ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Mağaradan çıkmak yasak ve çözüm süreci

Ahmet Balki

02 Mayıs 2013 Perşembe 09:38
  • A
  • A

Hilafet kaldırılmış, İslam ortak değer olmaktan çıkarılmıştır. Ama insanları bir arada tutacak yeni bir değer lazımdır. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal, bu ortak değerin milliyetçilik olmasına karar vermiştir. Ulusçuluk yeni devletin yeni değeridir. Baş döndürücü bu tahvilât, o zamana kadar olmayan bir Türk Kimliği icat etmiştir. Yeni kimlik, eski Osmanlı Coğrafyası üzerindeki arazideki bütün kavimleri eritmeye çalışmıştır. Her etki bir tepkiye yol açacaktı. Nitekim açtı da.
Milliyetçi iseniz gerçekle de hakikatle de ayrı ayrı çatışmak zorundasınız. Güneş doğmasın istersiniz ülkenize. Mağaralarda hapsedersiniz insanınızı. Mağara adamının ideolojisi ırkçılık, ülkeyi 80 yıldır çatışmanın içine sokmuştur. Siz adına ister “düşük yoğunluklu savaş”, “terör”, “direniş” gibi isimler verin istikrarlı bir çatışma var ülkemizde. Artık gerçek ortada: “Her ulusal tez, kavimlerarası çatışmanın can suyudur.”

Mağara adamı, hem iktidardadır hem de muhaliftir. Ama her daim hakikatin düşmanıdır. İsrailoğulları sırf kendi kavminden değil diye Hz. Muhammed (sav)’in peygamberliğini tekzip etmiştir. Charles Darwin, biyolojik evrim kuramı sosyal tezlerle birleştirilmiş Avrupalıları evrimin üst aşaması ilan etmiştir. Bu tezler, üstün Alman ırkı efsanesini ortaya çıkartmış ve netice de 2. Dünya Savaşı’na vesile olmuştur. Milliyetçilik artık kuru bir slogan değil bilimsel tezlerle desteklenen bir ideoloji… Öldür ki yaşayasın, ez ki ezilmeyesin durumu makyajlanmış. Batı’nın doğuda düzenlediği “medeniyet” saldırıları, Amerikalıların Kızılderili kanı içmesi, beyazların zencilere kuçu kuçu muamelesi yapması ırkçılık ağacının dikenli ve zehirli meyveleridir.

Kürt Ulusunu inşa etmek ve imkânlar el verirse Kürdistan Devleti kurmak isteyen PKK, Türkiye’de çatışan taraflardan birisini temsil etmektedir. Kürt değerlerini feodalite diye küçümseyen PKK’nın Kürtler için ayaklandığını söylemek saflık olacaktır. Olsa olsa insan kaynağı Kürtler olan bir örgütün Kürtler üzerinden bir statü savaşından söz edebiliriz. Dolaysıyla bu çatışma, bir kemik davası değilse de en az onun kadar aşağılık temellere dayanmaktadır. Tabii bu kemikten daha değersiz bu ulvi amaca ulaşmak için makyaj niteliğinde iki temel tezi çözümlemiştir yoldaşlar:

Birincisi; Türkler, Kürtleri ve zenginliklerini sömürmektedir.

Anayasa’da ki bu darbe anayasasıdır- Kürtlerin varlıkları yok sayılmaktadır. Bu doğru... Ama Kürtler ile Türkler arasında emperyalist bir ilişki olduğu iddiası en az anayasa kadar absürt… Toplanan vergi ve vergilerin coğrafi harcama kalemlerine baktığımız zaman Batıdan Doğuya servet transferi yapıldığını hemen görebilirsiniz… Gayr-i resmi sosyal yapı da emperyalist ilişkiyi mümkün kılmamaktadır… Müslümanlar arasında emperyalizm değil kardeşlik hukuku esastır… Ama şu da bir gerçek: Milliyetçilik ekonomik olmasa da mutlaka kültürel emperyalizme de vesile olur… Yani şebeke büsbütün haksız değil… Ve ama diyelim şebekenin teorikte ki haklılığı savaşını meşru göstermek içindir.
Cumhuriyet Dönemi’nden 12 Eylül’e kadar Doğu’nun geri bırakılması politikası zaten sömürüyü mümkün kılmamaktadır. Tehcir Kanunu ile Kürtlerin Batıya sürülmesi devletin haşmetli büyüklerinin coğrafyaları sömürmek değil, asimilasyon olduğunu ortaya koymaktadır.

Elbette PKK, sol versiyonlu bir örgüt olduğundan sömüren-sömürülen, ezen-ezilen çelişkisini gündeme getirmek zorunda hissetmektedir kendini. Bu sebeple Türkler Kürtleri sömürmektedir lakırdısını dillendirmektedir. Zaten, ideolojik hareket nedir ki? Hepsi gerçeğin çarpıtılmış biçiminden faydalanan bir kan dökme makinesi… Ama bu demek değildir ki; Kürtlerin başına kalkılacak bir nimet söz konusudur… Hz. Musa (as)’ın Fir’avun’a söylediği gibi: ”Bana karşı lütuf dediğin nimet de, İsrailoğullarını köle kılmandan dolayıdır.” (Şuara Suresi: 22)

İkinci tez; Kürdistan Kürt Devleti.

Artık anladık her ulusçu hareket, kendi muhalifinin de binasını yapar. Türk Ulusçuluğunun meydanı boş bulacağını kim söyledi? Ve meydandaki puslu havada her ulusçu hareket bir devlet ister… PKK şebekesinin de ideali nihayetinde devlettir. Bakmayın siz, PKK’lı bazı sözcülerin “amacımız ayrı devlet kurmak değil” kezzabına… Kürt Ulusçuluğunu savunan bir teşekkülün uzun süre devlet (veya iki yapılı devlet) idealini savunmadan ayakta kalması na mümkündür. PKK’nın da sorunu çözecek ideolojik referansları yok… Irkçılık çukurundan çıkmaya niyetli değil.

Türkiye için ciddi bir risk unsuru taşıyan ve adeta bir fay hattı niteliği taşıyan Kürt Meselesi “sosyal mühendislikle” çözülebilecek bir sorun değildir. Ulus Devlet formu ve egemen resmi ideoloji felsefesi ile ancak Kürt Sorununu bastırabilirsiniz. Bunun ötesi mümkün değildir. Tabii Kürt Sorununu bastırırken yapacağınız başka hatalar Kürt Sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getirebilir. Milliyetçi Felsefe PKK gibi hareketlerin bizzat tabanını oluşturması bakımından önemlidir.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.