Ey Nebi dünya dönmeye başladığı günden beri hiç kimse senin kadar sevilmedi, özlenmedi. Hiç kimsenin hasreti senin kadar çoğalmadı. Dualarda hep senin isminle yakarışta bulunur insanlar. Çünkü sevgi seninle yeşerdi, seninle gelişip büyüdü. Sen güneştin, topraktın, anaydın, babaydın, yardın. Sen varsan huzur , barış, mutluluk vardı. Sen varsın diye insanlık sükunet içindeydi. Ama artık sen yoksun sensizlik var. Sen yoksun diye sevda yetim, aşk öksüz, şefkat kimsesiz. Oysaki sen hüznün tesellisiydin, tebessümün sonsuzluk müjdesiydin.
Sen doğdun; senin gözünün değdiği ufuklarda, Mecusilerin bin yıllık ateşi söndü.Kabe’nin kalbini işgal etmiş putlar devrildi. Öyle bir zamandayız ki senin adını taşımaktan utanan insanlarla yaşıyoruz. Senin adının güzelliğini temsil edemedik. Oysa ki öğütlerinin güneşi üzerimize doğduğunda, Nuşirevan’ın Sarayı gibi sarsılmalıydık. Taş taş üstüne kor gibi yükselttiğimiz bencillik saraylarını yıkmalıydık.
“Komşusu açken tok yatan bizden değildir” dediğini bildik ama kendi benliğimizi sivriltip etrafımızdakileri unuttuk. “İnsan insanın kurdudur” diye bellettiler bize.Uçurumlar açtık kalplerimize, uzağa düşürdük şefkatlerimizi ve sonra yitirdik, kaybın en büyüğünü yaşadık. “Sen çalış ben yiyeyim” diyen uygarlık sofralarına karşı duramadık.
Küskünlüklerimizi, vurdumduymazlıkları “bana ne” leri yükseltip yıkılmaz bir duvar yaptık. İnsanlığa insanlığı çok gördük. Şimdi perişanız, suçlu arıyoruz aynalarda adımızı suçlular hanesinden sildirir misin ey kutlu elçi?
“Birinin suçuyla, bir başkasını suçlamayın” dediğini Rabbimizin ilk senin dudağından işittik. Ama biz korkunç zamanlara eriştik; taraftarlık çağına “ya hep ya hiç” diyenlerin çoğunlukta olduğu zamana. Bir millete, bir ırka, bir renge tümüyle düşman olmayı yeğledik. Dışladık, küçümsedik, önemsizleştirdik. Dünya savaşlarının tohumlarını gizlice büyüttük. Bir şehri topyekün bombaladık. Geride annesine muhtaç bebeklerinde olabileceğini, unutan aklına getirmeyenlerden olduk.
Zalimleri bile zalimce öldürmeyeceğimizi söylerken sen, biz mazlumları da zalimce öldürenlerden yana olduk. Savaşın en ateşli yerinde bile “kadınlar ve çocuklara dokunmayın” dediğin halde sen, atom bombaları yapıp bir şehri çiçeğiyle birlikte yakanları bir şehri çocuklarıyla birlikte kavuranları uyaramadık. Kendimizi tarafgirlikle böldük, pareledik. Kalbimizi nefret oklarının ucunda yağmaladık. O kadar benimsedik ki” bana dokunmayan yılanları bin yaşatmayı” sokakları kuşatan çaresizliği görmezden gelir olduk. Haksızlıkların fotoğrafını çekerken haksızlığa uğrayanları kendi yalnızlıklarına terk ettik. Mahşer günü yüzümüz kızarır sana ümmetiniz diyemeyiz…
Her şeye rağmen sana sevdalı milyarlarca gönül. Sevinç, bayrak açmış bugün her sinede çünkü o gül hala gönüllerde yaşıyor. Seviyoruz seni ey Nebi yıpranmış vakitlerde yıpranmayan tek gül olduğun için…
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.
çok güzel olmuş, dilinize sağlık