ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Üretilen kavram: Ortadoğu

Ahmet Balki

16 Mayıs 2013 Perşembe 09:26
  • A
  • A

Lozan Anlaşması, zafer mi hezimet mi; bugün bile önemli bir soru. Zira Lozan ile din, bu coğrafyada güç olma vasfını siyasi manada kaybetti ve bu coğrafyaya başka kuvvetler egemen oldu.

Osmanlı Devleti’nin yıkılması ve II. Dünya Savaşı’na kadar İslam Coğrafyası’nda İngiltere, dünya üzerinde hem en aktif güç olmuş hem de emperyal bir devlet konumuna bürünmüştür. Sermaye birikimine vesile olan faiz, köle ticareti ve sömürgecilikle İngiltere kendini dünyanın merkezi çevresini de kendine göre yönler olarak kabul ettirmiştir. Pek tabii ki bu durumda coğrafi anlamda da paradigma değişimine vesile olmuştur.

Coğrafi terimlerin siyasi, iktisadi ve kültürel inkişaf ve kavramlarla yakından ilgisi mevcuttur. Yeryüzünün tamamı ve bir parçası üzerinde tabii, insani ve ekonomik hadiselerin dağılışını, aralarındaki irtibatı, sebep ve sonuçları inceleyen coğrafyanın en önemli dallarından birisi “Siyasi Coğrafya”dır. Bilindiği gibi siyasi coğrafya; dünyanın tümü veya bir bölgesinde doğal, beşeri ve iktisadi olayların dağılışını, neden ve neticelerini inceleyerek, devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş ve anlayış belirleyen bir bilim dalıdır. Devletler açısından coğrafya genelde coğrafi etkilerin güç üzerindeki tesirleri son derece önemlidir.

İlk defa İsveçli Siyaset Bilimcisi Rudolf Kjellen tarafından gündeme getirilen Jeopolitik kavramı insan toprak ilişkileri ve bu irtibatların uluslar arası sahadaki güce etkisini incelemektedir. Daha doğrusu jeopolitik siyasi coğrafyadan politikaya geçişi ve coğrafî politikayı temsil ederken, siyasi coğrafya ise coğrafyaya siyasi açıdan bakışı temsil etmektedir. Bu bakış içerisinde “Ortadoğu” dikkat çekici kavramların başında gelmektedir. Zira Çin’e veya Sovyetlere göre Ortadoğu diye adlandırılan bölgenin coğrafi anlamda bir anlamı yoktur. Dolaysıyla Ortadoğu kavramının siyasi bir kavramlaştırma olduğunu söyleyebiliriz. Ortadoğu kavramı ilk olarak I. Dünya Savaşı esnasında stratejik nitelikli olarak “Ortadoğu Kumandanlığı” (Middle East Command) şeklinde kullanılmıştır.

Günümüzde “Ortadoğu” olarak adlandırılan coğrafya; Afganistan’dan başlayarak Suudi Arabistan’a oradan da Afrika’da Mısır’a kadar uzanır. Bu coğrafyada 400 milyona yaklaşan nüfusu, 7,9 milyon kilometrekarelik alanda on altı devlet bulunmaktadır. Fakat bu devletlerin genel özelliği bu yüzyılda sömürgeci Avrupa Devletleri tarafından kurulması ve suni sınırlarla sınırlarının çizilmesidir. Bu bile kendi başına kavramın siyasi olduğunun yeterli kanıtlarından birisidir.
Ortadoğu Coğrafyasını siyasi, irfani, ekonomik ve tarihi çerçeveden değerlendirdiğimiz takdirde bu coğrafyanın genel ve baskın özelliğinin İslam olduğunu tespit edebiliriz. Dolaysıyla bu coğrafyaya İslam Coğrafyası dememiz daha doğru olacaktır. İslam bu toprakların özünde vardır ve Ortadoğu kavramından daha geniş ve sağlam bir tarif bize sunmaktadır. Bu topraklarda bulunan halkların ortak ve birleştirici tek kimliği İslam’dır. Bu üst ve belirleyici bir kimliktir. Etnik; Türk, Kürt, Arap kimlikleri reel olmasına rağmen bu toprakların insanını temsil etme yeteneğinden yoksundur. Bölgesel tanımlamalarda bu çerçevede yetersiz kalmaktadır. Bu bölgedeki siyasi sınırların çoğu sunidir ve her an değişmeye hazır yapıdadır. Sınırlar sanki cetvelle çizilmiş gibidir ve bu sınırlar tek başına bölge ülkeleri arasında ihtilafların ana kaynaklarındandır. Arap Baharı denilen süreç, suni sınırların ve ideolojilerin eseridir.

Elbette burada bölgesel isimlendirmeleri reddediyor değiliz. Şam, İstanbul, Mısır, İran gibi isimler tarihi ve doğal şartları icabı oluşmuşken Ortadoğu kavramının suni ve siyasi sebeplerle uydurulmuş bir terim olduğunu söylemeye çalışmaktayız.

Hz. Ömer(ra), Kadisiye Savaşıyla Irak topraklarını fethettiği zaman, buradaki toprakları bütün müslümanların ortak malı şeklinde özel bir statüye bağlamıştır. İslam Fıkhında yer alan “miri toprak” kavramı fetih sonucu ele geçirilen toprakların müslümanların ortak vatanı olduğu konusunda bir vurgudur. Şafii Mezhebi “Dar’ul İslam” kavramını tarif ederken müslümanların fetih ettiği topraklar diye tarif eder. Dolaysıyla bu topraklar, coğrafi bakımdan İslam Coğrafyasıdır. Bu meseleyi günümüz siyasi mekanizma ve kavramlar açısından değerlendirmemizi engellemez veya engellememelidir.
Bu bölgeye İslam Coğrafyası derken siyasi yapılanmalarını yok saymamız en azından görmezden gelip sahiplenmemiz birçok yanlışın hareket merkezi olmaya adaydır. Peygamberimiz(sav) İran Şahı ölüp yerine karısı geçince siyasi bir tahlilde bulunup “yöneticisi kadın olan bir kavim nasıl felah bulabilir” diye buyurmuştur. İslam Dini adına yazılan bütün “Ahkam’us Sultaniye” /Devletin Hukuku kitaplarında kadın hükümdar meselesi yer almaktadır. Dolaysıyla bu coğrafyayı tarif ederken sadece tarihi, coğrafi, kültürel ve ekonomik yapısı ile tarif etmeye kalkar isek yanlış sonuçlara ulaşmış oluruz. Meselenin belki de en önemli yanı siyasidir. Hanefi Mezhebi bir coğrafya parçasının tarifi meselesinde temel olarak siyasi hâkimiyeti esas almıştır.

Sonuç olarak Ortadoğu kavramı siyasi bir kavram olup ihtiyatla yaklaşılması gereken bir kavramdır. Sözgelimi Afganistan veya Türkiye Ortadoğu kavramı içerisinde değerlendirilirken Balkanlarda Bosna-Hersek, Uzakdoğu’da Endonezya Ortadoğu kavramının dışarısında değerlendirilmektedir. Bu, bu ülkeleri birbirine bağlayan din faktörünü en azından görmezden gelinmektedir. Coğrafyalar sadece tabi sınırlar değil ona yüklenen medeniyet, siyaset, ekonomi ile bir anlam kazanırlar. Biz bu yazı boyunca Ortadoğu kavramını kullanmamıza rağmen yukarı da belirtilen çekincelerin dikkate alınacağına inanıyoruz. Kaldı ki; kavram siyasi olmakla birlikte konjonktüreldir de çok kısa olmayan bir zaman diliminde müslümanlar dünya üzerinde hak ettikleri yere kavuşunca coğrafya/mekân algılamaları da dünya üzerinde mutlaka değişecektir. Zira bu bölge İslam üzerinden dünyanın merkezidir. Şehirlerin anası bu bölgede bulunmaktadır.

Son söz: İran Devleti Suriye’de müslümanlarla giriştiği savaşı er-geç kaybedecektir. Zira Suriye Halkı artık aslını istemekte ve İran gibi devletlere asla inanmamaktadır. Girilen yolu İran’ın şeytani planları da kapatamayacaktır.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.