Fenerbahçe’de bir Portekiz’li out, diğeri in durumundaydı. Kırmızı kartların efendisi “Raul Efendi” 44’deki güzel şutuna kadar o da Bobo gibi “yoklama kaçağı” ydı. Bekir Alves- Raul Alper değişiklikleriyle Fener’in tek derdi de Kayseri’nin aksine gol ve golleri erken bulmakdı. Geçen haftaki kazanın ardından stresi kırmanın en güzel yolu filelere erken ulaşmaktan geçiyordu.
Bu devrenin ortada gözükenleri Topal-Gönül-Baroni üçlüsüydü. Gökhan hem sağdan yaptığı bindirmelerle, hem de kritik dokunuşlarıyla sivrildi. Çok çabalamasına rağmen Baroni’yle Moussa’ya golleri attıramadı. Ne diyelin canı sağolsun. İspanyolların “örümcek adam” ismiyle çağırdıkları, benim Arsenal’in Patrick Riera’sına benzettiğim “ahtapot adam”, ayaklarını yine mıknatıs gibi kullandı ve her yere uzattı bu devrede. Baroni 26-32 arasında devam ettirdiği topçu atışını 40’daki son mermisiyle bitirdi ama her defasında hedefi 12 yerine 11’den vurunca bir türlü savaşı kazanan komutan olamıyordu kendi ordusu adına. Christian’ın 4 topçu ateşi hedefi tutturamamıştı ne yazıkki. Özetle gol gecikiyordu Fenerbahçe tarafında.
Maskeli Balo Sahne Aldı
Devrenin yenisi yine Baro’ninin şutuyla başladı. 50’de baktı gol gelmiyor, gecenin omuzunda galaksiyi andıran apoletiyle ordusunu harekete geçiren komutanının yardımına rakip takımın askeri Tan’ER yetişti. O uzattığı gereksiz el penaltıya sebebiyet verince, Christian’a penaltıyı 90’a göndermek kalıyordu Kadıköy’deki son maç gecesinde. Şortundan çıkardığı örümcek adamı andıran maskesiyle çocuklarını selamladı “Baba yüreğiyle”. 50’de Salih sağdan yaptığı bindirmeyle Caner’i durdurunca “kayıp aranıyor” ilanıyla araran Bobo, Kadıköy Karakolu’nda bulunuyordu hiç beklenmedik bir anda. Eyvah dedi bir anda Sarı Lacivert’e gönül verenler. Yoksa puan farkı 6’ya mi düşüyor diye iç geçirdiler.
İlk yarıda Baroni’yle başlayan ve muhtemelen arkadaşlarına soyunma odasında “Kayseri’yi şutla dövmeye devam edelim” telkinini kafalarına isleyen diğer futbolcular, şut bombardımanına devam ettiler. 1-1’in bir dakika sonrasında sağdan gelen Gökhan-Kuyt uyumlu paslaşmaları Sow’a jeneriklik bir gol attırdı. Hemen üç dakika sonra, Christian’ın kornerinde bu sefer ön direk hamlesini Gökhan’ın yerine yapan Bekir kendisini takip eden Okay’ı arkasından sürükleyince, maskesi olmayan gerçek “örümcek adam” Topal’a kafasını uzatmak kalıyordu. 70’de Emenike o içine bir türlü sığdıramadığı hırsını attığı şutla toptan çıkarınca artık Kayseri kalesi düştü. Haftalar sonra “sürekli şut atma” ilkesini hatırlayan Fenerbahçe “topçu atışıyla” başlayıp devam eden gecesine yine aynı şekilde Caner’in şutuyla nokta koyuyordu yolcu olmasına 2 günü kalan eskiyen yılın son maçında.
Hani Aslan’la, Kartal’ın yırtıcı sembollerine karşı Kanarya’yı çok naif ve heybetsiz bulanlara, Kadıköy’deki Boğa Heykel’inden feyz alıp “Boğa” figürünü layık görenler var ya. İşte onlara inat benim başka bir önerim var Kanarya’yı beğenmeyenlere. Sene başında Fener’i her iki maçtada sürklase eden, Arsene Wenger’in Arsenal’inin simgesinin “The Gunners” yani “Topçular” olduğunu biliyor cümle alem. Ne dersiniz son maçın şutlarıyla başlayıp biten “topçu bombardımanına” bezenen geceden sonra boş verin siz Boğa’yı rahatsız etmeyide, gelin “Topçular Sınıfına” yükseltelim Christian Baron’i önderliğindeki Fenerbahçe’yi ilk devrenin bu final maçından sonra.
29 Aralık 2013 Pazar, New York, 2:25
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.