Her müslüman, Hz. Adem (as)’dan bu yana Müslümanlardan başkasının cennete giremeyeceğine inanır. Sonunun cennet olacağına inanan müslümanlar, dünyevileşemezler. Dünyevileşme, ahirete inanmayanların işidir. Çünkü ayet-i kerime’de şöyle buyrulur:

“De ki: “Allah yanında ahiret yurdu başkalarının değil de yalnızca sizin ise, eğer iddianız da sadık iseniz haydi hemen ölümü temenni ediniz, ölmeyi cana minnet sayınız.

Fakat elleriyle işledikleri yüzünden onu hiçbir zaman temenni edemeyecekler. Allah, o zalimleri bilir.

Elbette onları insanların hayata en hırslı, en düşük olanları olarak bulacak, hatta müşriklerden bile daha düşkün bulacaksın. Onların her biri bin sene ömür sürmeyi arzular, oysa uzun yaşamak kendisini azaptan kurtarıp uzaklaştıracak değildir. Allah, onların neler yaptığını görüp duruyor.” (Bakara Suresi: 94-96)

Hayat sadece bu dünyadan ibaret değildir. Esas hayat ahirettedir. Ama ne yazık ki bizler uzun zamandan bu yana bu hassasiyeti kaybettik. Kaybettiğimiz içinse düşmanlarımız ve şeytan bizimle topla oynar gibi oynamaya başlamıştır. Hz. Peygamber (sav) Efendimizin tespiti şudur:

“Oburların sofraya üşüştüğü gibi, milletlerin sizin üzerinize üşüşeceği gün vardır.” Bunun üzerine sahabeler sordular:

“Ya Resulullah (sav), o gün sayımız az olacağından dolayı mı böyle olacak?”

“Bilakis o gün sizin sayınız çok olacak ama suyun üzerindeki çerçöp gibi olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın göğsünden size karşı korkusu çekip alınacak. Ve Allah sizin kalbinize vehn atacak.” Bunun üzerine sahabeler “vehn”in ne olduğunu sordular. Peygamberimiz (sav) şöyle buyurdu:

“Dünya sevgisi ve ölümden nefret.” (Ebu Davud)

Anlıyoruz ki dünyayı sevmek ve ölümden nefret etmek düşmanlarımızın üzerimize gelmesini sağlamaktadır. İnsanoğlu yeryüzünün hâkimi değil halifesidir. Dünyayı seven insanların ellerinden dünyada alınmaktadır.

Yeryüzü coğrafyasının tamamında müslümanların üzerine gelindiği açık. Topraklarımızın hemen tamamında İslam egemen değildir. Kendi topraklarımızda başkalarının yasaları uygulanmaktadır. Hiç şüphesiz bir toplum için bundan daha büyük zillet düşünülemez. Hadis-i şerif hem zilletimizin sebebi hem de zilletten kurtulma yolu gösterilmiştir.

Artık hepimizin tek tek ölümü isteyip istemeyeceği konusunda kalbimizi yoklamakta fayda vardır. Son zamanlarda Suriye, Afganistan ve Mısır’da gelişen hadiseler göstermektedir ki, müslümanlar olarak bizler yavaş yavaş vehn hastalığından kurtulmaya başladık. Evet, vehn hastalığından kurtuldukça düşmanlarımızın yenileceğini göreceğiz.