Medine’nin münafıklarından Abdullah b. Übeyy b. Selül altı cariyesini zorla zinaya sevk ediyordu. İkisi gelip durumu Resul-i Ekrem (sav)’e şikâyet ettiler. Bunun üzerine Resul-i Ekrem (sav) onları o münafıkın elinden kurtardı ve şu ayet nazil oldu:
“Evlenme imkânını bulamayanlar ise, Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve cariyelerden) mükatebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde (hürriyete kavuşmalarında kendileri için) bir iyilik görüyorsanız, hemen mükatebe yapın. Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki, zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir.” (Nur Suresi: 33)
Ayet-i kerime’de namuslu kalmak isteyen kimselerin fuhşa zorlanmasını kat’i olarak yasaklamaktadır. Namuslu kalmak istemeyenlere yapılacak bir şey olmadığı için onlar konu dışında bırakılmıştır. Elbette İslam Toplumunda zina eden kimselere ceza verilir ama illa da fuhuş yapmak isteyenler mutlaka bir yolunu bulurlar.
Ayet-i kerime’de insanları fuhşa zorlayan temel unsurun dünya malı olduğu beyan edilmiştir. Dolaysıyla fuhuş etrafında oluşan bir mafyanın varlığı haber verilmiştir. Buna karşı iki önlemden bahsedilmiştir: Evliliklerin kolaylaştırılması ve fuhuş mafyasının engellenmesi.
Âlimlerimiz ayetin gelişinden fuhşa zorlanan kimselerin değil fuhşa zorlayan kimselerin sorumlu olduklarından bahsetmektedir. Zira zorlananlar hakkında: “kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki, zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir” hükmü gelmiştir. Dolaysıyla müslümanlar, fuhşa zorlanan kadınlara acımalı ve fuhuş mafyasının elinden onları kurtarmalıdır. Ama burada bir sorun karşımıza çıkmaktadır.
Fuhuş Mafyası günümüz Türkiye’sinde devlet koruması altındadır. Fuhuş resmi kazanç vesilesi olarak kabul edilmektedir. Ayrıca laikperestler genelevlerinin kapatılmasına ve kadınların satılmamasına şiddetle karşıdır. Feministler fuhşu bırakın namussuzluk olarak görmeyi onur vesilesi saymaktadır. Kapitalistler için kadın zaten bir metadır. Komünistler komün hayatını benimsediklerinden fuhuş onlar için doğal yaşamın bir parçasıdır. Ulusalcılar fuhşu devrimlerin tabii bir parçası olarak görmektedir. “Antikapitalist Müslümanlar” da tıpkı Batiniler gibi namus dâhil her şeyi helal görmektedir. Kanunlar Allah’ın serbest bıraktığı dörde kadar evliliği yasaklamaktadır ama aynı kanunlar zinayı helal görmektedir.
Bu noktada müslümanların elleri ve ayakları bağlanmaktadır. Ama kalbimizle ve dilimizle namussuzluğa karşı çıkmak zorundayız. Genelevlerinin kapatılması için elimizden geleni yapmalıyız. Zira genelevi meselesi ülkemizin kanayan yarasıdır. Onlar yerinde kaldığı sürece hiçbirimizin namus emniyeti sağlanamaz.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.