Son paragrafa yazacaklarımı ilk satırlarıma yazayım en iyisi; muhteşem bir maç, kazanma felsefesini aklından hiç çıkarmayanlar, kaybetmeyi asla haketmeyenler ve futbol adaletinin tecelli etmesiyle birer puanı paylaşanlar. Sanırım taraflı tarafsız tüm futbolseverler tadına doyamadılar oynanan oyunun ve sergilenen heyecan dolu mücadelenin. Ayağınıza, emeğinize, yüreğinize sağlık doğrusu.
Fenerbahçe Kadıköy’deki her maçına “Mazinde bir tarih yatar, yaşa Fenerbahçe” marşıyla çıkarken, dün akşam Sarı Lacivert tribünlerin hazırladığı “Hababam şovuyla ve müziğiyle” adım atıyordu ezeli rakibiyle beraber sahaya. Oyunun başlarında Fenerbahçe Futbol Takımı tribünlerin yaptığı kareografiye uyarak sahada adeta “Hababam Sınıfı” karakterlerini canlandırdılar. Filmde; derslerini çalışmayan, hocalarını dinlemeyen, haylaz öğrencileri oynarcasına yeşil çimenin üzerinde attıkları beraberlik sayısına ve hatta 10 kişi kalana kadar; orta sahasıyla hücum hattı arasında sıra dağlar olan, ileride pres yapmayan, maçı evinde değilde sanki Dolmabahçe’de oynarcasına oyunu geride kabul eden, dağınık, oraya buraya bilinçsizce koşuşan bir Fenerbahçe gördü derbiye şahitlik edenler. Tabiiki bunda Oğuzhan-Veli-Gökhan Töre-Olcay dörtlüsüne Almeida’nın erken katılmasının da etkisi oldukça fazlaydı. Almeida attığı iki gol ve ilk golün yaratılıcılığındaki isim olunca, sahada varlığıyla yokluğu farkedilmeyen Ferdandes’in “sıfır katkıyla” oynaması Beşiktaş’ın oyun düzenini hiç rahatsız etmedi. Fakat bu “pasif Fernandez silüeti” Fener’in 10 kişi kaldıktan sonra daha iyi oynamasına fırsat verdi. Fenerbahçe’ye geldiği günden beri hep kader maçlarının sorumsuzluğuna soyunan Raul Meireless rakibinin ayağını kırarcasına basınca hem kendi sonunu hazırladı, hem de takımını maç öncesi hesapta olmayan zor dakikalara sürükledi. Raul’ün vurdumduymazlığına inat, sahada kalan Sarı Lacivert çubuklular 2 değil ama 3’er kişilik canla başla mücadeleyle 2-1 öne geçselerde; son dakikalarda kazanmaya alışanlar, ilk yarının son 2 dakikasında Almeida’yı durduramayınca soyunma odasına mağlup olarak döndü.
Bilic-Yanal İkilisi Oyuna ve Skora Nasıl etki ettiler?
İkinci yarıya cesur bir şekilde başlayan Fenerbahçe’nin hocası Ersun Yanal, aynı cesaretini oyuncu değişikliklerinde gösteremedi. Ersun Hoca inaılmaz bir şekilde 87. ve 90. dakikaları bekledi oyuncu değişikliği adına. Sow’un ve Kuyt’ın hareketli forvet olma özelliklerinden dolayı oyuna Webo yerine Emenike’yle başlamak demek; ceza alanını “sabit forvetsiz” oynamak demekti ve ne Sow ne de Emenike ceza alanında hükümranlıklarını kuramadılar ne yazık ki atıkları gollere rağmen. Evet Kuyt beraberlik sayısını attı ama en azından oyun 3-3’e döndüğü andan itibaren bir Webo- Kuyt değişikliği yapabilseydi Yanal, son 10 dakika Webo’yu içeride bırakır, Sow ile Emenike de kanat değiştirerek oynar ve demoralize olan Kara Kartal’ı şaşırtabilirdi.
Bilic’se anlamsız bir şekilde ikinci yarıya korkak demek istemiyorum ama aşırı bir çekingenlikle başlattı takımını. Fenerbahçe 10 kişiydi ve saldırgan oynayacağı aşikardı. Geride oluşacak boşlukları; hızlı çıkışlarla, ani kanat koşularıyla ve gol pozisyonu yaratma gayretleriyle değerlendirmek varken, taktiksel açıdan geride kalmayı kalmayı tercih eden bir Beşiktaş seyrettik ta ki 83. dakikada gelen gole kadar. Öndeyken ve rakip eksikken zaten orta sahası genç olan Siyah Beyazlılar, geriye gömülmek yerine organize olup ileri çıkmayı kafalarının bir köşesıne koysalardı, skoru artırmaları zor olmazdı. Aklı geç çalıştı bence Bilic’in. Son 10 dakika “Oyuna ortak olmak fikri” geç kalınmış stratejik bir hataydı.
İki Portekizli, Sorumsuz Raul ile “bana ne, oynamıyorum” modunda ki Fernades’i saymazsak, diğer oyuncular derbinin hakkını verdiler. Tekrar teşekkürler.
30 Kasım 2013 Pazar, New York, 4:22pm
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.