ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Ve kader

Ahmet Balki

30 Mayıs 2013 Perşembe 08:49
  • A
  • A

Beşeriyetin ekserisi bahşedilen cüz’i iradeyle arsızlaşmış ve Allah’ın mutlak hükümranlığını tekzip etmiştir: Uyarı bütün insanlığa:

“Nereye gidiyorsunuz. O, ancak bir öğüttür; âlemlere, aranızdan doğru yolda gitmek isteyenlere.” (Tekvir Suresi: 26-28) Ayetler inince Ebu Cehil şöyle demiştir: “O halde (hidayet) işi bize kalmıştır. Dilersek yürümeyiz.” Şımarık lakırdılara şöyle cevap verilmiştir:

“Âlemlerin Rabbi dilemedikçe siz dileyemezsiniz.” (Tekvir Suresi: 29) Ferman ilk planda “dilersek gökten üzerlerine bir ayet indiriveririz de ona boyunları eğile kalır” (Şuara Suresi: 4) ayetine benzemektedir ve ilk anlamıyla kadere itiraza reddiyedir. Bununla birlikte insanın talebinin Aziz (cc)’nın dilemesiyle beraber olduğunu da hatırlatmaktadır.
Beşer bir şey elde etmek ister de muradını elde edemeyebilir. Niceleri doğru gitmek ister de başı döner, düşer. O vakit Allah (cc) onun irade etmesini irade etmiş, fakat irade ettiği şeyin meydana gelmesini istememiş olur. Demek ki Allah (cc)’nın dilemesi, istenilen şeyin olmasını gerektirici, fakat kulun dilemesi, Allah (cc) dilemedikçe istenilen şeyin olmasını gerektirici değildir.

Ayetteki mananın, "Allah, sizin dilemenizi dilemedikçe" demek olduğu kuşkusuzdur. Dolayısıyla "doğru yolda olmayı dilemeniz de ancak Allah'ın dilemesiyledir" diye örtülü bir manada ayette vardır.

Allah'ın dilemesi olmadıkça kulun hiçbir dilemesinin olamayacağı açık seçik ve ibare ile ifade edilmiş olur ki, bu da Ehl-i Sünnet'in tam görüşüdür.

Ayette kulun iradesi yok sayılmamış yalnız Hak (cc)’nın dilemesi olmadan kulun dilemesinin olamayacağı kayıt altına alınmıştır. Allah (cc)’nın dilemesi ile kulun da dileyebileceği ve hatta istediğinin olmasını gerektirecek bir dilemeye sahip olduğu gösterilmiştir.

Burada, olsa olsa, bir şeyi yapmaya zorlama değil de "cebr-i mutavassıt" (orta derecede zorlama) denilen "dilemeye zorlama" düşünülebilir. Bu ise doğrudur. Bununla beraber kulun dilemesi Allah (cc)’nın dilemesine göre olunca, ilâhî irade ne ile ilgili olursa, kulun iradesinin de o şekilde olması gerekir.

Şu halde Allah (cc)’nın dilemesi, kulun, iradesinde serbest olması şeklinde tecelli ederse kul dilemesinde serbest bırakılmış olacağından cebr-i mutavassıtın da kalkmış olması mümkün olur. Nitekim Maturidiyye mezhebi bu esas üzerinedir.

İnsanlar şunu da bilmeliler; kulun dilemesi Allah’tan ayrı ve zıt olamaz. O, âlemlerin Rabbi’dir. İstediğini yapar.
"Rabbin dilediğini yaratır ve seçer. Onlar için ise seçme hakkı yoktur" (Kasas Suresi: 68),
"İyi bilin ki, yaratmak ve emretmek ona mahsustur. O, âlemlerin Rabb'i olan Allah ne yücedir." (Araf Suresi: 54) Kısaca (Tekvir Suresindeki ayetler) cebrin olduğunu göstermek için değil, tamamen serbest bırakmanın olmadığını göstermek suretiyle doğru yolda olmayı Allah'tan dilemeye teşvik akışı içinde inmiştir. (M.Hamdi Yazır; age- Tekvir Suresi 26-29. Ayetin Tefsiri)

“De ki: Rabbimin kelimelerini yazmak) için denizler mürekkeb olsa, rabbimin kelimeleri tükenmeden denizler tükenirdi. Bir o kadar daha getirsek bile!” (Kehf Suresi: 109)

Kader, hatta âlemdeki birçok hadise sırdır ve insanların bunu kaldırması çok zordur. Resul-i Ekrem (sav) bir hadisinde “Eğer benim bildiğimi siz bilseydiniz az güler çok ağlardınız” buyurmuştur. Bir başka hadislerinde de şöyle buyurmuştur:

“Yıldızlardan bahsedildiği zaman, duraklayın! (Bu bahse girişmeyin). Kaderden bahsedildiği zaman, bu bahse dalmak-tan sakının. Ashabımın bahsi yapıldığı zaman dilinizi tutun.”

İnsanlara kader meselesini anlatmak imkânsızdır. Zira kelimelerin gücü ve sınırı bu meseleyi anlatmaya acizdir.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.