Tribünde susmak bilmeyen nefeslerle, sahada skoru bir anca önce bulma adına mücadele edenler aynı çoşkuyu, hırsı, isteği yaşayınca, karşısında müthiş bir ev sahibi buldu Bursaspor. Tribündeki seslerle, sahadaki ayaklar adeta birbirleri için empati kurdular. Hem taraftarlar, hem de futbolcular gol erken gelsin diye ortak bir mücade verdiler ilk düdükle birlikte. Bursaspor’un nefes borusuna Fenerbahçe kaçınca ilk 20 dakikada, neye uğradığını anlayana kadar 17’de golü yedi Yeşil Beyazlılar.
Emre ve sürpriz Alper sakatlığı nihayet Salih’i sahaya taşımıştı. Takımının temposuna ayak uydurunca müthiş paslar çıkardı genç ayaklarından. Sırasıyla Sow, Emenike ve Kuyt’a “10 numaralık” paslar uzattı. Her ne kadar golden sonra temposu düşşe de hocasına; “aklının bir köşesine beni de yaz” diye mesaj gönderdi adeta.
Mükemmel paslar, şutlar, rakipden gelen toplardaki ribaundları alınması ve müthiş tempolu oyun şampiyonluğa olan hasretin açlığını gösteriyordu. Farkı daha da açıp Arena’ya biraz daha rahat gitmek hep akıllardaydı.
İlk yarıda Gökhan, Salih, Emenike, Kuyt, Sow, Raul patentli şutlar nefes aldırmadı Bursa’ya. 17’de Gökhan ortayı yaptığında belki de Kuyt dışında kimse gol ihtimalini düşünmemişti. 2008 senesinde Sabri’nin yaptığı benzer ortada Volkan’la Edu birbirleriyle konuşmayınca Nonda golü gönderivermişti Fenerbahçe filelerine. Dün akşam da Frey ile Basser aralarında “sus-pus” olunca , gecenin “tilki kurnazı” Kuyt araya girdi ve beklenen golü getirdi Saraçoğlu’na. Baskıdan bunalan ve neredeyse golü ne zaman yeriz psikozuna giren Bursa defansı bile rahatlıyordu bu yediği golle sanki! Nihayet nefes alabileceklerdi! Zaten devamında da devre bitene kadar Fenerbahçe’nin baskısı sürsede, ilk 20’de ki yoğunluğundan uzaktı.
Katil Dörtlü
Son çeyreğe kadar dinlenme moduna girdi Sarı lacivertliler. Ya da başka bir değişle; “tempoyu istediği zaman ayarlar” etiketini üzerinde taşıyınca, Bursaspor’un yalandan atakları konuk ekip adına skora dönüşmedi.
Bu sene Fenerbahçe’nin farlılık yaratan en önemli özelliği önde oynattığı üçlüsü. Ve tabii “+1” faktörünü de unutmayalım. Yani Pierre Webo’yu. O, Semih’den sonra Fener’in yeni nöbetçi golcüsü. Mızmızlanmayan, gerektiğinde maçlara başlayan, gerektiğinde oyunlara sonradan giren ama niye oynamıyorum diye gereksiz tartışmalara hiç girmeyen iyi huylu golcüsü. Sakatlıktan döndü ve golünü yazdı gene.
Kuyt, Sow, Emenike üçlüsü. Öndeki bu üçlünün en önemli özellikleri oynadıkları yeri asla yadıgamamaları. Merkez forvet, gezgin forvet, sağ ön, sol ön, forvet arkası, pozisyonları onlar için hiç yabancı değil. Hem güçlüler, hem de“gezgin oynama” alışkanlığıyla rakipleri zaman zaman nefessiz bırakıp boğma noktasına getirmeleri onlar için normal bir oyun felsefesine dönüşmüş kafalarında. Kuyt’ın golü, Emenike asistiyle Sow golü ve klas Raul pasıyla Webo sayısı gecenin güzellikleriydi. Bu dörtlüye Gökhan ve Caner’i de eklemeyi unutmayalım. Onlar da mükemmeller bu sene.
Derbi öncesi Raul’ün hırsı, çabası, müthiş kademe anlayışyla oynaması Emre ve Alper’in yokluğunda büyük kazanç. Arena’da tarih tekerrür etmez ve hakemle gereksiz yere uğraşmazsa, Topal ile birlikte Galatasaray’ın baskılı ataklarına karşı koymada çok önemli bir karakter olarak adını yazdırabilir gelecek hafta. Şampiyonluk mu? Onu da derbiden sonra konuşuruz.
1 Nisan 2014 Pazartesi, New Jersey, 03:05
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.