Kuzey İrlanda’lı Brendan Rodgers Liverpool’un başına geldiğinde tek amacı 70’li ve 80’li yıllara damgasını vuran takımı tekrardan yaratabilmekti. Dizinde yaşadığı talihsiz bir sakatlıkla 20 yaşında futbolu bırakmak zorunda kalan Rodgers, teknik adamlık eğitimi için İspanya’da bulunmuş belli bir süre. Sonraki dönemde Jose Mourinho’nun davetini kabul ederek, Chelsea’nın genç ve reserve, A2, takımlarını çalıştırmış. 2010 yılında bir Galler takımı olan Sweansa City’nin hocalığına getirilen Kuzey İrlanda’lı teknik adam 2011’de takımını Premier Lige taşımış.
Şimdilerde Kırmızılıların teknik direktörlüğünü yapan Brendan’ın Liverpool’da göreve gelmesi de çok ilginç. Kendi ifadesiyle 15 senelik bir zaman diliminde hazırladığı 180 sayfalık manifestosunun sunumunu yaptığında; bir futbol takımın başarılı olması için kültür, felsefe ve oyun planının olması gerektiğinden bahsetmiş patronlarına. Bu üçlüyü tamamlayacak oyuncu profilini de şöyle çizmiş; “Benim çalışma stilimi ortaya koyan bu modelde futbolcular hem taktiksel açıdan oyun planına sadık kalacaklar, hem de kendi kişiliklerine özgü ayrıcalıklı karakter ve vasıflarını sahaya yansıtacaklar”. Sunumunu bitirişi de futbolun güzelliği kadar etkileyici; “Vizyonumuz belli. Kazanabileceğimiz kadar çok kupa kazanmalıyız. Bu önümüzdeki büyük resim. Bu hedefe ulaşabilmek için göz alıcı, atak futbol oynamalı ve takıma her zamankinden daha çok genç oyuncu kazandırmalıyız.”
Brendan’ın 2012 Kasımında göreve getirdiği spor psikiyatristi Dr. Steven Peters kendi alanında çok tecrübeli bir isim. 2001‘de İngiliz bisikletçilerle çalışmaya başlayan Dr.Peters tam 16 altın madalya kazandırmış ekibine. Tekvandocu Sarah Stevenson, 2007 Dünya Kupasında final oynayan İngiliz Rugby Takımını da asiste etmiş. Bugünlerde İngiliz atletleri gelecek olimpiyata hazırlarken, haftanın bir gününde de Liverpool ile çalışmakta.
Tecrübeli teknik adam Rodgers takımının teknik, taktik, ve fiziksel hazırlıkları fazlasıyla yapacağını söylerken, işin psikolojik tarafınıysa şöyle yorumluyor; “bazı durumlar olur ki oyuncuların mental açıdan kendilerini dengede tutmaları icap eder.”
Dr. Steve Peters Liverpool’la yaptığı ilk görüşmesinde kendine has olan felsefesini şöyle ortaya koymuş; “Daha önceden belirlenen hedeflere kendinizi kontrol edemeyeceğiniz noktalardan ulaşmak isterseniz, strese yenilirsiniz. Bir rüya hayal edelim ve onu gerçekleştirmeye çalışalım. Ama bunu bir amaç, bir hedef olarak tanımlamayalım ve stres yaratmadan, kontrolü kaybetmeden, bireysel ve takım olarak her şeyi doğru yapmaya çalışalım ve herşeye hazır olalım. Bu şekilde yaparsak önümüze kontrol edebileceğimiz hedefler koyabiliriz. Günün sonunda zaten elinden geldiğinden daha iyisini yapamazsın”. Lakabı “mind mechanic” ya da “aklı tamir eden usta” olan Peters beyni eğitmenin ve duyguları yönetmenin önemini anlatırken; “her bireyin beyin yapısı farklıdır ama müsabakalar öncesinde, beynin sürekli kullanımda ve hazırlıkta olması gerekir” tezini savunuyor.
3 Büyüklerin Öfke Yönetimi
Emre Belezoğlu, Caner kendilerine hakim olmayıp ağızlarını bozuyorlar sürekli. Emre maç sırasında hep bir sinir harbi yaşıyor kendi içinde ve takımına zarar veriyor. Bruno Alves rakipleriyle girdiği her ikili mücadelelerde, rakiplerine adeta “katli vaciptir” vicdansızlığıyla kontrolsüz fauller yapıyor. Fener’in doğru mental yapıyla oynadıklarında takıma çok fazla katkı yapan bu muhteşem üçlüsü ne yazıkki üzerlerinde “sinir gazıyla patlayacak bombalar” taşıyorlar. Aman dikkat Ersun Hoca! Kritik maçlarda gereksiz kırmızı kartlar yaşatabilir sana bu üçlü. Peki Melo’ya ne demeli? Geçen yılki Riera faciasından sonra güya Brezilya Milli Takımı hocası Scolari’ye şirin gözükmek ve Antalya ile oynanan karşılaşmada, Beşiktaş maçı öncesinde sarı kart cezalısı durumuna düşmemek için sakinliğinde ötesinde bir ruh haline büründü. Sonunda patladı ve bu sakinliğin acısını Gökhan Zan’dan çıkardı. Efendiliğiyle tanıdığımız Burak’da hem ettiği küfürle, hem de rakibine attığı dirsekle gündeme geldi. Hiç yakışmadı kendisine doğrusu. Beşiktaş’da 2008-2009 sezonunda Avusturya kampında kavga eden kaptan İbrahim’lerden sonra, 2013 Sonbaharında Toraman-Sezer ikilisinin kavgası yine Siyah Beyalıların gündemindeydi. Bir de Fernandes-Veli ikilisinin yumruk yumruğa kavga edişine tanıklık etti Beşiktaş’lılar 2013’ün son günlerinde. Anlaşılan o ki 3 büyüklerimizin hocalarının Brendan Rodgers & Dr. Steve Peters ikilisinden uygulamada öğrenecekleri çok şeyler var “öfke yönetimi ve konrolü” anlamında.
Arena’da Derbi Berabere Bitmez
Cumartesi kimim kazanacağı konusunda yorum yapmak kolay değil. Ancak her iki takımda Fenerbahçe’ye bu kadar yaklaşmışken, “bu maçtan beraberlik çıkmaz” düşüncesindeyim. Galatasaray evinde oynayacağı için tabiiki favori. Bence Galatasaray’ın en büyük handikabı defansı. Burada iki faktör ön plana çıkıyor. Birincisi defansın neredeyse her maça farklı isimlerle oynayarak deneme tahtasına dönmesi. İkincisi de, Mancini’nin “savunmam üçlü mü olsun dörtlü mü olsun” diye kararsızlıklar içine bürünmesi. Bu maç öncesi bir problemde İtalyan hocasının elini sıkar gibi yapan, Kerimoğlu’nuysa es geçen Drogba. Antalya maçından sonra Başkan Aysal’ın ve Mancini’nin Drogba’nın gelecek sene kalıp kalmamasıyla ilgili olarak menfi yönde fikir beyanlarının tercümelerini okuyan Drogba’nın nasıl bir performans göstereği sanırım biraz muamma.
Beşiktaş son iki haftadır Fernandes’siz kazanıyor. Bursa maçında Dany’i sağda oynatan, Ersan’ı göbeğe çeken Bilic, eğer Dany’nin Beşiktaş’a imza attığı sözleşmesinde; “Galatasaray’a karşı oynayamaz maddesi” yoksa, Ersan cezalı olduğu için Antep’de kazandığı onbir ile çıkacaktır maça. “Kazanan kadro bozulmaz” mantığıyla yine Fernandes’e yedek klübesi gözükecek gibi. Bir kaç gün önce Bilic her ne kadar “takımımı beraberliğe oynatmam” desede, sahaya çıkaracağı kadro yapısıyla yorumlayabiliriz bu konuşmasını ancak. Kanımca Saraçoğlu’ndaki gibi Hutchison’u defansın önünde değilde, defansın içinde sağ veya sol bek mevkisinde oynatırsa, bu üç stoperle oynamak anlamına gelir ki o zaman Bilic için “beraberliğe gelmiş” yorumu yapabiliriz. Fakat kenarlarda Motta ve Serdar oynar, Atiba’da önliberoda oynarsa, “Aslan kork benden, bugün bende senin gibi kazanmaya geldim” mesajını daha sahaya çıkmadan verebilecektir Hırvat hoca. Gökhan-Hutchison-Veli-Oğuzhan-Olcay kalabalık defansıyla her iki yarının ilk 15-20 dakikalarını “Klasik Galatasaray baskınından” sabırla ve gol yemeden geçerse Siyah Beyazlılar, Arena’da surpriz bir sonuç yakalamaları mümkün olabilir. Bence iki ihtimalli bir maç. Fenerbahçe beraberlik bana “süper kıyak olur” diye beklemesin boşuna. Sonuç; Sarı Kırmızı favori, Siyah Beyaz gizli favoridir bu maçta.
21 Şubat 2014 Cuma, New York, 04:10
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.