama kavga bitmemiş. Ömer (ra); “Allah kimi saptırdıysa onu hidayete iletecek yoktur” buyurunca bir Hıristiyan; “Allah kimseyi saptırmaz” diye tekzip ediyor. İmamımız şöyle cevap veriyor:
“Yalancı; seni Allah yarattı; O, saptırdı ve izniyle seni cehenneme koyacak. Rabbimiz, insanları yarattı ve cennetlik ve cehennemliklerin yapacaklarını yazdı.”

Ezeli ilme rağmen didişenler iki sınıf. Biri iradeyi diğeri kaderi inkâr ediyor. Gri renkli ise şunu tekerliyor: “Allah’ın alim olmasıyla özgürlük arasında tezat olsa da bir olay hakkında bilgili olmak, o ilmin hadisenin meydana geliş nedeni olmasını gerektirmez. Misal hava tahmini.” Büyüleyici ama batıl. Kesin bilgi ayrı zan farklı. Öngörüyle vaka arasında irtibat yok ama kesin bilgiyle mutlak.

“Kalemlerin kuruduğu şeylerde amel ediyorsunuz.” Sahabe; “peki amel niçin” dediğinde Peygamberimiz şöyle buyurdu: “Amel edin, herkese ameli kolaylaştırılacak.” (Müslim) Kalemsiz amel olsaydı Allah’ın âlim olması nice olurdu?
Kaderin reddi; ilahlığa soyunmak. İdeolojiler; Allah’ın istikbale egemenliğine isyan eden ve insanın Rabliğini nutuk eden kupkuru zan. Ümmi Habibe Annemiz şöyle dua etmişti: “Allah’ım benim, kocamın, babamın ve kardeşimin ömrünü uzat.” Resulullah şöyle cevap verdi: “Ecel hakkında talepte bulundun. Ölüm vaktinden öne alınmaz sonraya da bırakılmaz. Sen kabir ve cehennem ateşinden korunmayı iste.” (Müslim) Ömrün ancak bereketi artar. Lakin akla; ölüm belli ama kabir ve cehennem de kesin onlardan korunmak için niye dua ediyoruz” sorusu gelmektedir.

Peygambere itaat farz; bu bir. Cehennemden korunmakla ilgili irademiz olduğu Resulullah (sav) tarafından haber verilmiştir.

Eceli belli olan beşerin ilahlığı; kendi kaderine hâkimiyet iddiası yalanların en büyüğü.