Kadro yapılanmasından dolayı Galatasaray için şöyle bir yorum yapmak gerekiyor sanki; aynı sınıfta olup da farklı dersler alan öğrenciler gibiler. Üstelik devamsızlıkları da çok fazla. Bir gün dersdeler, ertesi gün bir bakıyorsunuz ekmişler okulu. Sabri mesela; öğretmeni ismini okuduğunda her an” burdayım” da diyebilir ya da bir arkadaşı onun adına; ”bugün yok öğretmenim” de diyebilir veya başka bir arkadaşının; ”gelemedi, hasta öğretmenim” dediğinde anlayın ki Sabri tribünde. Sabri örneğini Bruma, Riera, Gökhan Zan, Umut, Dany, Ceyhun, Chedjou isimleriyle çoğaltmak mümkün. Bir de üstüne Avrupa ve Türkiye için ayrı ayrı ödevler hazırladıklarını düşünürseniz; “kimi hangi sınıfta, pardon hangi maçta görme tahminlerini” tutturmak hakikaten zor! Bugün yine farklı bir kadroyla sahadaydı Sarı Kırmızılılar.
Bu arada gelişi sansasyonel olan Wesley Snijder sakatlığından dolayı Kopenghang maçından sonra tedavi olmak için ülkesine gitmişti ama yolcu ederlerken arkasından su dökeni olmadı galiba! Hala ortalarda yok. Yolunu Hollanda’dan İtalya’ya çevirmiş. Tabii hoca İtalyan olunca oradaki doktorlara emanet etmiş talebesini. Demek ki tıp çok ilerlemiş İtalya’da Hollanda’ya nispeten! Derbinin oynandığı hafta, ki dün ezeli rakipler 2’şer puandan toplamda 4 puan kaybettiler, Kasımpaşa gibi bir çok yıldız futbolcuyu bünyesinde barındıran güçlü bir ekibe karşı keşke bu önemli haftanın ardından tedavisine gitseydi de, takım arkadaşlarının ve hocasının yanında “lider karakterli oyuncu olma” özelliğini gösterip, “en kötü günümüzde bile beraberiz” mesajını verseydi, “hanımı da kendisi de çok magazin sever” diyenlere inat.
Cumartesi derbisinin; Hollywoodvari heyecan dolu sahnelere taş çıkartırcasına tüm futbol sevdalılarını “hop oturtup hop kaldıran” aksiyonlarının üstüne çok kanımızı kaynatmadı dünkü mücadele dürüstçe ifade etmek gerekirse. Kasımpaşa eğer gelecek adına hedeflerini küçültmezse ve bu sene başladığı doğru “kadro mühendisliğine” devam ederse, Türk Futbolu adına derbilerin sayısı artacak gibi görünüyor. Hollandalı stoper Ryan Donk, Portekizli Oscar Scarione, sol/ sağ kanat ve forvet oynayabilen Ryan Babel, Türk pasaportlu Mısırlı forvet Malki, yine her iki kanadı da oynayan Uruguaylı Viudez her hocanın kadrosunda görmek istediği isimler. Bu güçlü kadronun içine Adem Büyük dışında “ etkili bir Türk futbolcu” ekleyememeleri en büyük eksiklikleri. 2008-2010’da AZ Alkmaar takımında önce Louis Van Gaal’ın, sonrasında Ronald Koeman ve Dick Advocaat’in asistanlığını yapan Şota elindeki karışımı tutabilir, alacağı kaliteli yerlilerle de güzelce yoğurursa, ileriki seneler İstanbul’a bir dördüncü büyüğü ekleyebilir düşüncesindeyim.
İlk yarı Kasımpaşa kımıldandı, ikinci yarıysa Galatasaray. Aslanların ilk isabetli şutu Sabri’nin ayağından 58’de gelebildi. İlk yarıda atılan üç isabetsiz şuttan sonra topu rakip kalecinin elleriyle buluşturmak için neredeyse 60 dakika beklemek, hem de kaleyi ilk Sabri şutuyla hedeflemek asla “Galatasaray patentli bir futbol doğrusu” değildi dün gece adına. Hem de ebedi dostları; ”Kasımpaşa’yı dize getir, 7 puanı güle güle kullan” deme fırsatını vermişken. Oyuncu değişiklikleriyle saha içi pozisyonları bir bir değişen; Sabri’yi sağ bekden sola çeviren, Chedjou’yu defansın göbeğinden sağ beke getiren, Eboue’yi sağ önden sağ arkaya kaydıranve Emre Çolak’ı da sağ öne konuşlandıran Manci’nin gözleri yoruldu mu yorulmadı mı bilemem ama futbolseverlerin tribünde yoruldukları tahminindeyim.
Maçın kırılma anlarını 78 ve 79’da kaleciler yazdı Babel ile Burak’a geçit vermeyerek dün akşam. Drogba attırdığı golde nasıl bir “futbol üstadıysa”, 90’da İsaksson’un burnunun dibinden kaçırdığı yüzde milyon ihtimallik golle de bir o kadar “futbol fakiri” ‘dir benim futbol gözümde. Hani maçtan önce yaptığı küçük toplantılarda arkadaşlarını motive etmeye çalışıyor ya… Bence arada bir de “Fatih hırsını ve Terim ruhunu” çağırmalı eski günleri geri getirmek adına.
Yazıyı da futbol akşamı da bir espriyle bitirelim ne dersiniz? Malum maç Kasımpaşa’nın stadında; Başbakan’ın ismini taşıyan Recep Tayyip Erdoğan Stadında huzura çıktı. Devre arasında şöyle bir kulak kabarttım çalınan müziklere. Aklıma Zeki Alasya-Metin Akpınar ikilisinin “Güler misin, Ağlar mısın?” filmi geldi. İlk olarak Osmanlı İmparatorluğundan bizlere yadigar; ”Türküm” diyen herkesin sevdiği “ Ceddin Deden Neslin Baban, Hep Kahraman Türk Milleti, Türk Milleti Türk Milleti, Aşk ile sev Milleti” marşı çalındı. Devamında da “10.yıl Marşı” “nın melodisi fısıldandı seyircilerin kulaklarına. Hani şu meşhur “Demir ağlarla ördük Anayurdu dört baştan” diyen marş. Vallahi ne diyeyim bir “Vardar Ovası” eksikti galiba çalınmayan. Fatih Hoca yerden göğe kadar haklıymış. Siyaset de, spor da günlük trende ayarlı Memlekette. Hani Terim’in o meşhur söylemiyle;”kurumsal değil durumsal”….
1 Aralık 2013 Pazar, New York, 2:25pm
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.