ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

ARİF GİBİ SEVMEK...

arif akdaş

01 Aralık 2014 Pazartesi 17:31
  • A
  • A

ARİF GİBİ SEVMEK…

Güneşin yorgun düştüğü, bulutlu bir gündü, kalemin aciz, kelamın suskun kaldığı saatlerde zaman dakik dakik işliyordu. Bir şeyler söylenmeli, bir şeyler anlatılmalıydı. Aklın aptallaştığı bir aşk hikayesi mi desek yoksa Arif gibi sevmek nasıl olur diye sorsak mıydık? Elif gibi sevenlere…
Asıl olan, Elif’lerden dinlemek gerekirdi, Arif gibi sevmenin hikâyesini…
Ve kalem dile geldi, Elif anlatmaya başladı inceden inceye…
Arif gibi sevmek yok olmanın hikâyesidir dedi, Elif…
Arif olmasaydı, elif’i kim bilebilir, kağıda kim yazabilir, mısralara kim dökebilirdi, şimdi söyle ey ehli kalem! Yaz beni yazabildiğin kadar…
Benin sırrım sende saklı, Ne sen benden kopabilirsin, ne ben senden kopabilirim. Bir nefes gibiyiz, Aynüzzemân olan, zamanın gözbebeği gibi unutma…
Herkes Elif gibi severken sen Arif gibi sev çünkü Arif gibi sevmek; Muhabbet perdelerinin yırtılması, ilahi sırların ortaya çıkmasıdır. Arif gibi sevmek Azrail aleyhisselama tebessüm edip ona hoş geldin diyebilmektir. Arif’in, sevmesi Elif gibi sevmenin ötesindedir. O bilir ki aşk; tüm ilaçların ilacıdır.


Elif, yüreğime yazarken ateşten harflerle bu mısraları, Sanki okyanusa bir pencere açılmış gibi ferahlıyordum…
Kalemin dizginlerini artık tutamıyordum…
Ve Elif konuşuyordu;

İyi dinle ve iyi anla, çünkü dinleyen söyleyenden daha iyi anlar.
Bak ki Ârif olan âşık; Göz yaşıyla can camını delip arkasındaki sırrı silen ve sonsuzu seyredendir...

Çünkü Bir mıknatıs gibidir aşk. Asıl âşık olunan, kavuşmak için arzulanan ALLAH'tır. Ve Bir rivayete göre Arifler sevdiğini ömrü boyunca sadece kendisinde saklarmış…
Bir zamanlar, Benî İsrail'de bir Arif bilge vardı. Kraliçelerden biri onunla aşk yapmak istedi. O da: "Benim için tenha bir yerde su hazırlayın da temizleneyim, dedi. Hemen sarayda bulunan yüksekçe bir yere çıktı. Ve kendisini boşluğa fırlattı. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk, hava meleğine:
- Kulumu tut, buyurdu. O da onu tuttu ve incitmeden yere koydu.
İblis'e onu kandıramadın mı? diye sorulunca:

"Heva ve hevesine karşı muhalefet eden ve kendini ALLAH için adayan Arifler üzerinde benim hakimiyetim yoktur" cevabını verdi. (Avarifu'l-Mearif tercümesi, s. 663)

Arifin kolu kanadı aşktır. Arif aşk ile her muradın almıştır. Akıl akılla mahcûb kalmıştır.
Bu yol ancak ciğeri yanık aşıklara açıktır. O caddeden giden susamaz, âşık susarsa, arif konuşursa helâk olur. Çünkü, anınla esrar-ı aşk ondan nihandır. Çünkü cam-ı aşk ile, can sekran olur. Akıl ol, zaman hayran olur. Esrar-ı nihan ariflere ayan olur…
Bir kimseyi görmüşler ki bin kamçı darb olundukda ne söyledi ne de ah eyledi. Badehu (sonra) hapis olunduğunda ona demişler ki:

- Niçin darp olundun (dövüldün)? Cevaben demiş ki:
- Aşıkım, onun için darp olundum.
Demişler ki:
- Niçün sakît oldun?
Cevaben demiş ki:
- Maşukum hazır olduğu için sükut etdim.
Demişler ki:
- Kadîm olan Maşuka Arif misin?
Hemen feryad edib cansız düşmüşdür.

Evet, Arifler bu dünyada kendini gurbette görür. "Vatan sevgisi imandandır" hadis-i şerifinin sırrına vakıf olup mânâsıyla değerlendirir. Gerçek vatanı "Bezm-i Elest" olarak kabul eder. Şu dünya zindanındaki günlerini tamamlayıp, İlahî huzura, sevgiliye vuslatı en büyük gaye bilir.

Selam Ve Duayla
Arif Akdaş…

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.