ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Suriye Amerika Savaşı ne getirir ne götürür?

Ali Sisman

31 Ağustos 2013 Cumartesi 19:10
  • A
  • A

Cumhuriyet tarihimizin en büyük sınavına hazırlanıyoruz, bu sınav ya Türkiye’nin varlığını pekiştirecek, gücüne güç katacak ya da bizi bundan yıllar öncesine geri sürükleyecek. Dışa bağımlı kaldığımız, kendi başımıza hiç bir dış politika geliştiremediğimiz o karanlık günlere... Bir yanda kendi insanını katleden bir cani, ölüm makinesi haline gelmiş bir ruhsuz Müslüman lider, diğer yanda her girdiği yerde derin acılar ve yaralar bırakan, güler yüzlü şeytan ya da günümüz tabiriyle emperyalist kuvvet.

Artık geriye sayım başladı, bu müdahale er geç gerçekleşecek görünüyor. Her ne kadar Fransa ve İngiltere konunun dahili gibi görünseler de oradaki kıyımı durdurmak için bir başka kıyıma hazırlanan Amerika oldu. Peki bizim adımızın savaş müttefiki olarak geçmediği bir yerde biz nasıl Cumhuriyet tarihimizin en büyük sınavını vereceğiz? Amerika özellikle Irak’ta kendi halkından aldığı zayıf nottan sonra artık kendi gücünü harcamak yerine müttefik ülkeleri kendi emperyalist düşüncelerinin uygulayıcısı yapma kararı almıştı. Yani kendisi savaşa girmeyecek, zayiat vermeyecek; onun adına savaşa girecek olan müttefiklerine destek verecek ve bu şekilde hem Orta Doğu’daki dengeleri gözetecek hem de bu çalkantılardan kayıpsız sıyrılacaktı. Nitekim işler istediği gibi gitmedi, en büyük destekçisi olarak gördüğü Türkiye’yi ne yaptıysa Suriye’ye sokamadı. Türkiye savaşa girmek yerine, Esad’a karşı duran guruplara destek vererek çok farklı ve mükemmel bir dış politikayı uygulamaya koydu. Savaşın başlamasıyla Suriye’nin en büyük zararı bize dokunacaktır. Türkiye hem ordusuyla hem halkıyla bunun bilincinde olsa da özellikle kimyasal saldırı olma ihtimali endişeleri artırıyor. Henüz saldırı için Rusya ve Çin ikna edilmiş sayılmaz, bu da Amerika’ya zayiat verdirmek için bu iki ülkenin Esad’ı destekleme ihtimalini artırıyor. Tabi destekleyeceğini her ortamda dillendiren İran gerçeğini de göz önüne aldığımızda aslında ‘bu savaş hiçte basite alınmamalı’ tezini ortaya sürebiliriz.

Türkiye olayların dışında kalacak gibi görünse de, özellikle savaşın başlamasıyla Türkiye’yi savaşa çekmek için büyük bir gayret sarf edilecektir. İşte büyük sınavdan kastım aslında bu. Tabi Esad gibi bir katilin varlığı Suriye için artık katlanılamaz bir hal aldı. Fakat, Amerika’nın oraya girmesi olayları çok daha karmaşık boyuta taşıyacaktır. Burada giriş amacı ülkeyi rejimden kurtarmak olan bir emperyalist devletin istediğini almadan çıkabileceği ihtimali oldukça gülünç olacaktır. İşte Putin’in söylediğini tam bu bağlamda haklı görüyorum. Amerika kimyasal silah kullanımına ilişkin kanıtları Birleşmiş Milletlere sunmalı ve olaya müdahale edilecekse bu NATO eliyle gerçekleşmeli. Aksi taktirde ikinci bir Irak vakası ile karşı karşıya gelme ihtimalimiz muhtemel. Bu ihtimalin gerçekleşmesi durumunda bundan en büyük zararı da Türkiye görecektir. Alevi Sünni çatışmalarının en kızgın şekilde yaşandığı Irak’a demokrasi adına hiç bir şey götüremeyen, Irak’ta biyolojik ve kimyasal silah var iddiasıyla savaşı başlatıp hiç bir şey bulamadık diyebilen bir kuvvetin bugün aynı şeyi Suriye’de yapması beraberinde kötü sonuçlar doğuracaktır. Başta Türk devleti olmak üzere, Suriye’ye müdahale şart diyen her bireyin, Irak’ın Amerika’dan önce mi yoksa sonra mı daha huzurlu bir ülke olduğunu düşünmelerini ve Irak’ın öncesini ve sonrasını tekrar gözden geçirmelerini tavsiye ederim. Irak’taki diktatör lider, kendi halkına zulmeden ve haksızlık yapan lider, yerini insanları öldüren veya öldürülmelerini teşvik eden bir müdahaleye bırakmadı mı? ve ardından gruplaşmalara ön ayak olan iki başlı devletin kurulumuna şahitlik etmedik mi?

Peki Esad rejimi devam mı etmeli? Aslında demeye çalıştığım bu mu? Hayır, Esad artık yolun sonuna gelmiş bir cani. Fakat bu son Amerika’nın elinden olmamalı. Oradaki huzurun tam anlamıyla sağlanabilmesi adına bu işin NATO eliyle, Birleşmiş Milletler desteğiyle yapılması en doğrusu olacaktır. Aksi taktirde olay daha da işin içinden çıkılmaz bir boyut kazanacak gibi görünüyor. Türkiye’nin stratejik ve bölgesel konumu itibariyle bugünlerde çok daha aktif bir dış politikayla olayın NATO eliyle sağlanmasına teşviki oldukça yararlı olacaktır. Özellikle Türkiye’nin bağımsız dış politikalarının önderi durumunda olan Ahmet Davutoğlu’nun liderliğinde bu büyük ve stratejik sınavdan da alnımızın akıyla çıkacağımızı ümit ediyorum.

Allah yıllarca Esad celladına karşı yaşam mücadelesi veren ve şimdi de Amerika belasıyla karşı karşıya kalacak olan Suriyeli masum kardeşlerim yar ve yarımcısı olsun.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.