Gezi Olayları’ndan bu yana “faiz lobisi” gündemdedir. İşin ilginç yanı son ayda bankalar 28 milyar dolar kar etmişlerdir. Bu korkunç bir kardır. Soygunun bu kadar büyük ve kolay yapılabilir bir ülkede faiz lobisinin, “iç savaş” senaryoları yazması, bu lobinin amacının sadece para kazanmak olmadığını açığa vurmaktadır. Bir ayet-i kerime’de şöyle buyrulmuştur:
“Biz, bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman, oranın Mutrafini’ne emrederiz, böylelikle onlar onda bozgunculuk çıkarırlar. Artık onun üzerine söz hak olur da, onu kökünden darmadağın ederiz.” (İsra Suresi: 16) Mutrafin; refah içerisindeki aristokratlardır. Faiz, sadece paradan para kazanma soygunu değildir aynı zamanda faiz, sosyal ve siyasal sömürü sistemidir. Çünkü ayet-i kerime’de faizcilerle (tefeci ve bankacılarla) şeytan ilgisine dolaylı değil direk değinilmiştir. Şöyle buyrulmaktadır:
“Faiz yiyen kimseler, şeytan çarpan kimse nasıl kalkarsa ancak öyle kalkarlar.” (Bakara Suresi: 275)
Türkiye ve dünyada gelir adaletsizliğinin en önemli amili “faiz”dir. Nüfusun en çok kazanan \%20’lik kesimi Milli Gelir’in yüzde ellisini kontrol etmektedir. İzmir İktisat Kongresi’nden bu yana faize dayalı ve sermayenin kontrolünde bir siyasi model ortaya çıkmıştır.
Faizi silah olarak kullanan Küresel Sermaye, bütün dünyada örgütlüdür. Soros, Küresel Sermaye’nin önemli isimlerindendir. Küresel Sermaye, bütün dünyada ülkeleri çok uluslu şirketler, uluslararası kurumlar ve sivil toplum kuruluşları üzerinden ele geçirmeye çalışırlar. Amaç daha fazla para kazanmanın ötesindedir. Nihai hedefleri siyasal ve sosyal sistemi tamamen kontrol altına almaktır. Ülkelere borç vermeleri üst siyasi yapıyı kontrol etmelerine yararken halka 30 yıla yakın kredi vermeleri de ülkelerin halklarını da ipotek altına almalarını sağlar. Kredilerle hem halkın dayanışma duygularını törpülerler hem de tüketim alışkanlıklarını değiştirirler. Hatta dinlerini bile değiştirirler. Gezi Olayları’ndan sonra KOÇ ve Zaman Gazetesi’nin ittifakları ve kardeşlikleri göz yaşartmaktadır. Gerçi dostlukları çok daha eski ve derin ama yazımızın konusu karanlık ilişkiler değildir.
Ülkemizin ferdi kredi borçları neredeyse devletin bütçesine yaklaşmıştır. İnsanlarımız faizci şeytanların elinde adeta rehindir. Şimdi bir haberi okuyalım:
“Çorum'da bir banka şubesinden çektiği 10 bin liralık krediyi ödeyememesi nedeniyle hakkında hapis istemiyle dava açılan kanser hastası sanığın yargılandığı davada hakim, sanığın cezalandırılmasına yer olmadığına karar verdi.
Kanser hastası Yücel Bolatçı, sağlık sorunları nedeniyle bir süre sonra çalıştığı işten ayrılmak zorunda kaldı. Kredi taksitlerini ödeyemeyen Bolatçı, bunun üzerine banka ile yeniden anlaşma yaptı. İşsiz olduğu için bu anlaşmayla oluşturulan taksitleri de ödeyemeyen Bolatçı hakkında hapis cezası istemiyle dava açıldı. Raporları inceleyen hâkim Arzu Canikoğlu, 'Borçlunun çalışarak bir borcu ödemesini imkânsız kılacak ağırlıkta olduğuna dair vicdani kanaat oluşmuştur” dedi. (http://yenisafak.com.tr/gundem-haber/kanserli-saniga-vicdan-beraati-07.12.2013-590564)
Yukarıdaki türden kanunu takmayan vicdanlı hâkimler bulmak herkese nasip olmaz. Elbette şeytanların söz sahibi olmadıkları bir düzen isteriz. Ama şu anda Hükümete büyük bir görev düşmektedir. Hükümet, halkını şeytanların elinde rehin durumuna düşen halkını kurtarmalıdır. Polisler, yargı ve güvenlik birimleri sadece büyük soyguncuları soyan soyguncuların peşine düşmemelidir. Bu ülke halkın vergileri ile yaşamaktadır. Ama bankalar, halkı rehin almışlardır. Hükümet, yarın büyük bir sosyal deprem yaşamak istemiyorsa halkın faiz borçlarını affedecek kanun çıkartmalıdır. Ayrıca anaparayı ödeyemeyecek durumda olanların borçlarını da devlet ödemelidir. Bütün bunları yaparken şeytanın maskesini de indirmelidir.
Başbakan, kredi kartı sorununda geçmişte; “insanlar dürüst olmalıdır ve ödeyecekleri kadar harcamalıdır” açıklamasını yapmıştı. Hâlbuki kendisi dürüst olmasına rağmen Gezi Olayları’nda faiz lobisinin tuzağına düşmüştür. Demek ki her yandan saldırılan halkta haydi haydi tuzağa düşebilir. Kaldı ki halkın üzerine yukarıda da gördüğümüz gibi güya İslami görünen Camialarla bile gidilmektedir. Hükümet, halkı yanına almak istiyorsa iki şey yapmalı; birincisi siyasi af çıkartmalı (kişisel suçlara da af çıkartmalı çünkü yargının bütün hükümleri tartışmalıdır) ikincisi de faiz borçlarını silmelidir. İşte o zaman halk mı büyük yoksa faiz lobisi mi büyük ortaya çıkar.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.
hani öyle bi şey yapsa başbakan direk cennetlik milletin duası ona yeter