Daha iyi duy diye söylediklerimi yüreğimden yüreğine akıtıyorum cümlelerimi:
Mevlana... Saf ve temizler dünyasının piri. Aşkın piri. Biliyorum şimdi sesim damla damla nakşoluyor kulaklarına. Duyuyorsun ve dinliyorsun beni, biliyorum. Şunu da biliyorum ki konu sen olunca aşktan başka bir kelam dile gelmez. Çünkü sen tüm âşıkların aşkına âşıksın. Tüm sevgilerin sahibine kaptırdın yüreğini. Biz ise Dost Dost nerdesin diyoruz Dost'la oturmuşuz da nerdesin diyoruz boyuna sarhoşluktan. O’nun yanında. Biz ise yalnızlıktan şikâyet ediyoruz her zaman yanımızda olana kör olmuş bir şekilde. Biz aşka kör olduk galiba. Öyle mi ey Mevlana? Hani derler ya aşığın aşkı üç mertebe üzeredir. İnsani aşk, ruhani aşk ve Rabbani aşk. İnsani aşk aşkın başıdır ve ruhani aşkın basamağıdır. Ruhani aşk da Rabbani aşkın merdivenidir. Biz ilk basamakta takılı kaldık. Beşeri aşklar etrafında dolanıp duruyoruz. Aslında aşkı ayaklar aldık göz göre göre. Körpe duygularımıza aşk sıfatını yakıştırdık. Nefsimizi aşk adı altında körelttik. Olmadık şeylere aşk için dedik af dilendik. Biz aslında maşuk aramadık bencil duygularımıza köle aradık. Köle bulduk ama aşkı bulamadık. Belki de gizleyemediğimiz aşkımızdı bayağılaştıran. Hâlbuki aşk gizli tutulmalıdır. Öyle ki siz Şems’le bir odaya sığdırdınız gönlünüzden taşan aşkı. Yok, oldunuz, o oda da sizi arayan herkese. Sonra Şems gitti bir de Şemsin aşkına yandın. Hâlbuki siz miraca yükselmiştiniz. Kimse anlamlandıramıyordu sizin aşkınızı lakin siz anlam denizinde yüzüyordunuz. Yüksekteydiniz öyle bir yükseklikti ki bu görmeye göz yetmezdi. Aşkınızın ışığı kör edecek kadar parlaktı. Ve yaktı bu ışık önce senin sonra Şems in yüreğini. Yaktı, yandınız. Hamdın, piştin ve yandın. Aşk her iki dünyanın parıltısını silip götürmüştür. Kulluk dünyasında cennet ile cehennemin bir değeri vardır. Ama aşk dünyasında bunlar bir toz zerresine bile değmez. Seçilmiş Âdem’e sekiz cennet verdiler. O bunları bir buğday tanesine sattı. O özlem metaını talih devesine yükledi ve gam dünyasına indi. Sekiz cennet de neydi ki âşık için. Âşık olana her yer cennet değil miydi zaten Mevlana? Aşk aşığın cenneti değil miydi?
"Arza hacet yok halim sana ayandır.
Dile gerek yok sessizliğim sana beyandır.
Söze gerek yok susuşum sana kelamdır.
Kelama ihtiyaç yok aşk sana figandır "
Aşığın yüreği açıktır aşktan anlayana. Mevlana sen saklayabildin mi aşkını? Saklayamadığın için hor görüldü. Şems gitti. Yandınız...
Aşkta yanmaktı zaten. Aşk oduna yanarak kül olmaktı. Mevlana şimdi ben de yanarak kül olmanın acısını çekiyorum. Yolumuz açık olsun...
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.