ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

FİTNEYE YENİK ZULÜM ÇAĞI

BÜŞRA GÜMÜŞ

21 Ağustos 2013 Çarşamba 12:08
  • A
  • A

Dünya var olduğu günden beri nur, zulmetin peşinde; ışık karanlıkla yan yana; gündüzler geceleri takip etmekte ve güzel çirkin iç içe.
Şimdi de öyle gün oluyor çepeçevre zulmetlerle kuşatılıyor ve sesimizi yükseltip avaz avaz, “Her yer karanlık… mağrip mi yoksa makber mi ya Rab?” (A. Hamid) diye bağırasımız geliyor…
Yeni bir çağla beraber bütün dünyayı en korkunç kaoslara sürükledikleri aşikar. “Herkesin kör ve alemin sersem” (Ziya paşa )yerine konması ayrı bir olay; toplumların inim inim inlediğinin görmezlikten gelindiği de apaçık dahası olup biten bunca şeye dur! diyecek yiğitçe bir sesin yükselmeyişi ise, hepimiz için ayrı bir karanlık…Kimsenin çıkmayışı ise mazlumlar adına büyük ızdırap… İslam topraklarında bir kargaşa ise birbirinden yaman; onlar gibi düşünmediğimiz takdirde ezilmeniz mukadder… Bunlara karşılık “hak” demeye veya “demokrasiyi” telaffuz etmeye kalksanız “medeniyet” “modernite” , “çağdaşlık” deyiverip sindirirler sizi ve herkesi bunlar da şimdilerde olağan hadiselerden. Yüreğim buruk ve kanlar içinde Batı’ya doğru dönerek haykırmak ve şunları söylemek istiyorum; Ey Shakespeare’lerin Dante’lerin milletleri siz, hani nerde sizin o insanlık, adalet rüyalarınız? Buna karşı ne diyeceksiniz?
Evet yıllar var ki hemen her yerde zayıf güçsüz ve geri kalmış ülkeleri büyük ölçüde kaba kuvvet idare ediyor, hem de hiç kimseye hesap vermeden. Bir baştan bir başa şu koca İslam dünyasında şimdiye kadar emsaline az rastlanan mazlumiyetler, mağduriyetler en feci şekilde yaşanıyor. Her yerde kan, her yerde ürperten bir vahşet…
Dünya da iç içe buhranlar yaşanıyor. İnsanlık huzursuz ve hep hafakanla oturup kalkıyor. Yarınlar hakkında kimsenin olumlu bir düşüncesi yok. Hadiseler boz bulanık. Zalim zulmüyle dünyanın çehresini karartıyor; mazlum acz içinde yeisle kıvranıyor, imdada koşacaklardan henüz habersiz bir şekilde…..
Bugün hakkın ve gerçeğin yoğun bir rüya perdesi ile örtülü olduğu ve ikiyüzlü grubun sinsi emellerinin gerçekleşmeye başladığı bu sırada bizlerin sükûtu cinayettir.
İnsanın keder ve yeise bir dereceye ulaştığı zaman nasıl gözyaşları kuruyorsa, dil de böyle bir zamanda halini ifade için kelime bulmaktan aciz kalıyor.
Medeniyet maskesi altında Mısır’da darbeciler ne cinayetler işlediklerini görmüyorlar mı vahşetlerini medeniyet alemi ne hisle seyrediyor medeni olduklarını iftiharla yıldızlı uzun bildirilerle ilan eden batıya bakalım. Bu süreç emperyalist bir işgal programında bin yıllık kinle Müslümanlığı yok etme ve İslam mülkünü paylaşma dönemi olan bir Haçlı seferidir!
Avrupa eğer bu İslamı mahvetmek isterse sorarım o tarihe ki safhaların hiçbir devrinde saldırının bu derece haksız bir şekline şahit olmuş mudur, sorarım o İslam alemine ki, kollarının ayaklarının kesilmesine rağmen Kur’an’ı daima başı üstüne taşımış ve yerlerde süründürmemiş olan Müslüman kavminin yok edilişinden kalbi incinmeyecek mi?….

Son olaylara bakıldığı zaman ortalığı genel bir cinnet istila etmiş durumda. Bunun için bugün bize milli bir görev değil insani bir görev sırası geliyor. Günden güne yoğunluk kazanan karanlığın yerine gerçeğin ışıklarını getirmek gerekir. Bizim yakacağımız ışık küçük bir kandilden ibaret olsa da onun aydınlığı tutulan karanlıklarını parçalamaya onu nurlandırmaya yeterli olur. Müslüman bugün en kara gününü yaşıyor, en karanlık gecesini. Fakat insanın hayatında sabahı olmayan gece yoktur. Yarın belki parlak bir sabah olacaktır … .
Fatihlerin, büyük hakanların şan ve şeref ülkesine miras kalan Mısır ve Mısır halkı;evet bir zaviyeden bakınca, hal işte içler acısı. Yakın geçmiş itibariyle bu ülkede yeniden bir diriliş humması yaşanmaya başladı; hem de topyekün dünyaya bazı şeyler vaadetme çizgisinde bir diriliş humması. biz bütün felaket ve musibetlere, her şeye karşı ülke ve milletlerin hayat ve kurtuluşundan ümidimizi kesmeyelim. Bilelim ki gökler fırtınasız baharlar hazansız olmadığı gibi, hiçbir vakit insanlarda dertsiz kalmamışlardır. Iztırap insanlığın bir yanıdır. Yenilgi her milletin hayatında kaderin elinden içtiği bir zehirdir. Lakin fırtınalardan sonra parlak güneşler ve hazanlardan sonra güzel çiçekler göründüğü gibi dertlerden sonra da saadet günleri gelir.
Tarihin dönüm yerinde bulunuyoruz. Artık hayal arkasından koşacak değiliz, kendimizi avutacak zamanda değiliz. Gerçekle pek acı pek üzücü büyük gerçekle karşı karşıyayız. Tehlike karşımızda değil aramızda boğazımızda onu gargara ediyoruz bahtsız millet senin şanlı tarihine kesin bir son vermek dünyalar kadar, dünyalardan mübarek ve güzel vatanını namusuna tükürmek istiyorlar…Şimdi sana gülen gözler senin son mirasını konmak isteyen yağmacılardan başka bir şey değildir. Senin bir yardımcın var Allah! Onun topu tüfeği zulmü mezalimi var; senin Hakk’ın Allah’ın var işte sen yalnız ona güvenmelisin. Hak’tadır, Hak’tır en büyük kuvvet. vesselam….

YORUM YAZ
TOPLAM 3 YORUM

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.

  • - misafirim misafir:26 Ocak 2014, Pazar 23:57

    evet
    ...Yarın belki parlak bir sabah olacaktır...

  • - tahmin et:25 Ağustos 2013, Pazar 14:39

    güzel yazmışsın. ama hakkımı sana helal etmiyorum

  • - Emine Yakar:22 Ağustos 2013, Perşembe 16:46

    Büşracığım diline, emeğine ve yüreğine sağlık çok anlamlı , güzel bir yazı olmuş . Bütün müslüman aleminin Allah yar ve yardımcısı olsun...