Hürriyet Gazetesi, “kadın cinayetleri” meselesini konu edindiği bir haberi önce “Savcıdan Örnek Mütalaa” şeklinde başlık atmış sonra şöyle devam etmiştir:

Savcı K. Nazmi Yelkenci 35 yıllık karısını öldüren adamın yargılandığı davada, diğer kadın cinayetlerine örnek olacak mütalaa verdi. Ayten Daşdelen’in “Ne biçim erkeksin? Yanındayken başka birisini hayal ediyorum” sözleri tahrik sebebi sayılamaz. Yaşar Daşdelen böyle konuşma olsa dahi boşanma davası açabilirdi.”

Türk Ceza Kanunu’nda “haksız tahrik” maddesi şöyle düzenlenmiştir: “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla ve müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.”

Savcı, “Ne biçim erkeksin? Yanındayken başka birisini hayal ediyorum” sözlerini “haksız tahrik” kapsamına almıyor. Koca boşanabilirmiş. Sanki boşamak kocanın elinde… Türkiye’de boşanmak hâkimin huzurunda olmak zorundadır. Oradaki hâkim de “namus, çok önemli bir değer değildir. Boşanmayın canım” derse. Ve kocanın şunu dediğini düşünün, “karım, bana başka erkekleri arzuluyorum dedi, onun için boşanıyorum Hâkim bey.”

Aslında Türkiye’de kanunen aile de yoktur. Çünkü “Medeni Kanun” aile de “aile reisi”ni tanımaz. Aile küçük bir örgüttür ve her örgütün bir lideri olur. Ama Medeni Kanun, aklımızla dalga geçiyor. Yargıtay, bir taciz davasında “koca, karısının davasına müdahil olamaz. İkisi de ayrı kişiler” demiş ve Taraf Gazetesi de devrim gibi bir karar olarak sunmuştu. Zaten karısının namusu, kocayı ne ilgilendirir?

Meselenin bir başka yönü de şudur. Müebbet Hapis ile 18 yıl kıyaslaması nasıl yapılıyor. Bir taraf sonsuzluğu simgelerken diğer taraf yanında sıfır gibi kalıyor. Aklımıza mukayyet ol Rabbim!..

Elbette bunları derken, kocanın kadını öldürmesini savunuyor değilim. Benim tarafım İslam Şeriatı… Ama konuştuğumuz zemin şu an Laik Kanunlar ve uygulamaları.