Niye abartıyoruz ki değerli okurlar, neden kızıyoruz ki Gezi parkında yaşananlara, Hatay’da veya ülkemin bir başka yerinde gerçekleşen veyahut gerçekleşmesi planlanan muhtemel olaylara. Bugün bir başka zaviyeden bakıp olayları değerlendirmek istiyorum. Aykırı bir ses olarak değil, umutlu bir yürekle paylaşmak istiyorum düşüncelerimi sizlerle.

Büyük ve bağımsız Türkiye’nin temelleri atılıyor mu, yoksa atıldı mı diye tartışaduralım; büyük Türkiye bu tartışmaları bile arkasında bırakmış, büyümeye ve gelişmeye devam ediyor. Daha sağlam bir ekonomi, daha az dışa bağımlılık ve diğer ülkelerle daha sağlam ilişkiler... Peki bütün bunlar olurken neden Gezi parkına takılıyor ki gözler, bütün bunlar tabi ki olacak, hiç bir dünyanın süper gücü haline gelmiş devleti yoktur ki bu tarz eylem ve söylemlerin kıskacından geçmesin. Onlar nasıl bütün bunları bastırıp en az hasarla atlatabildiyse, halkını nasıl kenetleyip, ülkenin bağımsız bütünlüğü esasında toplayabildiyse, şimdi Türkiye’min yapması gerekende bu.

Samimi olarak söylüyorum, bütün bu olaylara kızdım, sinirlendim ve daha fazlası söylemlerimle her zaman terörizmin ve teröristlerin ne kadar büyük bir tehlike arz ettiğini belirttim. Bir de yardım ve yataklık yapanlar var ki belki de çıbanın başı onlar, yada onlar bile sadece maşa.... Durum ne olursa olsun bunlar olağan olaylar ve sonunda kazanan her zaman bunun üstesinden birlik ve beraberliği kurarak gelebilenlerdir. İşte Sn. Erdoğan’ın yaptığı mitinglerin ana teması da aslında bu. Birlik ve beraberliğimizi tüm dünyaya en iyi şekilde göstermesi bakımından oldukça önemsenmesi gereken mitinglerle birlikte, hem terörizmin ateşi düşürülmüş hem de olayların perde arkası tüm Türkiye’ye tek tek anlatılmış oldu.

Bir zamanlar ülkemin gidişatına darbe vurmak için elini kolunu hareket ettirenlerin, maşalarını sahaya sürenlerin elleri kolları bağlanmış olacak ki artık kemik duasında seslerini duyar olduk. İşte Türkiye’min belki 30 yıl önce gelmesi gereken nokta buydu. Geç kaldık, fakat her zaman yüksek uygarlıklar seviyesine çıkmak için gerekenin nerede mevcut olduğunu iyi biliyoruz. Bir örnek vereyim biraz daha aydınlatayım söylemek istediklerimi, düşünün ki şeytana uyup, büyük bir yanlış yaptınız. Örneğin (Allah korusun) bir insanın canına mal oldu yaptığınız yanlışlık. Peki dönüp diyebilir misiniz ki ben değil şeytandır suçlu olan? Diyemezsiniz. Onun için bütün bu olaylarda onları suçlamayın, şeytan şeytanlığını yapacak ve Biz (Türkiye’m) şeytanı def edebildiği, ona rağmen yıkılmayıp ayakta kalabildiği sürece büyümeye devam edecek.

Başta İstihbarat ve Polisimiz olmak üzere, tüm devlet kurumlarımız, devlet adamlarımız ve hatta tüm iş dünyası ve halkımız. Yediden yetmişe her vatan evladı, bu ve benzeri olaylarda sükûnetini korumalı ve gereken önlemleri almalıdır. Bu önlemler İstihbarat için haberi önceden alma, Polisimiz için olaya sonradan değil de önceden müdahale etme, devlet adamlarımız için ise ortalığı sakinleştirme olarak yorumlanabilir. Bununla birlikte özellikle ekonomik anlamda aklı selim iş dünyasının yardımları oldukça değerli olacaktır. Tüm halkımızın yapması gereken ise kimisi için evladını bu şeytani güçlere hizmet etmekten vazgeçirme olabileceği gibi, kimisi için sadece olayların dışında kalıp seçimlerde EVET diyeceği sütünü iyi belirlemek olacaktır. İşte artık geri dönülmez bir yola giren Türkiye’m için naçizane düşüncem budur. Zaten bu büyüme bir anda veya çok kolay olsa hiç bir anlamı olmayacak ki. Anlamı olan şey bir savaşı kazanmak için canla başla mücadele etmek ve tüm mihrakları def edebilmektir.

Türkiye artık Anadolu evlatlarının kontrolündedir, Atatürk’ten sonra bayrağı devralanların yediği mirastan geriye kalan o döküntüden bir dünya devi yaratabilmek için Sn. Erdoğan gibi bir lider gerekiyordu. Çanakkale’de vatan için kanını döken ve canını veren tüm dedelerimizin ruhu şad olsun. Bu vatanın evlatları gerekeni layıkıyla yapacaklardır.

Selamlarımla....