Terör kelimesi korkutma, sindirme, korkudan titreme ve titremeye sebep olma gibi anlamları ihtiva eder. Siyasal nedenlerle, halkın gözünü korkutmak ve halkı yıldırmak için dehşet öğesini kullanmak şeklinde tarif edilen terörün birçok değişik şekli vardır. Mesela “devlet terörü”; “Bir toplumda bir grubun halkın direnişini kırmak için yarattığı ortak korku”yu ifade eder. Tarifin muhtevasına bakarsak Suriye’de sivil hedeflere saldıran hatta bebekleri yakarak öldüren İran, kelimenin tam anlamıyla terör devletidir. Filistin’de İsrail’in uyguladığı yönteme de terör yöntemi diyebiliriz.
Marksist İdeoloji de “terör” lanetlenmiş bir fiil değildir. Hatta “silahlı propaganda” ile amaçlanan fiiller terörün ta kendisidir. İnsanların kalplerini kazanmak yerine korkutmak ve sindirmek Marksizm’in araçlarından biridir. Rastgele bir hedefe saldırmak terörü putlaştıran örgütü meşhur ediyorsa son derece rasyonel bir eylem biçimidir. Zaten Marksizm de amaç hayatın doğal akışını bozmak ve devlet otoritesini etkisiz hale getirmektir. Bir şekilde iktidara geçtikleri zaman muhaliflerinin de kendilerine aynı yöntemi kullanacağından çekinen proletarya en çok da iktidardayken şiddete başvurur. Stalin, iktidarı süresince 50.000 insanın kanına girmiştir.
İslam; terörü lanetler. Zira İslam’da silahlı propaganda yöntemi yoktur. “Kapitalist/cahili anlayışın her şeye egemen olduğu, haksız rekabetin hiçbir sınır ve değer tanımadığı günümüz dünyasında İslâm dini, sermayenin ilahlığını reddeden ve “kula kulluğa son vermek” isteyen her insanın sığınabileceği yegâne limandır. Bütün peygamberlerin ortak faaliyeti olan ilâhi da’vetin; hayata intikal ettirilmesi zaruri olduğu gibi, insanları küfre sürükleyen hareketlerin mahkûm edilmesi de zaruridir. İslâm’da meşrû kabul edilen savaşı ifade etmek için cihad terimi kullanıldığı gibi, bunu istilâ ve sömürü savaşlarından ayırmak için fetih (açmak) tabiri de kullanılmıştır. Hz. Abdullah İbn-i Abbas (r.a)’ Peygamberimiz Efendimiz (sav) İslâm’a davet etmeden hiçbir kavme savaş açmadı’ diyerek, bir inceliğe işaret etmiştir. İnsanları İslâm’a davet etmenin bazı zaruri şartları vardır. Savaşın henüz farz kılınmadığı zaman diliminde (Mekke-tebliğ döneminde), insanları İslâm’a davet etmenin zaruri şartları muhkem nassla beyan edilmiştir:’ (İnsanları) “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel mev’ize ile (güzel söz ve nasihatla) da’vet et! Onlarla mücadeleni en güzel usûl (ahsen) hangisi ise onunla yap. Şüphesiz ki Rabbin yolundan sapanları da, hidayet üzere olanları da en iyi bilendir.” (En Nahl Sûresi: 125) İslâmi davetin zaruri olan bu üç şartı, birbirinden ayrı olan şartlar değildir. Birbirini tamamlayan üç şartın keyfiyetini belirleyen kavramın “hikmet” olduğunu söylemek mümkündür. Hikmet sadece nazari değil, amelî keyfiyeti de ifade eden bir terimdir. Malûm olduğu üzere felsefi disiplinler; usûl olarak aklı ve duyuları öne çıkarırken, tasavvuf derûnî sezgiyi ve aşkı, ahlâk ilmi ise, güzel ameller şeklinde tezâhür eden pratiği öne çıkarmaktadır. Bir fıkıh usûlü terimi olarak hikmet kavramı, Kur’an ve Sünnet’te yer alan hükümlerin doğru anlaşılması ve yeni hadiselere usulüne uygun olarak tatbik edilmesi gayretinin merkezinde bulunan bir kavramdır. Fıkıh usulü âlimleri, hükmün konuluş gayesini ve söz konusu hükümle sağlanan maslahatı dikkate almışlardır. Dolayısıyla ‘Rabbinin yoluna hikmetle, mevizayı hasene (güzel nasihat) ile çağırmayı ve en güzel yolla mücadeleyi’ emreden muhkem nass, her türlü meşrû mücadelenin zaruri rüknünü ifade etmektedir. Allahü Teâlâ (cc) insanları İslâm’a davet ederken “en güzel şekilde mücadele etmemezi” ve bu mücadelenin hikmete uygun olmasını emretmiştir. Bu da bir bütün olarak insan fıtratını tanımayı ve sosyal değişimin dinamiklerini kavramayı beraberinde getiren bir emirdir. Dolayısıyla Kur’an-ı Kerim’de yer alan tenzil usûlüne uygun olarak muhataplara zaman tanınması, eğitimde ve kişiliğin olgunlaşmasında tedrîcilik ve kolaylık prensibine riayet edilmesi gerekir. Yapılacak tebliğin; hem insanların fikrî ve ilmî seviyelerine, hem hadiseleri algılama tarzlarına uygun olması gerekir. Kur’an-ı Kerim’de genellikle; kişi ve grupların kendileri değil, onların sahip oldukları inanç ve çevre kültüründen elde ettikleri peşin hükümler (çarşı putları) sorgulamaktadır. İmam-ı Serahsi ‘müslümanların savaşa başlamadan önce muhataplarını İslâma davet etmelerinin şart olduğunu izah ederken’ şu tespitte bulunmuştur: ’Eğer savaşılacak topluluğa İslâm daveti ulaşmışsa, ordu komutanının onları tekrar davet etmesi müstehab olur. Çünkü Peygamberimiz Efendimiz (sav) Hz. Muaz b. Cebel’i (r.a) seriye komutanı tayin etmiş ve kendisine şöyle demiştir: ’Onları İslâma davet etmeden savaşa başlama! Eğer daveti kabul etmezlerse, onlar saldırmadıkça siz saldırmayın. Onlar saldırıya geçerlerse, sizden birini öldürmedikleri müddetçe, onları öldürmeye başlamayın. Sizden birini öldürdükleri zaman, bu şehidi onlara gösterin ve ‘Bundan daha iyi olanı elde etmek için başka bir yolu yok mudur?’ deyin! Ey Muaz! Bilesin ki, Allah’ın seni vesile kılarak bir kimseyi hidayete erdirmesi, üzerine güneşin doğup-battığı her şeyden daha iyidir.”
Adaletin mülkün temeli olduğuna inanan, insanlara iyilikleri emreden ve onları kötülüklerden korumaya çalışan Müslümanların; bütün amellerini, hikmete uygun olarak yapmaları gerekir. Ayrıca güzel değil, en güzel usûlle mücadele etmeleri farzdır.” (1) Dolaysıyla İslam’da terör değil cihad esastır. İslam Fıkhının dışına çıkan ve İslam’ı kullanarak insanlar üzerinde baskı uygulayan örgütlere de terör örgütü diyebiliriz. Örnek olarak Lübnan Hizbullah’ı terör örgütüdür. Bu uzun girişten sonra yazımızın konusu olan “Kemalist Terör Örgütü” olur mu konusuna girebiliriz.
Kemalizm İdeolojisi, Kadro Dergisi’nin kurucuları ve yazarları tarafından ortaya atılmıştır. (2) 1932-1935 yılları arasında yayınlanan ve toplam 36 sayı çıkan Kadro Dergisi’nin temel amacı Türkiye’ye istikamet tayin edecek Sosyalizm ve Liberalizm gibi bir ideoloji inşa etmektir. İdeolojilerinin ismi de Kemalizm!.. Dergiyi çıkartan isimlerin başlıcaları şunlar: Şevket Süreyya Aydemir, Vedat Nedim Tör, İsmail Hüsrev Tökin, Burhan Asaf Belge, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Şevki Ayman’dır. Bu isimlerin ortak kaygısı Türkiye’ye özel bir ideoloji inşa etmektir. Daha çok sol ama biraz da sağ ideolojilerin sentezinden oluşan orijinal bir ideolojinin peşindedirler. Kemalizm İdeolojisini inşa eden Şevket Süreyya Aydemir ve Vedat Nedim Tör 1927 yılına kadar Türkiye Komünist Partisi üyesidir. Bununla kalmaz kendilerine Alman Faşizm’i de örnek alırlar. Milliyetçi, solcu ve nasıl oluyorsa evrensel!.. Mustafa Kemal elbette Kadrocuların çelişkilerinin farkındaydı. Kürtleri, müslümanları, Liberalleri ve komünistleri dışlayan hatta düşman gören bir anlayışa hiçbir devlet adamı müsaade edemezdi. Nitekim Mustafa Kemal’de dayanamadı ve Kadro Dergisi’ni kapattırdı. Siyaset farklılıkları ahenkle idare etme sanatıdır. Farklı unsurlara ya katılımcı bir anlayışla siyasette yer verirsiniz ya da devlet kuvvetlerini baskı unsuru olarak kullanırsınız. Kadro Dergisi’nin temsil ettiği Kemalist İdeolojiye göre Kürdün tek hakkı vardı: Türk’e kölelik. Allah ismi ise gericiliğe vesile. İşte bu Kemalist Kadro’nun tavsiyelerine uysaydı Mustafa Kemal, ülkeyi yaşatabilmesi mümkün olmazdı. Zira hiçbir zorbalık ilelebet payidar olamaz. Dolaysıyla Kemalizm İdeolojisi’ni ilk yasaklayan ismin Mustafa Kemal olduğunu söylememiz mümkündür.
12 Eylül Darbesi, 28 Şubat Postmodern Müdahale ve kamuoyunda Ergenekon Terör Örgütü olarak bilinen kadroların temelindeki zihni ideolojinin Kemalizm olduğunu söylemek mümkündür. Son Taksim Olaylarında da Kemalizm İdeolojisi meydanlarda boy göstermiştir. Kemalizm, Kadro Dergisi’nin ortaya attığı bir ideolojidir ve temelinde halkı ve halkın değerlerini dışlamayı esas alır. Bu ideolojiyi eleştirmek Mustafa Kemal’i eleştirmek veya hakaret etmek demek değildir. Zira bizzat Mustafa Kemal, Kadro Dergisi’ni tasfiye etmiştir. Siyaseti iyi bilen Mustafa Kemal, dışlayıcı ve donuk bir ideoloji ile devlet yönetilemeyeceğini iyi biliyordu.
1- http://www.misak.com.tr/info.aspx?cat=1TAKDIM&id=3047
2- http://www.yazete.com/genc-kalemler/ahmet-balki/kadro-dergisi-ve-kemalizm/2501/
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.