Evet böyle demişti Ersun hoca Kasımpaşa maçında gelen kritik üç puan sonrasında. Söylediği kelimesi kelimesine şöyleydi; ”Sow ve Webo’nun kronik sorunları var. Perşembenin gelişi Çarşambadan belliydi. Kötü bir zamanda ikisininde sakatlıkları üst üste geldi. Ancak önümüzdeki hafta dönüyorlar”. Maçın bir kaç gün öncesinde de; “Webo’nun ayak bilekleri zaten problemli, onun sakatlanma riski hep yüksekti” demişti. Yani her ikisininde sakatlanacağı beklentisi içindeydi istemeyerek de olsa!!!

Aslında Yanal için büyük takım çalıştırma anlamında ilk durak Fenerbahçe değildi. Klüb bazında 2007-09 yılları arasında Trabzon tecrübesi yaşamış, 2004-05 yıllarında da Türk Milli Takımını emanetine almıştı. Yerden ayağa çabuk paslarla, presle ve kısa adamlarla, süratli ve atak oynama mantelitesini yerleşmek isterken Hakan Şükür’le didişmesinin ve Milli Takım serüveninin çabucak bitmesinin yegane nedeni de buydu zaten. Aslında sezon başında Fenerbahçe “Emenike mi yoksa Cardozo mu?” denklemini çözerkende uygulanan çözüm analizinin esası da Milli Takımda uygulamak istediği sistemin bir benzerini Fenerbahçe’de pratiğe dökmek istemesiydi. Bu yüzden de Emenike tercihiyle son bulmuştu bu ikilem. Hem kanat oynasın hem forvet oynasın mantığı kısacası. Bir de sürat, hız, çabukluk özelliklerinin hepsinin Emenike’de olmasıydı sebeb.

Ersun hocanın Milli Takıma gidişinin perde arkası 2002-04 yıllarındaki Gençlerbirliğinde yaşadığı başarılarında saklı. Başkent ekibiyle iki sezon Türkiye Kupası finali oynayan, UEFA Kupasında Blackburn Rovers, Sporting Lizbon, Parma’yı eleyen ve 4. turda 2004 senesinin UEFA Şampiyonu Valencia’yı Ankara’da 1-0’la yenen tek takım olarak rakibine elenen takımın hocasıydı Ersun Yanal.

Ersun hoca hakkında yazdıklarımın üç kelimelik özeti; “yeterli tecrübeye sahip” olmalı bence. Birde “asla acemi değil” tespitini de eklemeliyim. Ancak benim cevabını bulamadığım soru böylesine tecrübeli bir ismin, hem de Türk futbolunun lokomotif takımlarından Fenerbahçe’nin hocalığına soyunmuşken nasıl böylesine açıklamalar yapabildiğidir. Çünkü yaptığı bu açıklamalarla kendi kendini ele vermiştir bir anlamda. O zaman da ikinci soruyu sormak gerekir. Ara transferin suçlusu kimdir? Transferi “Bu kadro bizi şampiyon yapmaya yeter” edasıyla hocanın mıdır yoksa “Elindeki kadroyla idare et. Sekiz puan öndesin. Seneye Avrupa’da yok. Yeni transfer yapmıyoruz” otoritesiyle yönetimin midir? Başka bir soruda; acaba bu iki oyuncunun sakatlanma riskini bildiğini yönetimle paylaşmış mıdır?

3 Forvetle Oynarsan Elindeki 4 Forvet Sana Yeter mi?

Kocaman’la beraber 3 forvetli sisteme geçen Fenerbahçe, Yanal’la bu sisteme kesintisiz devam ederken, genellikle her iki hoca da sistem bazında alternatif B ve C planları üretip uygulayamadılar. Benfica’daki maçı tüm futbolseverler hatırlar. Webo sarı kart cezalısı, Avrupa’da orta sahanın yükünü çeken Topal cezalı, Raul sakattı. Bir hafta önce 18’de olmayan Salih, Benfica’ya karşı ilk 11’de oynamıştı. Ama ister 4-2-3-1, ister 4-3-3 denilen Kocamanın yarattığı sistem bunca eksiğe rağmen değişmemişti. Koca sene neredeyse kullanılmayan Stoch kurtarıcı diye son 15 dakikada oyuna girmiş, Semih hiç düşünülmemişti.

Neden Yerli Forvet Alınmadı? Semih’in Günahı Neydi?

Böylesine tecrübeli bir teknik adam tablosu çizen Ersun Yanal’ın kendi deyimiyle Webo ve Sow eğer “kronik sakat”larsa, nasıl olurda yerli forvet aldırmaz yönetime? Yobo’nun gidişinden sonra Egemen’in cezalı duruma düşmesiyle affedilen Serdar kadar bunca yıllık hizmetinden sonra Semih Şentürk’ün günahı neydi acaba? Aynı affetme mantığı hem de takım için çok gerekliyken, Semih Antalya’ya imza atmadan önce uygulanamaz mıydı? En azından şu mantığı işlemeliydi hoca; “3 forvetli sistemde 6 değil ama en azından toplamda 5 forvete ihtiyacım var” demeliydi. Gelinen noktada hem hocanın hem yönetimin yaptığı hata affedilir gibi değil açıkcası. Hem yerli forvetiniz yok, hem de 4 yabancı forvetinizin 3’ü sakat. Çıkmaz sokağa girdi Ersun Yanal. Umarım çıkışı zor olmaz.

Forvetsiz Kalındı ama Klübede A2’den Forvet Yok

Semih Şentürk İzmirspor’dan Fenerbahçe’ye gelmiş ve uzun seneler Sarı Lacivertli renklere hizmet etmişti. Forvetsiz kalan Kanarya’nın alt yapısında 2009 yılında Bursa’nın Robert Bosch takımından gelen ve 19 yaşındaki yeni Semih’den haberiniz var mı? Antalya kampında Yanal’ın şans verdiği bir oyuncuydu Semih. Konya maçında Egemen ve Alves’in, Kasımpaşa maçında da Bekir’in gol atması tesadüf olamaz sanırım. Takım forvetsiz kalmışken oynadığı 17 maçta 14 gol atan Semih Ergün isimli genç golcünün klübede olması elzemdir artık Sow, Emenike ve Webo abileri sağlıklı bir şekilde takıma dönene kadar.

Yetenek Avcısı!

Selçuk, Arda, Onur, ve Caner’i keşfedendir Ersun hoca. Bu oyuncuları keşfetmiştir ama bu keşifleri sekteye uğramıştır hocanın. “Takımım yaşlı. İstesemde yükleme yapamam zaten” derken; Salih(20), Hasan Ali(24), Mert(24), Serdar Kesimal(25), ne yazıkki hocanın keşif alanı dışındalar. Bu oyuncuları kullanmayan ya da çok az kullanan, ara transferde yerli forvet almayan, Semih gibi bir oyuncuyu elinde tutmayarak “mantık fukarası” olan Ersun hocanın bir diğer noksanıda; “rotasyon” kelimesini futbol literatüründen silmeye gayret göstermesidir. Yedeklerin halinin zayıf olmasının sebebi rotasyon gerçeğinin hoca tarafından yok sayılmasıdır. Amerika’yı yeniden keşfetmenin alemi yok denir ama Yanal Amerika’yı yeniden keşfetmeli ve elindeki tüm kadroyu eksiksiz kullanıp, hazır hale getirmelidir.

Arsenal’in hocası Wenger’in çok güzel bir gözlemi var; “Elinizde eğer 24 kişilik bir kadro olursa, gençlere şans vermeniz olanaksız hale gelir. O yüzden kadro açısından en ideal rakam 18’dir. Bu sayede hem gençleri, hem de sürekli oynattığınız oyuncularınızı daha verimli, daha efektif kullanabilirsiniz” diyor profesör lakaplı Fransız mantık yüklü saptamasıyla. Darısı Ersun Yanal’ın başına diyorum. Umarım çok geç kalmamıştır.

18 Şubat 2014 Salı, New York, 03:21