Tarihte kaderi inkâr eden Mutezile isimli mezhebin görüşü şudur: “İnsanoğlu fiillerinde tamamen özgürdür; kötülük ve günahlar Allah’ın kudretinin dışındadır.”
Aydınlanma Felsefesinden etkilenen bazı yazarlar, bu inancın “özgürlüğün teminatı demokrasi ve laikliğe uygun olduğunu” iddia etmektedirler. Hatta bu akaidi Ehl-i Sünnete (Maturidiler üzerinden) yamamaya çalışanlar bile mevcuttur. Hâlbuki Maturidi Mezhebi’nde Allah’ın mutlak hâkimiyeti söz konusudur. Cüz’i irade ve kesb (kazanmak) kelimeleri insan iradesinin mutlak olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Gerek Maturidiler olsun gerekse de Eşariler; Allah’ın ezeli ve ebedi her şeyi bildiğini ve Alah’ın dediğinin dışında âlemde bir şey olmadığını beyan etmişlerdir.
Yanlışları Kur’an üzerine bina etmeye çalışmak her kötü niyetlinin ahlakıdır. Kaderi inkâr edenler de Kur’an’a dayandıklarını iddia etmişlerdir. Şimdi bazı örnekler verelim.
“Nasıl oluyor da Allah’ı inkâr ediyorsunuz.” (Bakara: 28) Burada insanın fiilleri olduğu beyan edilmiştir.
“İnsanları inanmaktan alıkoyan şey, “Allah elçi olarak bir beşeri mi gönderdi?” demelerinden başkası değildir.” (İsra Suresi: 94)
“Onlara ne oluyor da iman etmiyorlar.” (İnşikak: 20) Müşriklerin iman etmemesi Allah’tan değil kendi kuruntularından Eğer gerçekten Allah insanları iman etmekten alıkoysaydı onlara böyle sorular sormazdı.
“Herkes kazandığı ile karşılanacaktır.” (Mü’min: 17)
“Bugün yaptıklarınızla karşılık göreceksiniz.” (Casiye: 28)
“Yaptıklarınızdan başkasıyla mı cezalandırılıyorsunuz.” (Neml: 90)
“O hangi şeyi yarattıysa, çok güzel yarattı.” (Secde: 7) Küfür, güzel bir şey olmadığına göre kötülükleri Allah yarattı iddiası batıldır.
“Biz gökleri ve yeri ancak hak ile yarattık.” (Fussilet: 46) Küfrün, hak olmadığı sabittir der Mutezile, tıpkı güzellik manasında olduğu gibi. Pek tabii ki umum ifade eden ifadelerden husus ifade eden ifadeler istisnadır. Lakin Mutezile önce inanıp sonra delil aradıkları için kaideler itibar etmezler. Ama biz yine de Mutezile’nin delillerine bakmaya devam edelim.
“Rabbin kullarına zulmedici değildir.” (Fussilet: 46) Eğer Allah kullarını kötülüğe mecbur etmiş olsaydı zulüm olurdu.
“Artık isteyen iman etsin, dileyen kâfir olsun.” (Kehf: 29)
“Müşrikler; Eğer Allah dileseydi, ne biz ne de babalarımız Allah’tan başkasına tapmazdık.” (Nahl: 35) Burada küfrü ilahi iradeye mal edenler kınanmıştır.
“Hâlbuki kendilerine tağutu inkâr etme emri verilmişti.” (Nisa: 60) Emrin ancak irade sahibine verileceği muhakkaktır.
“Rabbinize mağfiret için koşun.” (Al-i İmran: 133)
“Allah hiçbir zaman kötülüğü emretmez.” (Araf: 28)
“O, kullarının küfrüne razı olmaz.” (Zümer: 7)
“Başınıza gelen her musibet, kendi ellerinizin kazandığıdır.” (Şura: 30)
“Onlar kötülüğü hidayete tercih ettiler.” (Fussilet: 17)
“Ey Rabbimiz nefislerimize zulmettik.” (Araf: 23)
Mutezile inanç meselesini akli düzleme indirgemiştir. Rasyonelleştiriliyor kader adeta. Yukarıdaki ayetlerin tümü bir hakikati beyan ediyor. Evet, insan iradesi var. Ama bu irademizin olması kaderin varlığını ve iman esası olduğunu engellemiyor ki.
Çağdaş insan da aynı kaderi paylaşıyor. Hayatından kaderi çıkartıyor ama fal ve kehanet dinine inanıyor.
Kader meselesi Peygamberlerin dahi anlamada zorlandıkları mesele. Hızır ve Musa (as) kıssasını dikkatlice okursak anlarız. (Bkz. Kehf Suresi: 60-82)
Kıssa da sebep planındaki ilk adım gösterilmekte; zamansal boyutta ilk kademe geriye gidiş. Lakin bir peygamber olan Hz. Musa daha ilk adıma dayanamıyor. Kader; Allah’ın sırrı.
Şunu da söyleyelim: Hızır (as)’ın bilgisi bile hakikatin tümünü kuşatamamaktadır. Hızır (as)’ın açıklamaları sadece makul açıklamalardır. Evet, Allah (cc) hem “Zahir” hem de “Batın”dır.
Kader meselesi de bir yanı ile zahir; çünkü her şeyin bir hesapla işlediği belli. Batın; çünkü sırlar içerisinde sırlar barındırıyor.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.