ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

İslâm dünyasında misyonerlik faaliyetleri

Ayşegül KORKMAZ

21 Nisan 2013 Pazar 23:25
  • A
  • A

Osmanlının son devirlerinden itibaren ülkemize ve İslâm coğrafyasına yayılan hıristiyan misyonerler, son yıllarda özellikle Türkiye’de faaliyetlerini bir hayli yoğunlaştırmış durumdadırlar. Elbette İslâm dünyasını ve özellikle ülkemizi öncelikli hedef seçmelerinin sebepleri var. Bu sebepleri ve misyonerlerin farklı şekillere bürünmüş faaliyetlerini bir dizi halinde sunmak istiyoruz.

Misyonerlik tek bir yazı ile bitirilebilecek çapta basit bir konu değildir. Daha en başında farklı misyonerlik taktiklerini, bunların fikrî-dinî altyapılarını, bu faaliyetlerin asırları kapsadığını göz önüne alınca, vakıanın ne kadar geniş boyutlu olduğu anlaşılır.

Misyonerlikle ilgili taktiklerinin her biri üzerinde ayrı ayrı durulması gerekiyor. Ancak bunları bir makaleye sığdırmak mümkün değil. Bu yüzden öncelikle genel hatlarıyla misyonerliğin ne olduğu, gayeleri, hedefleri ve metotları gibi kon ular üzerinde durmak istiyoruz. Misyonerlik ile ilgili diğer önemli konuları da sonraki yazılarda ele almaya niyetliyiz.

Misyonerlik nedir?

“Misyon” kelimesi sözlükte “görev, yetki, vekalet , bir kimseye bir işi yapması için verilen görev ve bir kişiyi bir göreve göndermek” anlamlarına gelir. Buna göre “misyoner” de “görevli, yetkili kimse” demektir. Kelime Hıristiyanlıkla ilişkili olarak özel bir anlam kazandığından, misyon ve misyoner kelimelerini şöyle anlamamız gerekiyor: Hıristiyanlığı yayma gayesi ile kurulan kuruluşlara misyon, bu misyonda görev alanlara misyoner, Hıristiyanlığı yayma faaliyetinin her çeşidine de misyonerlik denir.

Elbette sadece Hıristiyanlık dininin mensupları dinlerini yayma çabası göstermez. Diğer başka dinler de yayılma arzusundadır, o dinlerin mensupları da dinlerini başkalarının kabul etmesi için çaba gösterirler. Ancak “misyonerlik” denilince akla sadece Hıristiyanlık gelir. Zira tarih boyunca ve bugün hıristiyanlar , misyonerlik faaliyetlerine çok büyük önem vermişler, bu faaliyetleri kurumsallaştırmışlar ve bunun için her yolu mübah görmüşlerdir. Hıristiyanlığı yayma faaliyetinin dünyanın her yerinde, her türlü yöntemi kullanarak ve çok yoğun şekilde devam ediyor olması, misyonerlik ve Hıristiyanlık arasında bir özdeşlik doğmasına sebep olmuştur.

Misyonerlik ve tebliğ arasındaki fark

Bu noktada, müslümanların İslâm’ı tebliğ vazifesi ve bunun tatbik metodları da bir tür misyonerlik değil midir? sorusu akla gelebilir. Peşinen söyleyelim, ne dayandığı prensipler bakımından ne de yöntemleri itibarıyla tebliğ ile misyonerlik kesinlikle aynı şey değildir.

O halde tebliğ ile Hıristiyan misyonerliğinin dini telkin metodları arasındaki farklılıklara göz atalım:

İslâm, “Allah katında yegane din İslâm’dır.” (Âl -i İmran, 19) ve “Kim İslâm’dan başka bir din ararsa ondan kabul edilmeyecektir” (Âl-i İmran, 85) buyurur. Yani insanlığın biricik sahih dini İslâm’dır. İnsanlar bu sahih dine davet edilmelidir.

Fakat bu davetin ölçüleri vardır. Cenab -ı Allah “onlarla mücadelenin en güzel şekilde yapılmasını” ( Nahl , 125) emreder. Buna göre müslüman tebliğci, Allah’ın kullarına hakkaniyetle, müsamaha ile, inanç ve irade özgürlüğünü esas alarak yaklaşır. “Dinde zorlama yoktur” (Bakara, 256) ilkesinden hareketle kimseyi zorla veya çeşitli vaatlerle kandırarak müslüman yapma yolunu seçmez. Yahudi ve hıristiyanlara “ Ehl -i kitap” statüsü tanıyarak dinlerini serbestçe yaşama hakkını verir. İslâm tarihi bunun sayısız örnekleriyle doludur. İslâm, din doğru bir şekilde tebliğ edildiği takdirde, insanların kendi istek ve iradeleriyle müslüman olacaklarını öngörür.

Hıristiyanlar ise bu noktada çok farklı davranır. Bugün maddi menfaat, iş bulma, öğrenim görme, yurt dışına gitme gibi çeşitli vaatlerle kandırılarak insanlar hıristiyan yapılmaya çalışılmaktadır. Dahası onların tahrif edilmiş kutsal kitabı bu iş için her yolu mübah görür. Misyonerliğin ilk önderlerinden Pavlus’un bu konuda söyledikleri gerçekten ibret vericidir:

“Ben özgürüm, kimsenin kölesi değilim. Ama daha çok kişi kazanayım diye herkesin kölesi oldum. Yahudileri kazanmak için yahudilere yahudi gibi davrandım. (…) Güçsüzleri kazanmak için güçsüzlerle güçsüz gibi oldum. Ne yapıp ne edip bazılarını kurtarmak için herkesle her şey oldum.” ( Korintoslulara I. Mektup, 9: 19-22 )

Aynı Pavlus bir başka yerde de şöyle der:

“…Kurtulsunlar diye bir çok kimsenin yararını gözeterek herkesi ‘her yönden’ hoşnut etmeye çalıştım.”

Bütün bunları değerlendirdiğimizde bu tavırların İslâm açısından tam anlamıyla takıyye ve münafıklık olduğunu görüyoruz. Yani hıristiyan misyonerliği, İslâm’ın tebliğ anlayışından farklı olarak, insanları hıristiyan yapmak için gerektiğinde her türlü iki yüzlülük ve sahtekârlığı olumlu görmektedir. Misyonerler de böyle yapıyorlar zaten.

Misyonerlerin gaye ve hedefleri

Misyonerliğin gayesi temelde Hıristiyanlığı yaymak olarak gözükse de, aslında iş bundan ibaret değildir. Fransa Katolik Enstitüsü profesörlerinden Jack Daniel, misyonerliği üç aşamalı olarak ele almaktadır:

1. Misyonerliğin bütün gayesi Hıristiyanlığı yer yüzüne yaymaktır.

2. Bir ülkede kiliseler bina etmeden önce veya ettikten sonra bu kiliseleri yaşatacak elemanları bulmak. Bunun için de o ülkenin aydınlarının kültürüne ve eserlerine hıristiyanî unsurlar sokmak. (Son yıllarda yerli hıristiyanların televizyonlarda birden bire boy göstermeye başlaması bu amaca yöneliktir.)

3. Hıristiyanlıkla Batı uygarlığını aynı göstermek. Yani Batı’nın bugünkü maddi gelişmişliğini Hıristiyanlığa borçlu olduğu, müslüman dünyanın geri kalmışlığına da İslâm’ın sebep olduğu fikrini işlemek.

Bu propaganda ile ilgili olarak şu kadarını söyleyelim, tarih ispat ediyor ki müslümanlar yüksek islâmî hassasiyet gösterdikleri devirlerde üstün olmuşlar, dinlerinden uzaklaştıkları ölçüde de gerilemişlerdir. Hıristiyan dünyada ise bunun tam tersi olmuştur. Batı’nın bugünkü refahının iki temeli vardır: Kilisenin baskısından kurtularak tamamen dünyevîleşmeleri, sömürgecilik faaliyetleri ile dünyayı yağmalamaları.

Misyonerliğin birinci hedefi Hıristiyanlığı yaymaksa, ikinci hedefi de islâmî gelişmeyi ve yayılmayı durdurmaktır. Bunun için de müslümanları hıristiyan yapamazlarsa ne yapmaları gerektiği üzerinde dururlar. Bu amaçla da hiç olmazsa kendi dininden, kültüründen, tarihinden kopuk, yozlaşmış, köksüz bir neslin ortaya çıkması için çalışırlar. Müslüman ülkelerde bu kadarını bile büyük bir başarı kabul etmişlerdir.

Nitekim ülkemizde ve diğer müslüman ülkelerdeki ilk faaliyetlerinde hiçbir başarı elde edememişler, bunun sonucunda toplumu yozlaştırma yoluna gitmişlerdir. Çok uzun bir süreci göze alarak giriştikleri bu yolda maalesef kısmen başarılı da olmuşlardır.

Nasıl yetişiyorlar?

Misyonerlere öncelikle genel anlamda Hıristiyanlık, özel olarak da görev yapacakları ülkenin kültürü öğretilir.

Bunun için önce okullardan ailelerinin izniyle en zeki çocuklar seçilir. Bu çocuklar misyonerlik yapacakları ülkelerin okullarına da gönderilip özel eğitime tabi tutulur. Eğitimleri ilk olarak Hıristiyanlığı en iyi şekilde öğrenmekle başlar. Hıristiyan şuuru ve heyecanı verilerek dünyanın en ücra köşesinde seve seve görev yapacak hale getirilirler. Bunun yanında mesleki eğitim de verilir. Doktorluk, hemşirelik ve öğretmenlik önde gelen mesleklerdendir.

Misyonerlere mali yönden büyük destek sağlanır. Aldıkları bu destekle her misyoner gittiği ülkedeki işsiz, fakir ve kimsesizlere maddi yardım yaparak onları Hıristiyanlığa dahil etmeye çalışır. Çeşitli yardım dernekleri kurmaları, oralarda görev yapmaları ve bu şekilde propaganda faaliyetinde bulunmaları sağlanır. Ne yazık ki ülkemizde ve diğer müslüman ülkelerde bu metodu başarı ile uygulamaktadırlar.

Her misyonere din eğitimi yanında diğer alanlarda eğitimler de verilir. Birden fazla yabancı dil öğrenmeleri teşvik edilir. İslâm ülkelerinde görev yapacak misyonerlere Arapça ve İslâm kültürü öğretilir. Ancak bu metot bazen aleyhlerine işlemiş, İslâm dinini öğrenen bazı misyonerler kendi hür iradeleri ile müslüman olmuşlardır.

Müslümanların Hıristiyanlığa yöneltelecekleri tenkitlere çok iyi hazırlanırlar. İslâm’a ve müslümanlara hangi konularda tenkit yöneltecekleri, hangi noktalarda gençlerin zihinlerini bulandıracakları konusunda da eğitilirler.

Görüldüğü gibi, ülkemiz ve İslâm dünyası göz önüne alındığında bir yanda son derece donanımlı ve her yola baş vuran hıristiyan misyonerler, diğer yanda da çoğunlukla kendi dininden ve kültüründen bîhaber bilgisiz ve fakir müslüman halk bulunmaktadır. Yine de misyonerler tam istedikleri gibi bir netice alamıyorlar.

Misyonerlerin çalışma yöntemleri

Misyonerler gittikleri ülkelerin şartlarına göre çok çeşitli faaliyetler içine girerler. Öncelikle İncil’i, Hıristiyanlığı propaganda eden kitap, broşür ve dergileri o ülkenin diliyle yayınlar ve dağıtırlar. Bugün ülkemizin her tarafında sayısız İncil dağıtmaktadırlar. Aslında hem Kur’an’ı hem de İncil’i okuyan bir insanın Kur’an karşısında İncil’i tercih etmesi normal şartlarda kesinlikle mümkün değildir. Ancak kendi dinini ve kitabını bilmeyen müslümanların bu yolla kandırılmaları söz konusu olmaktadır. Bundan kurtulmak için insanımıza kendi dinini, kendi kitabını ve kendi kültürünü en iyi şekilde öğretme vazifesi hepimizin sorumluluğudur.

Misyonerlik faaliyetlerinin değişik taktiklerinden biri de, Hıristiyanlığı hemen telkin etmemeleridir. Önce kültür tahribatı yapmaya çalışırlar. Sonra çeşitli sorularla zihinleri bulandırırlar. Müslümanların maddi geri kalmışlığını öne sürerler. Bunun sorumlusu olarak İslâm’ı göstermeye çalışırlar. Bu söylenenlere inanan birini kandırmaları artık kolaydır.

Bulundukları ülkelerde azınlık okulları açmaya çalışırlar. Azınlık cemaatlerin çocuklarının bilgi ve kültür düzeyini yaşadıkları toplumun çocuklarından üstün hale getirirler. Bu okullardaki hıristiyan çocuklarını daha da şuurlandırmaya çalışırlar. Hıristiyan olmayan…

YORUM YAZ
TOPLAM 6 YORUM

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.

  • - Fatih SULTAN:23 Nisan 2013, Salı 09:49

    Adı ayşe, göbek adı juli işte misyonerlik böyle birşey

  • - Ayşegül KORKMAZ22 Nisan 2013, Pazartesi 21:48

    juliannecyrus2013@hotmail.com, facebook adresim ve e-postam

  • - yasin yasin:22 Nisan 2013, Pazartesi 20:11

    ayşegül hanim meraba.iletişim adresiniz nedir.size nasil ulaşabiliriz.

  • - Fatih SULTAN:22 Nisan 2013, Pazartesi 13:56

  • - Fatih SULTAN:22 Nisan 2013, Pazartesi 13:47

  • - Fatih SULTAN:22 Nisan 2013, Pazartesi 13:32