Ersun Hoca, Ümit Dava ile katıldığı Türkiye Süper Kupa Finali öncesindeki toplantıda “takım Aykut Kocaman’ın kurduğu bir takım ve onun taktiklerini uygulayan bir görüntüde ve Ersun Hoca daha sonra planlarını, oyun yapısını oturtacak” gibi yorumlar var, sorusuyla karşılaşmış ve bu soruya; “elimizde bir kadro var, ve bu kadroyla yaptığımız çalışmalar var. Onun takımı, bunun takımı demekten çok, takımın doğru bir şekilde nasıl performans vereceğini, ve nasıl sonuca gideceğini çalışmak gerekiyor” şeklinde çok doğru bir cevap vermişti soruyu soran basın mensubuna. Yanal’ın, kendi mantelitesinde belli bir sistem oturtmaya çalışan, bunu da kısmen başaran Kocaman’ın gölgesinde kalacağı aşikar, ta ki kendi sitemi ve felsefesini oturtuncaya kadar. Peki Ersun Hoca neleri nasıl yapmalı, nasıl bir taktiksel yapılanmaya gitmeli, saha dışında 1907’den bu yana kültür olmuş Türk futbolunun koca çınarı olan Fenerbahçe’yi saha içine nasıl taşımalı, saha içinde nasıl bir Fenerbahçe kültürü yaratmalı, ona bir bakalım isterseniz....
• Elinde hazır ve kaliteli bir kadro bulan Yanal, dışarıdan gelen laflara fazla kulak asmadan, yukarıda kendine yöneltilen soruya verdiği cevapdaki gibi “doğru performans veren takımı” bulma yönündeki çalışmalarına hız vermeli. O yüzden hem Süper Lig’de, hem de Avrupa’da Kocaman’ın takıma ezberlettiği 4-2-3-1 taktiğini bozmadan, ufak rötuşlarla devam ettirmeli.
• Ancak Emenike’nin gelişiyle hücumdaki eli biıraz daha rahatlayan hoca’nın “tam Webo, yarım Sow’lu” Aykut hoca’nın “bir buçuk santraforlu” sitemini, zaman zaman çift forvetli 4-4-2 sistemini de denemeli.
• Webo-Sow uyumu asla göz ardı edilmemeli. “Sow’un tekniği ile Webo’nun kuvveti” Fenerbahçe adına müthiş bir ikili yarattı geçen sezon. Emenike’nin gelişi Yanal üzerinde psikolojik baskı yaratmamalı. Keza hoca eğer “Emenike geldi, onu sürekli 11’de oynatayım”fikrine kapılırsa, Sow ve Webo’nun dengesi bozulabilir ve verimlilikleri düşebilir. Üçünü de rotasyonlu kullanabilmeli.
• Kuyt’ın kenara alınmasıyla, Sow-Webo-Emenike üçlüsü bazı maçlarda beraber oynayabilirler. Hollanda Milli takımından gözü yaralı dönen Kuyt sanırım Arsenal maçı için dinlendirecektir bu haftaki Konya maçında. O yüzden 3 kara boğanın ilk 11’de sahaya çıkmaları muhtemel.
• Kocaman tarafından sürekli sağ kanatta kullanılan Kuyt’ın, Liverpool’da zaman zaman forvet arkasında “serbest” oynadığı hep göz ardı edildi. Bu da Kuyt’ın hanesine artı bir puan olarak yazılmalı. Gün gelir lazım olur kim bilir? Ayrıca Baroni’nin pozisyonunda oynadığında, defansa yardıma gelme konusunda da problem yaşamayacaktır.
• Forvette bence Fener’in en büyük sıkıntısı yerli bir yedeğin olmaması ve ne ilginçtir ki bunun Ersun Hoca tarafından hiç gündeme getirilmemesi. Bu beraberinde şu sorunu da gündeme getirecek; Sahada 2 forvet de olsa, 3 forvet de olsa yedek klübesinde en azından 1 tane oyuna sürebileceğiniz forvetiniz ya da santrforunuz olmalı ki gol ve gollere ihtiyacınız olduğunda hamle yapabilme kabiliyetiniz olsun. Yerli santrforu olmadığı için Fenerbahçe’nin sahaya 6 değil 5 yabancıyla çıkması gerekecek. Onun için transfer sezonu kapanmadan,” 2*2=4” mutlaka yerli forvet alınmalı.
• Geçen seneden beri hücum hattında görülen başka bir problem de, oyunun sıkıştığı, takımın geri çekildiği anlarda, eldeki futbolcu yapısı sebebiyle bir türlü kontratak futbolunun uygulanamaması. Ancak Emenike’nin gelişiyle bunu uygulama imkanı olabilir. Hem merkez forvet olarak, hem de sağ açık olarak kullanılabilir ve oyunun gidişatına göre kontratağa çıkma görevi verilebilir.
• ErsunYanal kanat organizasyonlarına da çare bulmak zorunda. Oyunu sadece göbekten rakip ceza alanına yığmak her zaman mümkün olmayacaktır. Sadece orta sahada pas varyasyonlarına girmek, rakibi duvar paslarıyla ve ver kaçlarla geçmek yetmez. Oyunu kanatlara yığıp rakibi bunaltarak Sow-Webo-Emenike üçlüsünü beslemek gerek. Bu noktada Sarı Lacivertlilerin bir buçuk forvetli Sow-Webo ikilisinin benzerini defans kanat beklerinde görmek mümkün. Yarım Hasan Ali ve tam Gökhan’la kanatlarda forvet gibi bir buçuk rakamına endenksli. Gökhan yoksa neredeyse kanat organizasyonları sıfıra yakın Fenerbahçe’de. Son Süper Kupa Finalinde her ne kadar Hasan Ali çabalasada,tüm gayretine karşın Gökhan olabilmesi için çok fırın ekmek yemesi gerekiyor. Gökhan’ın en kısa sürede dönmesi şart. Soldaysa Kadlec’den ziyade Hasan kullanılmalı bence. Kadlec’in Salzburg ve GS maçlarında yaptığı kritik müdahaleler, onun stoper mevkiinde takıma daha fazla katkı sağlayacağını gösteriyor.
• Sow ve Kuyt’ın kenarlarda tam açık özelliklerinin olmaması, çalım atıp orta kesme, bire bir adam geçme yeteneklerinin sınırlılığı yine baş ağrısı.
• Yanal ilk Salzburg maçınd denediği “kanat özelliği sıfır dört ön liberolu sistemi” asla denememeli. Bu sistemde o gece tek gol yenmesi bir mucizeydi ve mucizeye Volkan’da fazlaca katkı yapmıştı zaten. Bu sistemde topu ileriye taşımak neredeyse imkansız. Nasıl çok santrfor ile oynamak gol garantisi vermiyorsa, 4 ön libero ile oynamanın da topu ileriye taşıma adına bir garanti vermediği açık.
• Orta saha bu kadar kalabalığa rağmen maalesef yetersiz şu anda. Bu kadar formsuz, forvetlerini besleyemeyen orta sahanın bir anca önce kendine gelmesi gerekiyor. Krasic’in de gönderilmesi ya da kiraya verilmesi gerekiyor. Krasic’den “ne köy olur ne de kasaba”. Acilen Holmen’e lisans çıkartılmalı. Hem forvet arkasında, hem de ön libero özelliğinde takımda oynayabilecek yegane 2 isim var. Baroni ve Holmen. Holmen’in kadroya girişi Baroni’nin de istirardan uzak ve aşırı duygusal yapısını törpüleyebilir. Ayrıca kuzey’in sert futbol terbiyesini alan Holmen defansda ve ofansda “sert pres” yaparak çalacağı toplarla takıma olan katkısını yükseltebilir. Defansif özelliği de artısı.
• Defansın göbeği de bunca alternatife rağmen problemli. Alves’in yeri garanti gibi. Ancak onunda takımına ikinci bir Raul tehlikesi ve sendromu yaşatması mümkün. Süper Kupa’da gördüğü kırmızının nelere mal olduğunu umarım anlamıştır. Sinirlerine hakim olursa çok faydalı olacak gibi. Partneri kim olacak derseniz, uzmanlık sorusu derim. Kısa sürede iyileşirse, Egemen’in olması muhtemel ancak sakatlığı “müzmin” olma sınırına dayanırsa, Alves’in partneri Yobo, Kadlec, Bekir’den birisi olacak. Serdar’da ikinci bir Krasic vakası maalesef. Büyük umutlarla gelmesinin ardından zaman ve para kaybı.
• Sakın Salih’i unuttuğumu sanmayın....Nerde bu Salih Allah aşkına Ersun Hoca????? Ne yapıp edip bu çocuğu takıma kazandırmalısın. Saih; kurtlar sofrasındasın. Çok çalışmalısın. Salih’in daha fazla güçlenmesi, oyunun ofansif yönü kadar, defansif yönünü de çok iyi oynaması gerekir. Salih’in ayrıca top çalma ve pres yapma yeteneğini de geliştirmesi gerekiyor. Bu takıma mutlaka adapte edilmeli.
• PSV, Salzburg ve GS maçlarında görülen en büyük problem sabırlı ve aşırı dikkatle oynayan defansın ve sürekli pas yapan orta sahanın bu yetisini yitirmesiylekalenin her üç maçta da adeta şut bombardımana tutulması. Geçen sene özellikle Avrupa’da ve ligin son haftalarında lig’de rakiplerine pozisyon vermeyen takımın yerine kalesini deyim yerindeyse “buyrun” diye açan bir takım görüntüsü var. Bu çok tehlikeli. Fenerbahçe tek değil çift ön liberoyla oynamalı.
• Deniyor ki; Bulunan pozısyon sayısı az. Aslında Kocaman’lı dönemde de az pozisyon bulunuyordu ama neredeyse bulunan her pozisyon skor tabelasına yansıyordu. İlk Salzburg maçı hemen hemen sıfır pozisyonla geçildi, Sow’un çabaları haricinde. Rövanş maçı nispeten geçen seneyi andırdı fakat GS maçında yaratılan pozisyonlarda bitirici vuruşlar yapılamadı. Bir tarafta defansın aşırı şekilde açıklar vermesi, diğer tarafta ofansda pozisyon azlığı, ve forvetlerin bitirici vuruşlarındaki ısabet yüzdelerinin düşüşü lig ve Arsenal maçları öncesinde kafalarda soru işaretleri bırakıyor ister istemez.
• Takımın geçen seneden kalan “gereksiz geriye yaslanma” problemi tüm tazeliğiyle devam ediyor. Aşağı yukarı 30’ar dakikalık “birden canlanmalar” gösterip alev gibi parlayan takım bu süreleri arttırmalı ve skor koruma psikolojisi olsa da, maçlarında belli bölümlerinde 2, 3 farklı önde de oynasa gereksiz olarak geriye çekilmemeli, teknoloji ve bilim kullanmayı bu kadar çok seven Ersun Hoca’nın bu “gereksiz geriye yaslanma” problemini acilen masaya yatırması gerekir. Ne yapıp edip Fenerbaçe’nin bu gereksiz psikolojiden bir an önce kurtulası gerekir.
• Fenerbahçe taraftarının en büyük beklentisi “rakibini presle boğan, önde basan, geriye oynamayan, gereksiz pas yapmayan, rakip stoperleri döven, hem ortadan, hem de kanatlardan rakibine nefes aldırmayan” bir takımı sahada görmek.
Sadece aldığı skorlarla değil, oynadığı futbolla da Avrupa’lı Fenerbahçe’nin sahada olması taraftarın en büyük özlemi. Ersun Yanal’ın en büyük katkısı saha içinde bu karakteri ortaya koyan, “bıkmadan, usanmadan mücadele eden” bir takımı tüm futbolseverlere göstermesidir.
New York, 12:03
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.