Kelimeler insanların duygularını, zihinden geçen düşüncelerini ortaya koyabildiği güçlü bir iletişim aracıdır. Fakat öyle zamanlar ve durumlar vardır ki şairin de ifade ettiği gibi kendi varlığından sıyrılıp kifayetsiz bir kimliğe bürünürler. Varlığımızı ortaya koymak adına elimizdeki en güçlü silah olan KELİMELER tamamen “anlamsızlaşır”lar..
Bazen sessiz duruşlar kelimelerden daha çok çarpar insanı..Duruş! Bu belki de hayatımızdaki en elzem ihtiyaçlar listesinin birinci sırasında gelir. Meşhur bilim adamı Pavlov’un ihtiyaçlar merdivenine bakarsak en temelde yeme içme barınma gelir ve sonra diğerlerini sıralar( Pavlov’un köpeği pek meşhurdur . Belli saatlerde yemekten önce çaldığı zille şartlanma güdüsünü ortaya çıkaran deneyler yapmıştır. Bugün o deneyler uzaktan zihin kontrolüne kadar uzanmış olmakla beraber konumuzla ilgisi olmadığından kapıyı yeniden kapatıyorum, bir küçük notla: Batı insan yönetimini bu şartlama ve güdüleme üzerine kurmuşken İslam’ın insan yönetimi Gönül ve gönüllü olma üzerine inşa edilmiştir ki fark su götürmez derecede büyüktür). Oysaki doğduğumuzdan beri bu kadar gayret, telaş, hedefler, koşuşturmalar yaşam içinde bir DURUŞ’a sahip olabilmek içindir : Günlük en ufak keyiflerden tutun da insan hayal dünyasında zihninde, ülkesiyle veya kendi geleceğiyle ilgili yani yaşamın kendisiyle kontak halinde olduğu her noktasını yaşatabilmesi ve canlı tutabilmesi için var olduğu tüm zaman dilimi -sadece dünya boyutu değil- ve kapladığı kainat mekanı içinde kendisini enlem boylam düzlem dikey yatay ve bilimum ölçü birimleriyle koordinatlarını belirleyebilmesidir.
Bunu başarmak sanıldığı kadar, belki de doğru ifade sanılmadığı gibi, hiç kolay değildir. Hem kutsal kitaplarda hem diğer öğretilerde özellikle Doğu inançlarında bütün usul ve yöntemlerin istikameti budur. İslam dininde ise seyr-i süluk diye ifade edilen, bu fakirin ancak kuru bir kelime olarak satırlarına taşıdığı ruhsal yolculuğunun son durağı olan mürşidi kamil olma amacı da o ihtişamlı Everest gibi ulaşılmaz duran, varmak için de nice sıkıntı ve çilelerle bedel ödeten O noktadır.
Şüphesiz ki insan, Kur’an’ın ifadesiyle “cahil, aceleci, nisyanla malul” arıza ve eksikleri çok olan bir mahluktur. Bir tarafımız böyle fakat diğer taraftan Allah’ın yeryüzünde halifelik saltanatı bahşettiği İNSAN, zayıflığını tevazuyla kabul ederek Yaradanı’na muhtaçlıkla sığınmasıyla azametli tarafını yükselterek yeryüzünde İHTİŞAMLI bir DURUŞ sergiler.
Sayın deyince bana ırak gelen canım deyince ancak muhabbetimi ifade ettiğime inandığım Canım Başbakanım’la kısa bayramlaşmada hissettiğim işte bu sağlam duruştu. O an arada akan kelimelerden çok daha uzun zamanı dolduran sessizlik içindeki algılayabildiğim kendinden emin, samimi ve kucaklayıcı duruşuydu.
Bugün Mısır’da yaşanan acı olaylara bakınca geçmişte yaşatılan aynı acı olayları anımsamamak mümkün değil! Daha dün Bosna, Filistin için ağladık, halen devam eden Suriye ve diğer yerlerdeki katliamlar için ciğerimiz yanıyor. Ne için? Müslüman sağlam basarsa bu hayatta, dik durursa ülkesinin, topraklarının ve varlıklarının üzerine kara gölge gibi çökmüş olanlara sağlam bir tekme atacağından olsa gerek. Allah’ın kulları Peygamber’in (asm) kuzularının namazla öğrendiği ilk şey ayakta, kıyamda durduğu dik bir DURUŞ’tur .
”Hak geldi batıl zail oldu. Batıl zail olmaya mahkumdur”
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.