İsmail Kartal’ın kendi futbol doğrusunda Caner’i Beşiktaş maçına saklaması mantıklıdır belki ama maçın gidişatında oyuna alması yanlışların en büyüğüdür kanımca. Ya sarı kart görseydi pozisyon gereği de yine cezalı konuma düşüverseydi oyuna girer girmez. Bunun hesabını verebilir miydi İsmail hoca?
Amerikalı karikatürist Bill Keane der ki; “dün geçmiş, yarın gelecek, bugün hediyedir çünkü yaşanılan şu andır”. Kartal önündeki maçı kazanmadan Beşiktaş maçını kazanmayı istedi ve hata yaptı verdiği kararla. Bu tavrıyla İsmail hoca sadece kendisini Olimpiyatdaki maça angaje etmekle kalmadı, futbolcularını da o psikoza soktu ister istemez. Neydi o karşılaşmanın ilk yarısında sahada dolaşan, üzerlerine Çubukluyu giymiş hayalet silüetleri öyle! Çünkü oyuncuların da aklı Kadıköy’de değil, Başakşehirdeydi psikolojik olarak. Üstüne Gençlerbirliği sol bekleri Uğur’u sol açık oynatacak kadar katı disiplinli defans yapınca, ilk yarıda sahada sadece gol yemek istemeyen Başkent takımıyla, bırakın got atıp akın yapmayı; canları futbol oynamak istemeyen bir ev sahibi vardı.
Sizleri bilmem ama Daum-Zico-Aragones-Kocaman-Yanal, hangisinin oynattığı oyunu gözünüzün önüne getirirseniz getirin, ben böylesine silik bir Saracoğlu oyunu gördüğümü hatırlamıyorum son yıllarda doğrusu. İnanabiliyor musunuz Sarı Lacivertlilerin tek şutu yoktu ayakla servis edilip kaleyi bulan. Sadece son beş-altı dakikada Sow ve Kuyt’dan gelen kafa vuruşları vardı golü koklayan. Hepsi bu kadardı topu topu ortaya konulan. Hem teknik adamlık notu, hem de takımın notu futbol karnesinde yıldızlı zayıftı ilk kırk beşte. Bütünlemesi bile olamazdı böylesine fakir futbolun.
Alper Diye Bir Çocuk
Fenerbahçe ligin en yaşlısı yanılmıyorsam. Sahaya çıkan 11’de de Volkan-Gökhan-Emre üçlüsü her an sakatlanacak gibiler oyun içinde. Sanırım tribünlerde, teknik klübede bu üçlü için, “acaba yine sakatlanacaklar mı?” tedirginliği yaşıyorlar ister istemez. Yaşlılığının yanına gaziler mangası beratını da alacaktı takım dün akşam. Emre’nin yine maçın başlarında acaba mı dedirten sakatlığı, sonra 3-5 dakika Gönül’ün sekerek oynaması taraftarları korkutmuş olmalı.
Bunca yaşlının ve sakat kalmaya niyetli bir takımın içinde Alper 11’e ilk yazılanlardan olmalı her oyunda. Geçen haftaki başarılı performansını devam ettirdiği gibi, takıma hem bir penaltı kazandırdı, hem de sol tarafı yine kendine koridor yapıp istediği gibi kullandı. Alper Hasan’la beraber, 25 yaşı sınırı koyarsanız sahaya adım atan en genç ikiliydiler. Onu her maç 11’e yazmak, genç oyuncunun performansını zirveye taşıyacaktır. Alper’i joker gibi kullanmak hocanın elindedir bundan sonra. Böylesine bir Alper resitalinden sonra Moussa’yı sola tıkamanın da manası yok. Şu üçlü orta saha-üçlü forvet takıntısından kurtulmalı artık Fenerbahçe. Solda Alper, sağda Kuyt’la pekala Sow-Webo ikilisi yanyana da başlayabilirdi Kartal klasik 4-4-2’yle ama yapmadı yine.
Öylesine Bir Hakem İşte
Bugüne kadar hakem yazmadığım gibi hakem eleştirenlerden de hiç hazetmemişimdir futbol denen bu güzel oyunun içinde. Mutlaka onlarda hata yapacaklardır. Hatta yapmalıdırlar da. Futbolun özünde var hata yapmak. Adı üstünde, “hatalar oyunu” değil midir yüreklerimize sevgiyle giren?
İsmail Kartal oyun 1-1’e gelince o dakikalarda yorulan Kuyt’ın yerine çoşkuyla oynayan Sow’u çıkarması, hem de gol atmak gerekirken, yerine Emenike’yi alması gecenin en büyük yanlışıdır bence. Giren isim doğrudur da, çıkan isim yanlıştır golü bulmak adına. Diego’nun sahada olmayan varlığı mıdır acaba İsmail hoca’yı engelleyen? Öyle ya; hem Diego, hem Moussa, hem Emenike’nin aynı anda sahada olması çok gelmiştir İsmail Hocanın gözüne yaptığı değişiklikle.
İsmail Hocanın atraksiyonlarına dalıp sakın unuttuğumu sanmayın hakem Özgür Yankaya’nın göze çarpan hatalarını. Ofsatı kaçırabilirsiniz, penaltıyı yanlış çalabilirsiniz ama oyun içinde bazı net enstantaneleri de görmelisiniz. Alper’e gösterdiği, “beni aldattın” patentli, bence penaltı olan pozisyona, sarı çıkıp; 14’de Mervan Çelik’in demiri ezer gibi Kadlec’in dizini ezmesine bırakın sarıyı; kan kırmızısı bir kart çıkması gerekirken, sıfır kart gösterilmesi hakemliğin en büyük ayıbı olarak hafızalara yazılmalı ve ders olarak okutulmalıdır hakemlik seminerlerinde. Yine Alper’in Fener’in sağından topu sürüklediği kırklı dakikalarda yere indirilmesinden sonra Yankaya’nın yan hakemine; “sarıyı vereyim mi yoksa vermeyeyim mi?” tarzındaki sorusu da onun ne kadar maçın uzağında olduğunun göstergesiydi oyunun hemen başında. Tıpkı ilk devrede olmayan Sarı Lacivertli ayaklar gibi.
Arap İsmail’in Gözyaşları
Kötü başlayan gece Kuyt’ın Gençler’in kalesine çivi gibi çakılan penaltısı ve ondan sonra gelen inanılmaz güzellikteki fotoğrafla son buldu Kadıköy’de. Kuyt’ın vurduğu ateş topu Dahlin’in filelerini alevlendirdikten sonra, Kuyt herkesi klübeye taşıdı sevinci paylaşmak adına hocalarıyla beraber. İsmail Kartal oturduğu yerden kaldırıldı ve adeta kayboldu futbolcularının arasında. Sadece futbolcularının değil, kendi gözyaşlarının arasında da kayboldu Fener’in Arap İsmail’i. Biraz daha cesaret hocam. Kadron yaşlı ama onların ruhları da, yürekleri de, klübe bağlılıkları da genç ve hala taptaze. Bu da senin en büyük şansın. Bu şansı da en iyi şekilde kullanmak sana kalıyor bundan sonrası için.
Asım Çalık, 25 Ekim 2014 Cumartesi, New York, 3:36 pm
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.