ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

RİVAYETLER SERİSİ... MAĞRİBLİ HIZIR...

arif akdaş

03 Aralık 2014 Çarşamba 01:20
  • A
  • A

İlm-i Ledün Sultanı Ve Kayıp Sırlar...

Yolculuk Devam Ediyor...


Hızır Aleyhisselam, İslam alimlerinin büyük çoğunluğunun görüşlerine göre büyük bir VELİ olması kuvvetle muhtemel olan, hikmet ve ilim sahibi mübarek bir şahıstır. “İlm-i ledün” ilmine sahiptir. “İlm-i ledün”, bir başka ifadeyle “ilm-i batın”, ALLAH’ın seçtiği kişilere vermiş olduğu özel bir ilimdir. Bu ilme sahip kişiler de, ALLAH’ın verdiği ilha...m ile gaybın bilgisine sahip olan özel kişilerdir. RABBİMİZ’in takdir ettiği kadarıyla, olayların gidişatını ve gelecekteki sonuçlarını önceden bilir,buna göre hareket ederler.Kur’an-ı Kerim’i tefsir eden müfessirler Hz Hızır aleyhissselam’ın ismi hakkında değişik rivayetler nakletmektedir.
Bazı rivayetlere göre Hz Hızır aleyhisselam’ın asıl ismi ‘’Ermiya’’dır. Bazı rivayetlere göre ‘’el-Yesa’’dır. Bazı rivayetlere göre de ‘Belya’’dır.
Yine rivayetlere göre Hz Hızır aleyhisselam’ın ayağını bastığı her taştan ve kuru topraktan yemyeşil bitkilerin ve çimenlerin çıkmasından dolayı o anlama gelen ‘’ Hızır’’ adını almıştır. Bazı rivayetlere göre de; Hz Hızır aleyhisselam bir gün bir taşın üzerinde oturuyordu. Taşın üzerinden kalkınca taş yürümeye başladı. İşte bu nedenle de ‘’canlılık veren’’ anlamına gelen ‘’ Hızır’’ adını almış oldu.

Hz Hızır ‘ın aleyhisselam ne zaman yaşadığı ve hangi soydan olduğu ve yine peygamber olup olmadığı hakkında değişik rivayetler vardır. Bazı rivayetlere göre peygamber değildir. Bazı rivayetlere göre de İsrailoğullarına gönderilen bir peygamberdir.
Bazı rivayetlere göre Hz Nuh aleyhisselam zamanında yaşamıştı ve onun gemisine binenlerden biriydi. Bu rivayetlere göre Hz Hızır aleyhisselam, Hz Nuh’un aleyhisselam evlatlarındandı ve yine bu rivayetlere göre Hz Hızır’ın aleyhisselam adı ve soyu şöyledir: Tayla b. Melkan b. Amir b. Efrahşad b. Sam b. Nuh’dur.
Bir gün Hz Nuh aleyhisselam yanındakilere: ‘’ Kim Hindistan’a gidip Serendip adasından Adem ve Havva’nın cesetlerini bana getirebilir ki, ben onun hakkında ömrünün uzun olması için dua edeyim’’ diye buyurdu. Hz Hızır as hemen ayağa katlı:’’ Ey Allah’ın elçisi, ben getirebilirim’’ diye söyledi. Hz Nuh as da Hz Hızır için dua etti. Hz Hızır da Adem ile Havva’nın mübarek bedenlerini getirmek için yola koyuldu. Hindistan’a vardı, Serendip adasına gitti. Hz Adem aleyhisselam ile Hz. Havva valdemizin bedenlerini alıp Hz Nuh aleyhisselam’a getirdi. Yüce ALLAH da Hz Nuh’un aleyhisselam duasını kabul edip ona çok uzun bir ömür verdi.
Hz Hızır aleyhisselam her zaman Mağrib denizi adalarında yaşayıp RABBİ’ne ibadet ve zikir ile meşgul oluyordu. İskender-i Zülkarneyn aleyhisselam devri olunca, İskender’in aleyhisselam yanına varması emrolundu. Hemen kalkıp İskender’i Zülkarneyn’in aleyhisselam yanına gitti. Onun yaşadığı bölgeye, o da yerleşip orada yaşamaya başladı. Hz İskender’i Zülkarneyn aleyhisselam bütün dünyayı kendi hâkimiyeti altına aldığında, Hz Hızır aleyhisselam onunla beraberdi. İskender’i Zülkarneyn aleyhisselam batıda zulümatın bulunduğunu ve o zulümatta da Ab-ı Hayat’ın olduğu haberini alınca batıya hareket etti. Hz Hızır’ı da bir miktar asker ile öncü olarak gönderdi. Hz Hızır aleyhisselam hayat suyunu buldu ve ondan bir miktar içti. İşte bundan dolayı hayatta kalmak ona nasip oldu, İskender-i Zülkarneyn aleyhisselama nasip olmadı.
Bir diğer rivayete göre de Hz Hızır aleyhisselam, Hz Musa aleyhisselam’ın akrabalarındandı. İsrailoğulları içerisinde bir peygamberdi bazı rivayetlere göre. Hayat suyunu bulup içti ve kıyamete kadar da hayatta kalmak ona nasip oldu.

Hz Hızır as ashabı kehf ile birlikte, kıyamet yaklaştığında Hz Mehdi as’ın huzurunda ortaya çıkacak ve Hz Mehdi aleyhisselama biat edecek, onun en yakın dostlarından ve askerlerinden biri olacaktır.
Bir rivayet ise şöyle diyor: Hz Hızır as gençliğinden başlayarak, her an ALLAH’a ibadet eden bir kişiydi. Bu rivayete göre ona, ulu bir kişi olan babası: ‘’ Ya Hızır, seni evlendireyim, soyumuz çoğalsın.’’ Demişti. O ise ibadeti çok sevdiğinden: ‘’ Babamın bu sonu gelmez evlenme sözlerinden bıktım usandım. Bunlardan kurtulmak için memleket memleket gezeyim diyerek’’ Baba yurdundan ayrıldı. ALLAH’u Teâlâ da kendisini sevenleri mükâfatsız bırakmayacağı için ona hayat suyundan içirtti.
Müminlerin inanışına göre Hz Hızır as, ALLAH’ın ihsanı ile sonsuza dek yaşayışa kavuşmuştur ve hala da aramız da yaşamaktadır. Hz İlyas’ın aleyhisselam da ilelebet yaşayacağı nakledilmektedir.
Hz. Hızır aleyhisselama göre denizlerde sıkıntılar içinde kalanları ve boğulmak üzere olan müminlerin imdadına yetişip onları kurtarmaktır. Hz İlyas aleyhisselama göre ise karada yolunu kaybeden, aç ve susuz kalan, sıkıntılar içerisinde olan müminlerin imdadına yetişip onları kurtarmaktır. Hz Hızır as, Hz İlyas as ile birlikte yılın hac günlerinden buluşurlar ve görüşmeler yaparlar. Hac da bunları görenler de olabilir. Bunları görmek, o kişiye mutluluk bağışlar.
Hz Hızır hakkında diğer bir rivayet de Ali b. İbrahim’in tefsir kitabında Cafer-i Sadık Hazretlerinden nakledilmektedir. Hazret şöyle buyurmuş:’’ Hızır aleyhisselam, padişahlardan birinin oğluydu. ALLAH’a iman etmişti. Babasının odasında tenha bir köşeye çekilmiş, Rabbine ibadet ve zikir ile meşguldü. Babasının tek evladı idi. Bir gün babasının yakın dostları babasına, Hızır’ı evlendirmelerini söylediler. Böylece Hızır evlenecek, çocuğu olacak ve padişahlık kendisine geçecek, kendinden sonra da kendi oğluna intikal edilecekti. Bu durumdan da padişah babası çok mutlu olacaktı.

Hz Hızır’ın aleyhisselam babası yakın dostlarının bu fikrini çok beğendi. Hemen oğluna ve kendi soyuna uygun bir kız buldu. Düğün merasimi yaptıktan sonra oğlu Hızır’ı zifaf odasına gönderdi. Fakat Hızır aleyhisselam odasına gelen ve karısı olacak kıza asla ilgi duymadı. Böylece sabah oldu. İkinci gün olunca, Hz Hızır aleyhisselam karısı olacak kıza şöyle dedi: ‘’Sana bir sır söylersem saklar mısın?’’ Kız: ‘’ Evet, saklarım’’ dedi. Hz Hızır aleyhisselam :’’ Babam, senin ile zifaf gecesi ilgi kurup kurmadığımı sorar ise, sen babama; evet, ilgi kurdu.’’ diye söyler misin? Kız evet, söylediğinin aynısını yaparım dedi.
İkinci gün padişah, gelini olan kızı huzuruna çağırttı. Oğlunun kendisiyle ilgilenip ilgilenmediğini sordu. Kız da Hz Hızır’a aleyhisselam söz verdiği için ilgilendiğini söyledi. Fakat orada bulunan padişahın yakınlarının bir kısmı padişaha: Kadınların kızı teftiş etmelerini ve böylece de ilişki kurulup kurulmadığını öğrenmelerini’’ istediklerini bildirdiler. Kadınlar da kızın durumunu teftiş ettiler, fakat kızın hala kız olarak kaldığını anladılar. Kadınlar durumu padişaha bildirdiler.
Padişah o kızı sarayından uzaklaştırdı ve ikinci bir kızla evlendirdi. Hz Hızır aleyhisselam ikinci kıza da ilgi göstermedi. Hz Hızır kıza sana bir sır versem saklar mısın? Dedi. Kız saklarım dedi. Hz Hızır önceki kıza söylediklerini buna da söyledi. Padişah bu kızı da huzuruna çağırdı ve sordu. Kız, Hz Hızır’a aleyhisselam verdiği sözü tutmadı. Padişaha: ey hükümdar, senin oğlun da benim gibi bir kadındır. Kadının kadınla ilişki kurup çocuk doğurması mümkün mü? diye söyledi. Padişah bu söze çok öfkelendi ve o kızı derhal kapı dışarı etmelerini emretti. Üçüncü gün olunca, babalık duygusu Hz Hızır’ın aleyhisselam babasını harekete geçirdi. Oğlunu görmek istedi. Fakat oğlunu odasında bulamadı.
Yüce Allah sevdiği kulu Hz Hızır’a aleyhisselam öylesine manevi bir güç vermişti ki, istediği bir şeyi nasıl tasavvur ediyorduysa, o şey aynen öyle gerçekleşmiş olurdu. Hz. Mûsâ aleyhisselam döneminde yaşamış ve büyük bir veli olması kuvvetle muhtemel, hikmet ve ilim sahibi bir şahsiyettir.

Kur`ân-ı Kerîm`de, Hızır (a.s.)`ın isminden açıkça bahsedilmez. Ancak Kehf Sûresı`nın 60-82. âyetlerinde yer alan Hz. Mûsâ ile ilgili kıssadan "Katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul..." (18/65) diye sözü edilen sahsın Hızır (a.s.) olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü bizzat Peygamber Efendimizden aleyhisselam gelen sahîh hadislerde bu sahsın Hızır aleyhisselam olduğu açıkça belirtilmistir (bk. Buhârî, ılm 16, 44, Tefsîru`l-Kur`ân, Tefsîru Sûratı`l-Kehf 2-4; Müslım, Fedâıl 170-174).


Bu rivayetlere göre bir gün Hz. Mûsâ aleyhisselam isrâil oğulları arasında vaaz ederken ona kendisinden daha hikmet ve ilim sahibi kimsenin olup olmadığı sorulmuştu. Hz. Musâ aleyhisselam: "Hayır, yoktur!" diye cevap verince Cenâb-ı Hak bir vahiyle Hz. Mûsâ`yâ aleyhisselam Mecme`u`l-Bahreyn`de (iki denizin kavuşum yerinde) kullarından salih bir kul olan el-Hadır (Hızır)`ın kendisinden daha âlim olduğunu bildirdi. Bunun üzerıne Hz. Mûsâ aleyhisselam hizmetinde bulunan genç bir delikanlı ile Hızır`ı bulmak üzere uzun bir yolculuğa çıktı. ikisi, iki denizin birleştiği yere ulaşınca, yolculukta yemek üzere azık olarak yanlarına aldıkları balıklarını unutmuşlardı ve balık bir delikten kayıp denizi boylamıştı. Hz. Mûsâ aleyhisselam oradan bir süre uzaklaştıktan sonra yemek için yardımcısından balığı çıkarmasını ıstedıgı zaman balığın denize dalıp kaybolduğunu fârkettiler. Hz. Mûsâ`nın aleyhisselam Hızır`ı aleyhisselam bulmasının alâmeti, bu balığın kaybolması olduğundan derhal oraya gerı döndüler ve orada Hızır (a.s.)`ı buldular. Bundan sonra Hz. Mûsâ`nın aleyhisselam Hızır aleyhisselam ile, Kehf Sûresı 66-82. âyetlerinde anlatılan yolculuğu başladı…


SELAM VE DUA İLE

ARİF…

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.