Taksim Terör Hadiselerinin arkasında İran’ın da bulunduğu tespitini daha önce yapmıştık. (1) Hadisenin üzerindeki sis perdeleri gittikçe bu durum daha net anlaşılmaktadır. İran, Suriye’de yaptığı bebek katliamına ses çıkartan Türkiye’den intikam almak istemektedir. Aynı zamanda İran’ın hedefi Türkiye’de Şii-Sünni Savaşı başlatmaktır. (2) Bunun için içerideki “Arap Alevilerini” (Nusayri Çeteler) (3) ve Hüseyin Aygün gibi militanları kullanmaktadır. (4) İran’ın bir başka kullandığı kurum da ülkemizde bulunan MAZLUM-DER isimli kuruluştur. Bilindiği gibi Abdurrahman Dilipak, Taksim Terörüne destek verdiği için Mazlum-Der’den ayrılmıştır. Şimdi aşağıdaki dosyayı okuyalım:
“Taksim Gezi Parkı olaylarında (…) İran-Şii medyasına ait Arapça, Farsça ve İngilizce yayımlarda kendilerine has fotoğraflar ile olay yerinden haberler geçtiği gözlerden kaçmadı. Hükümet yetkilileri ve güvenlik otoritelerinin “Gezi Parkı olaylarında yüzlerce yabancı servis ajanı ve provokatör bulunuyor” açıklaması da bunları doğruluyor. (…)
Bunların başında Kenan Çamurcu, Nureddin Şirin, Selahaddin Özgündüz, Alptekin Dursunoğlu, İsa Eren, el-Hekim grubunun (Meclis A’la) Türkiye temsilcisi olarak görev yaptığını açıkça söyleyen Avukat Üzeyir Yiğit, Ankara merkezli bir araştırma kurumundan Kaan Dilek, Özgündüz’ün Zeynebiye grubuna çok yakın biri MHP vekili diğeri CHP vekili iki şahıs, yüzlerce Caferi ve gizli Şii ile binlerce sahte (fake) hesaplar kullanıldı. Olayların başladığı andan itibaren 200 bin twitter hesabı açıldığını, göstericilere banknot paraların dağıtıldığı, binlerce kişiye bedava yemek, kahvaltı servisinin yapıldığı, beş yıldızlı oteller başta olmak üzere çeşitli yerlerde göstericilere bedava üsler, yerler istihdam edildiği Milli İstihbarat Teşkilatı, Emniyet İstihbaratı ve devletin ilgili organlarınca kamuoyu ile paylaşıldı.
Bu isimlerin twitter hesapları üzerinden yazışmaları, konu başlıkları, dikkate çektikleri kişiler, ibareler ve verdikleri linkler, paylaştıkları siteler, kaynaklar vs hepsi son derece organize ve eylem-fikir düzleminde bir derin koordinasyon-ittifakı gözler önüne seriyor. Örneğin bunlar arasında Ankara’da İran Büyükelçisi kadar yoğun çalışma yürüten Avukat Üzeyir Yiğit’in twitter hesabı üzerinden kısa bir yolculuk birçok şeyi, ilişkilerini ortaya koymaya yetiyor. Devletin en üst yasama ve yürütme organlarına, ilgili devlet şahsiyetlerine, kurumlarına ve hükümete tahkir, tezyif, tahrik ile muamelede bulunan kişilere yönelik ilgili yargı organları ve emniyet birimlerinin hareket ettiği, yazı, söz ve davranışlarının “suç teşkil edip etmediği” noktasındaki kanaatler kamu vicdanına bırakılmıştır.
Ankara’da mukim Şii Üzeyir Yiğit adlı şahsın başta Abdulaziz el-Hekim olmak üzere ölümünden sonra Ammar el-Hekim, terörist Bedir Tugayları yetkilileri, İran Devrim Muhafızları unsurları, Şii din adamları ve üniversite temsilcilerinin dini, siyasi ve sosyal-kültürel faaliyetlerini düzenlediği, organizasyon, toplantı, görüşmeler ve ikili-heyet temaslarını sağladığı biliniyor. Ankara-İstanbul hattında birçok programın ana organizatörü olan bu şahsın kimliği, ilişkileri ve çalışmaları kendisi tarafından da (bazıları gizlense de) hiçbir şekilde gizlenmiyor, gayet dürüst bir şekilde kamuoyu ile paylaşılıyor. Yazdığı twitterler ve en önemlisi makaleler de araştırmacı ve ilgilenenlerin dikkatlerine sunulmuş durumda.
Numune Hastanesinde 2 ölüm vakası var yalanını yazan Üzeyir Yiğit ve Şiilere göre de Bahreyn’de binlerce kişi öldürülmüştü! Halkı galeyana getiren benzeri birçok yalan haberin yapıldığı biliniyor. Kimyasal silah kullanılması, TOMA’lar ile, plastik kurşunlar ile insanların öldürülmesi, kurşunlanması, kaynar sularla hedef alınması vs gibi yüzlerce, binlerce asparagas haber yayımlayanların Adli Makamlarca olayların sakinleşmesinden sonra tespit edilip mahkemeye çıkartılacaklarını en üst ağızdan yetkililer dile getirmişti.
Benzer şekilde bir yalana imza atan Yiğit’in finansmanını İran-Bahreyn organizatörlerinden temin ederek gerçekleştirdiği Mazlumder heyetinin Bahreyn ziyareti akabinde yayımlanan Mazlumder raporuna bakıldığında benzeri yalanların da balon gibi söndüğü görülüyor. Yüzlerce insanın öldürüldüğünü iddia eden Türkiye’deki İran lobisi mensubu Şiiler bu raporda 50 tane öldürülen kişinin ismini göremiyor!
Suriye’deki Esed terörünü açıkça destekleyen, Hatay ve bölgedeki mültecilerin fişlenerek hedef gösterilmesi, alınması, Reyhanlı terör saldırısını gerçekleştiren faillere ve yapılara gerekli arka planı, kin-nefret sarmalı ile masum Suriyelilerin linç edilmesi çalışmalarını, bu bölgedeki derin unsurlarla ilişkisi kurulması gibi her şeyi açıkça yazan, konuşan ve ilan eden Hamide Yiğit adlı şahsın Üzeyir Yiğit ile gerçekleştirdiği yoğun twitter yazışmaları, Ankara’daki buluşmaları ve toplantıları da gözlerden kaçmıyor.
Operasyon merkezleri olan sendika, odatv vb diğer yapıları da kaynak olarak alan, gösteren ve yayan bir Üzeyir Yiğit profili, şu an Gezi Parkı olayları üzerinden darbe planları yapan kişilerin RT yapılması, yazışmaları vs hepsi bir planın parçası olarak ortaya çıkıyor.
Mehmet Bekaroğlu ve Hüseyin Aygün isminin nasıl İran-Şii lobisince ve bunlara yakın isimlerce aktif şekilde kullanıldığı gözlerden kaçmıyor.
En tehlikeli olan halkı mezhep, din ve etnik açıdan kin ve nefrete yöneltme, tahrik etme, terör yandaşlığı ve yardakçılığı yapma, devletin birlik ve beraberliğini bölme, başka bir ülke adına kendi ülkesinin aleyhinde casusluk yapma gibi söz ve eylemlerin kanunla ve yasal düzenlemeler açısından kendisini bağlayıcı böylesi şeyleri Avukat Üzeyir Yiğit’in böylesine rahatlıkla nasıl yapabildiği merak konusu.
Örneğin Azerbaycan’da Türkiye karşıtlığı ile bilinen bazı odakların yaşanan isyanı fırsat bilerek destek gösterisinde bulunmasını neredeyse ilk duyuranlardan birisinin Üzeyir Yiğit olması da tesadüf değil; çünkü buradaki İran destekli derin yapıların, kişilerin de aynı şekilde tek merkezli olduğu biliniyor. Bakü’den Taksim’e destek verenlerin kimliğini azıcık incelemek dahi korkunç gerçekleri gözler önüne sermekte.
Yine Üzeyir Yiğitin benzeri mezhepdaşı olan kişilerle de çok yakın olduğu sadece yazışmalar üzerinden dahi görülebiliyor. Bunlar arasında lobinin önde gelenlerinden Dursunoğlu, Çamurcu, Şirin, Eren gibiler yer alıyor.
Türkiye hükümetine, Türkiye’deki Müslüman camia ve yapılara yönelik İran adına yıkıcı Şii faaliyetler yürüten Üzeyir Yiğit’in kaynak verdiği, beslendiği bir internet sitesinin neler yazdığına bakıldığında korkunç tehlikeli bir projenin varlığı ortaya çıkıyor. Dampress adlı internet sitesini kaynak göstererek bir diğer İran ajanı olarak çalışan Nureddin Şirin ile yazışan Yiğit’in neden bu siteyi özellikle seçtiğine dikkat edilmeli. Çünkü muhaberatın güdümündeki bu site içeriden ajanları aracılığıyla Türkiye’ye ve İslam dünyasına yönelik yıkıcı faaliyetlerin ön karakolu şeklinde hizmet yürütüyor. Bu sitede Erdoğan’ı Hitlere, Türkiye’yi Nazi Almanyasına benzeten çirkin bir fotoğraf ile “Türkiye’de Askeri Darbe İhtimali” başlıklı bir yazı var!
Bu sayılan isimlerin nasıl tek merkezli, koordine halinde ve ortak hedefler şeklinde çalıştıkları küçük bir araştırma ile ortaya çıkıyor. Gezi olaylarıyla eş zamanlı olarak yeni yeni oluşumların, dergilerin, internet siteleri ve hareketlenmelerin de hızlandığı gözlerden kaçmıyor. İsimlere bakıldığında, bunların yazdıkları yerler, ele alınan konular, yaklaşım biçimleri ve varmak istedikleri yer çok rahat bir şekilde kendilerini ele veriyor.
Tarihi bir kavşak noktasında bulunan Türkiye, farklı etnik, dini ve mezhebi unsurlardan vatandaşlarının barış içinde yaşaması, ülkede mezhep veya kardeş fitnesinin çıkmaması için yoğun gayret sarf etmektedir. Bölgenin kan gölüne çevrilmesinde, İslam ülkelerinin işgal edilip yerle bir edilmesinde batı, İsrail, ABD faktörünün yanında en geniş kapsamlı desteği İran rejiminin verdiği bilinmektedir.
Gezi Parkı olayları ile bir mezhep çatışmasının tohumlarının ekerek Türkiye’de böylesi tehlikeli bir fitnenin patlak vermesi için çalışan onlarca ülkenin, binlerce kişi, örgüt ve yapının varlığı artık gün gibi ortadadır. Bu noktada binlerce yıldır Türkiye’de yaşayan Şii (Caferi), Alevi vatandaşların bu çok ama çok tehlikeli “büyük oyunu” görerek ait oldukları asıl vatanlarını, can, mal, ırz ve namus ortak paydasında ülkenin kaderini, birlik ve beraberliğini düşünmeleri, bu yönde bir tutum almaları, provokatör, ajan ve yabancı ülkeler adına (İran başta) çalışma yürüten odakların kışkırtmalarına karşı dikkatleri olmaları şarttır. Tam bu noktada dosyaya konu olan şahıs, yapı ve örgütlerin geç olmadan kendilerine çeki düzen vermeleri, İran Analiz grubunu tehdit edip karalamak yerine Türkiye’yi, İslam dünyasını bölmek, parçalamak ve mezhep temelli bir fitneye yol açan çalışmalarından vazgeçmeleri gerekmektedir. Zira İran Analiz grubunun yayımladığı bilgi, belge, foto ve paylaşımlar elindekilerin çok küçük bir kısmını teşkil etmektedir. Herhangi bir somut adım için bu söylenenlerin dahi tek başına delil hükmü taşıdığı herkesin malumudur. (5)
1- http://www.yazete.com/genc-kalemler/ahmet-balki/taksim-teroru-iran-abd-israil-ve-baas-koalisyonu/1867/
2- http://www.yazete.com/genc-kalemler/ahmet-balki/aleviler-atese-atiliyor/2196/
3- Aslında Nusayri Çeteler “alevi” değildir. Hz. Ali (ra)’ı ilah olarak gören ve Şer’i ahkâmı reddeden Nusayri’ler, İslam Dünyasında yer edinmek ve pis yüzlerini gizlemek için kendilerine “Arap Alevileri” ismini uygun görmüşlerdir.
4- http://www.yazete.com/genc-kalemler/ahmet-balki/ic-savas-operasyonunda-huseyin-aygun-ve-kilicdaroglu/2363/
5-…
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.
tebrik ederim, gayet isabetli ve güzel bilgiler. makaleler yazıyorsunuz
İftira nerede Kerem Bey!.. Söyleyin hemen düzeltelim.
mazlumdere iftira atma kardeş ben sadece seni allaha havale ediyorum allah seni islah etsin