Türk Futbolu Süleyman Hurma, Aykut Kocaman, Önder Özen, Ünal Karaman isimlerini sportif direktör ya da futbol direktörü olarak tanımış olsa da, bu konuyla ilgili kavram ve yetki karmaşası sadece bizde değil, futbolun doğduğu İngiltere’de de hala sürüp gidiyor. 2013-14 sezonunun başladığı yaz mevsiminde İngiliz medyasının gündemindeydi futbol direktörlüğü. “Manager” olarak adlandırılan bizdeki “Teknik Direktör” karşılığı olan görev tanımlaması Premier Lig’de yıllarca klüb yapılanması içinde yer almış doğal olarak. Tıpkı bizde olduğu gibi.
İngiltere’de son dönemde tek adam olarak çalışan Sir Alex Ferguson’dan sonra yanında futbol direktörü olmaksızın çalışmak isteyen diğer bir isimde Arsenal’in ünlü hocası Arsene Wenger. Zaten Manchester United ve Arsenal’in kurumsal yapısı içinde futbol direkörlüğü sistemini kurmak imkansız ötesi. Bunda, bu tarz klüblerdeki başkanların olağanüstü güçlü teknik adamları sevmesi kadar, klübün içindeki “scouting” yani “oyuncu izleme” sisteminin mükemmel işlemeyişinin de payı büyük. Ayrıca gelen teknik direktörün kendi fikirlerini, ve futbol karakterlerini kübe “bir kültür” olarak bırakma geleneği de futbol direktörü olmaksızın çalışmanın ana unsurlarından bir diğeri. Moyes göreve başlamadan önce United’ın başkan yardımcısı Ed Woodward, Moyes’in Ferguson’a verdikleri aynı yetki gücüne sahip olduğunu, İskoç manager’in; oyuncular, transferler, akademi hakkında kendilerinden tam destek aldığını söylerken; İngiliz liginde bazı klüplerde çalışan futbol direktörlerinin transferleri kendi başlarına yapıp, teknik direktörü beklememelerini eleştiriyor ve böyle bir sistemin kendilerine uygun olmadığını belirtiyordu Moyes’in imzasından az bir süre önce.
Halihazırda İngiltere Premier Lig’inin en uzun süre aynı klübde takım çalıştırma ünvanını elinde bulunduran Wenger de bu tarz bir sisteme şiddetle karşı çıkıyor. 2013 yazında Luis Suarez, Wayne Rooney, Gonzalo Higuain gibi isimleri Arsenal’e getirme becerisini gösterememekle suçlanan Wenger, kendi taraftarlarınca elindeki transfer bütçesini kullanmamaktan dolayı protesto edilmişti. Kendisini Avrupa futbol piyasasına genç yetenekleri kazandırmakla tanıtan Fransız Hoca, bugüne kadar yaptığı “düşük bonservis maliyetli transferleriyle” ünlenmişti. Mesut’u getirene kadar diğer oyuncuları getirmemesinin arkasındaki “futbol düşüncesi” çok farklı aslında. Mösyö Wenger’e göre bir teknik adamın yapması gereken “yeni futbolcu üretmek ve elindeki oyuncuları geliştirmek”. Yoksa sadece “futbolcu alımı ve satımı yapmak” değil. Ayrıca almak istediği futbolcunun hakettiği transfer ücretinin üstünde ödeme yapmak istememesi gibi bir huyu olduğunu kabul edecek kadar da dürüst Fransız. Wenger’in filosofik futbol düşüncesine göre futbol direktörleri futbolcu alıp satarlar. Aldıkları oyuncular başarılı olursa, krediyi futbol direktörleri kazanır. Eğer futbolcular başarısız olurlarsa, bu sefer de teknik direktörler suçlanırlar. O yüzden son kararları hocaların vermesi gerektiğini söylüyor hep.
2003 senesinin yazında Glenn Hoddle’ın kovulmasından sonra Tottenham Hotspur’un başkanı Daniel Levy verdiği kararla, klübünün yeni bir istikamete doğru yönelmesini sağladı. Avrupa’ya yaptığı gezi sürecinde Avrupa futbolunda söz sahibi olan ekipleri inceleyerek, yapılanmalarını ve yönetiliş tarzlarını öğrenmeye çalıştı. İngiltere’ye dönüşde kafasında oluşan düşünce Tottenham’ın Avrupai bir yapıya geçmesiydi. Aklınıza şu soru gelebilir? Peki İngiltere Avrupa’nın ta kendisi değil mi? Haklısınız ama bir farkla; Avrupa’da Barcelona, Real Madrid, Bayern Munich, Borussia Dortmund, Porto, Benfica, Ajax, Udinese gibi ekipler, ki bu isimler çoğaltılabilir, futbol direktörlüğü sistemini oturtmuşlarken İngiliz futbolu 10 yıl önce bu ünvana tamamen yabancıydı. Hala da kavram karmaşası yaşamakta aslına bakacak olursanız. O günden bugüne futbol direktörlüğü sistemi Tottenham’a Premier Lig Şampiyonluğu getirmesede, Daniel Levy ısrarla bu sistemin uluslararası piyasada takıma güç katacağını savunmuş, süreklilik içeren bir stratejiyle A takımın oluşturulamasında ve özellikle alt yapıdaki gençlerin gelişiminde etkili rol oynayacağını belirtmişti. Hala da aynı düşüncede kendisi.
Patron Kim? Hangi Direktör?
Geçtiğimiz Haziran’da göreve gelen Franco Baldini’nin Tottenham’ın futbol direktörü olarak, Temmuz ayında işe alınan takımın yeni manager’ı Andre Villas Boas’la çalışacak olmasını manşetlerine taşıyan İngiliz Basını, özellikle Gareth Bale’nin Madrid’e satışından sonra takıma yapılan extra ve pahalı transferlerin ardından Baldini&AVB ikilisinin uyumunu göklere çıkartarak olası bir başarıyı abartarak lanse etmişti erkenden. Ancak kazın ayağı öyle olmadı maalesef!!! Önce Manchester City’e deplasmanda 0-6 yenilmek, yakaşık 10 gün önce de evinde Liverpool’a 0-5 mağlup olmak AVB’nin ipini çekti. Gareth’in satışından gelen parayla aldığı 7 fubolcuyla göze battı Spurs. Paulinho, Roberto Soldado, Nacer Chadli, Etienne Capoue, Christian Eriksen, Vlad Chiriches and Erik Lamela’nın gelişiyle sorulan soru şuydu; “Bu kadar çok oyuncuya ve acele transfere ihtiyaç var mıydı? Takım bu denli kötü müydü?” Boas’ın kovulmasıyla da her kafadan bir ses çıktı Tottenham hakkında. Eski başkanları Alan Sugar Villas’ı gereksiz transfer savurganlığından dolayı “pastahane’de para harcayan arsız çocuklara” benzetmiş ve profesyonelce davranmamakla suçlamıştı. Peki Franco Baldini futbol direktörü olarak resmin neresindeydi? Bu transferlerde hiç mi suçu yoktu? “İki direktör mantığında” Villas’ın saha içine ve Baldini’nin de saha dışına ve transferlere konsantre olması gerekmiyor muydu? Belki de Wenger haklıydı. Transferler yapılırken Baldini krediyi alan olmuştu ama bu transferlerle takım kötü sonuçlar alınca kabak Villas’ın başına patlamıştı. Aslında burda patronun kim olduğunu tartışmaktan çok, anahtar kelimelerin “uyum, görevin ve sorumluluğun doğru paylaşım” olduğunu farketmek gerekiyor sanki. Teorideki ya da kafalardaki “futbol direktörü, teknik direktörün patronu” klişesi çok da doğru değil. Yıllar önce Ali Şen’in Rıdvan Dilmen’e söylediği gibi; “Kravatı takar sportif direktör olursun ama teknik direktörün işine karşamazsın”. Evet çok haklı Ali Başkan. Eşofmanla kravat biribirine karışmamalı. İkiside ayrı ayrı gardroplarda tutulmalı.
Türk Futboluna Hangi Sistem Uyar?
İngitere’de “two tier structure” yani “iki katmanlı yapı” diye adlandırılan “FD/TD” oluşumu sadece Tottenham’la sınırlı değil. Manchester City, Chelsea, New castle, Sunderland, Southhampton gibi ekiplerde bu sistestemi oturtmakla meşguller. Şampiyonluğun güçlü adaylarından Liverpool ise tamamen farklı bir yapılanmaya gitmiş. Bir scout ekibi oluşturmuş hocaları Brendan Rodgers’ın da söz sahibi olduğu. Bizde Fatih Terim ve Aykut Kocaman modelleri; Sir Alex Ferguson ve Arsene Wenger’in Manchester United ve Arsenal’de oluşturdukları sisteme benzer özellikler gösteriyor aslında. Tek fark Fenerbahçe’de ve Galatasaray’da ”scouting” sisteminin ne yazıkki Avrupa standartlarında olmaması. Krasiç, Kadlec, Serdar Kesimal, Holmen, Dany, Amrabat transferlerinin yanlışlığı ve Terim’in Türk oyuncu konusundaki “eksik yatırımı” ilk göze batan yanlışlar.
Biliç-Özen modeli ne kadar başarılı olur bilemem ama sanki bize uyan model yerlide Terim-Kocaman, İngitere’den örnek alınabilecek Ferguson/şimdi Moyes-Wenger modeli. Ancak Wenger’in oluşturduğu “Scouting/oyuncu izleme” sisteminin işleme sokulması olmazsa olmaz. 2008’den itibaren efektif hale gelen bu sistemde; Arsenal’in İngiltere’de en az 12, Avrupa ve Amerika Kıtası içinde en az 7 scout’la çalışıyor olması Wenger’in detaycı yanını gösteriyor. Oluşturdukları “scout pramidinin” üstünde de chief scout Steve Rowley var. Bu sistemi oluşturmalarının sebebi de Manchester United ve Chelsea ile baş edebilcek finasal güçlerinin olmaması. Bizdeki yabancı sınırlamasından dolayı Arsenal benzeri, fakat daha küçük çaplı bir scouting sistemi ileriki yıllarda hem alt yapıyı güçlendirmek adına, hem de ucuz maliyetli yetenekleri bulma adına uygun bir sistem olabilir. Özellikle büyükler için.
25 Aralık 2013 Çarşamba, New York, 04:02
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.