Gurbette yaşayan bizler son zamanlarda hep aynı duygular içindeyiz. Canım Vatanımızda neler oluyor diye konuşuruz hep dostlarla buluştuğumuzda. Çok uzaklarda olmak, memleketin sınırlarının dışında yaşamak, yurt dışı tecrübesi edinmiş olmak bizim gibilere iki yerine üç göz vermiştir olayları gözlemleme adına. Konu siyaset de olsa aynıdır, spor da olsa aynıdır. Konu da soru da hep Türkiye’dir.
12 Mayıs Pazar Günü Anneler günüydü. Analar evlatlarını bekler Anneler Gününde. Sarılmak, koklamak, bağrına basmak ister evlatlarını. Bir gün değil, koca bir sene yetmez Analara evlatlarını görmek için. Kimisi benim gibi gurbettedir, kimisi aynı şehirde ama farklı evdedir, kimisi bekar kimisi evlidir, kimisi de Burak Yıldırım kardeşimiz gibi öper anacığının ellerini, sonra bırakır kendini başka sevdanın yollarına. Bu sevdanın yolları bazılarımıza Sarı Kırmızı, bazılarımıza Siyah Beyaz, bazılarımıza Yeşil Beyaz, bazılarımıza da Bordo Mavi’dir. Renklerin cümbüşü gider de gider sonsuza, bir nevi gökkuşağı gibidir. Burak Yıldırım’ın yüreğinden ve gönlünden geçense Sarı Lacivert’tir. Bir Fenerbahçe Galatarasay maçının ardından Burak Yıldırım gönül verdiği renkler uğruna hayatını yok yere feda etmiş, Anacığını Anneler Gününde öksüz bırakmıştır gözleri yaşlı. Futbolu oynayanların sahada centilmenliği unuttuğu, kaptanların birbirlerini boğazladığı, kışkırtıcı yönetici mesajlarının koca bir sezon havada uçuştuğu “Futbol” denen bu güzel oyunun gerçek aktörleridir aslında farklı farklı renklere gönül veren taraftarlar. Çünkü onlar karşılık beklemeksizin tarifsiz bir sevdayla bağlanırlar takımlarına. Yenseler de yenilseler de, tek istedikleri gönül verdikleri renklerle buluşabilmektir. Karşılık yoktur elbette çünkü onlar ne zengin olmayı isterler, ne havuzlu bir villada yaşamayı hayal ederler, ne de extra prim beklerler. Ya da futbol klüplerini yöneten sözüm ona “sporun akil adamları” gibi yıllık bütçe yapıp, UEFA ya da FIFA’dan gelecek paraların derdine düşerler. Aksine ceplerinde ki son kuruşa kadar takımlarına harcamaktır gayeleri. Tek bekledikleri renklerini bir aşkla kalplerine işledikleri takımlarıyla bir gün bir yerlerde; belki televizyon karşısında, belki bir restoranda, belki bir arkadaş evinde, belki Arena’da, belki İnönü’de, belki Avni Aker’de, belki Atatürk’de, belki ismini şu anda sayamadığım diğerlerinde ve nihayetinde Burak Yıldırım gibi Kadıköy’de buluşabilmek ve doyasıya haykırabilmektir. Bu haykırış belki sana Galatasaray’dır, ona Beşiktaş’dır, başkasına Bursaspor’dur, ötekisine Trabzonspor’dur, bir diğerine Elazığspor’dur, ve en sonunda Burak Yıldırım için Fenerbahçe’dir. Ne güzeldir aslında faklı renlere gönül verebilmek. Farkedebilene eşşiz bir mozaiktir Galatasaray’ı, Beşiktaş’ı, Fenerbahçe’si, Trabzon’u, Bursa’sı, Gaziantep’i, Eskişehir’i, Elazığ’ı, Mersin’i ve diğerleri. Memkeketim gibidir taraftarın sevdası; Kürdü, Çerkezi, Yörüğü, Lazı, Arabı, Türküyle Türkiye gibidir anlayabilene, sevdasını içinde taşıyabilene. Hepsi “Can” dır, hepsi Burak Yıldırım’dır.
Artık bizleri yönetenlerin, bizlere sporda, siyasette, devlet yönetiminde klavuzluk edenlerin, renkleri ne olursa olsun, siyasi görüşleri ne olursa olsun daha fazla Burak Yıldırım’ları kaybetmemek için, daha fazla vatandaşımızı Reyhanlı, Hatay gibi patlamalarda yitirmemek için en akılcı adımları atmalarının vaktinin geldiği gerçeğidir. Renklerde ki sevdanın dostluğa dönüştüğü, kimselerin yok yere ölmediği günleri hep beraber görebilmek dileğiyle........
NOT: Bugünkü yazımda hisleriminin ve duygularımın ışığında tarzımın dışına çıkarak farklı şeyler yazmaya çalıştım. Sürçü lisan ettiysem affola....
New York, 03:10
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.