Mason Örgütleri, elemanlarını toplumda ön plana çıkmış zenginler arasından seçer. Örgüte girmek için mutlaka ya zengin olmak zorundasınız ya da seçkin olmak zorundasınız. Sıradan denilen insanlar, Mason Örgütlerine giremez. Aslında Yahudiler, kendilerinin seçkin insan olduklarına inanırlar ve hizmetçilerinin de seçkinlerden olması gerektiğine inanırlar. Mekke Müşrikleri de seçkinci bir din istiyorlardı. Nitekim ayet-i kerime’de şöyle buyrulmuştur:
“Sırf Allah’ın rızasını dileyerek sabah akşam Rablerine dua edenleri kovma. Onların hesabından sen sorumlu değilsin, onlar da senin hesabından sorumlu değiller. Onları yanından kovduğun takdirde zalimlerden olursun.” (Enam Suresi: 52)
Mekke Müşrikleri’nin ileri gelenleri Hz. Peygamber (sav)’in yanına gelmişler ve “Senin dinine girebiliriz lakin şu Bilal gibi zavallılarla aynı mecliste bulunmak ağırımıza gider en azından onlarla aramıza bir perde koy da senin meclisinde oturalım” demişlerdir. Bu ayet, müşriklerin bu teklifleri vesilesiyle inmiştir ve teklifleri kabul edilmemiştir. İslam, seçkinci bir din değildir ve bütün müslümanları “Allah’ın seçtiğine inanır.” Bu yüzden bütün müslümanlar, zengin veya fakir dilbaz veya dilsiz hepsinin muhterem olduğuna inanır. Hz. Ali (ra)’in “Mü’minlerin LA İLAHE İLLALLAH sözüne en çok imanı olanlar, Müslümanlara en çok hürmet gösterenlerdir” sözünü iyi düşünmemiz lazımdır. Çünkü müslümanları Allah’ın seçtiğine inanan bir kimse asla müslümanları küçük göremez. Küçük görürse Allah’ın seçimini küçük görmüş olur.
Kamuoyunda “Camia” denilen örgütün seçkinci bir yapıya sahip olması sır değildir. Her ne kadar bir takım yardım örgütleri eliyle fakirlere ve seçkin olmayanlara yardım ettikleri söylense de onlar için fakirler ve seçkin olmayanlar sadece yardım edilen insanlardır. Ayrıca Türkiye’deki hiçbir İslami cemaat ve topluluğa hiçbir zaman yakın olmamışlardır. Bu durum günün konusu da değildir. Fethullah Gülen, Said Nursi (rh.a)’i sırf Kürt olduğu için görmek istemediğini itiraf etmiştir. Bütün milliyetçi ideolojiler, seçkinci ve kapalı bir yapıya sahiptir. Her ne kadar 28 Şubat döneminden sonra kendilerine İslam’ı küresel sisteme uydurma görevi verilmiş olsa bile hiçbir zaman diğer müslümanlarla sağlıklı ilişkiler kuramamışlardır.
Camia Örgütü müthiş zengin olabilir veya medya gücü de olabilir ama halkla aralarında gönül bağları yoktur. Hiçbir zaman da olmamıştır. Her zaman iktidardan yana tavır koymuşlardır. Kenan Evren ve Çevik Bir’in kapıları her zaman aşındırılmıştır. 28 Şubat’tan sonra da ADL gibi uluslar arası örgütlerin kapıları aşındırılmış ve Papa’dan bile medet umulmuştur. Kamuoyunda yüzde birlik oy oranı iddiası da ok fazla abartılıdır. Kesinlikle yüzde bir oy oranı bile sağlayamazlar. Çünkü Camia Örgütü’nün tabanı ile iktidar arasındaki ilişkilerde asla iktidar ile kapışma görülmemiştir. Camia Örgütü, iktidarla çatışırsa mutlaka çatlar. Bu sebeple Camia Örgütü’nün oy gücünden değil ayak oyunlarının etkisinden korkmak lazımdır. 7 Şubat gibi komplolar konusunda uyanık olmakta fayda vardır.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.