ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

İlk önce insan!

Cemal Hüdai

31 Mayıs 2013 Cuma 03:12
  • A
  • A

Dünden bugüne gelinen noktada istemdışı üstünlük sahibi kuvvet arayışı; insanlığın hem bilime, hem ilime, hem de realiteleri inceleme noktalarına yöneltmiş ve bugünün ilerlemeleri sağlanmıştır. Bugün gelinmiş olunan noktada bunca gelişmelere rağmen hala redd-i kalb ederek bazı manevi noktalar görmezlikten gelinmektedir. Bunun sebebi, şu anki zamanda inancı savunan insanların hem savundukları görüşü tam yaşayamayıp hem de yanlış bilgiler ışığında insanları davet ve temsil noktasında hataya düşmeleridir. Şu bir gerçektir ki; insanlar günümüzde akıl sahibi ancak onu hem maddi hem manevi yönden kullanabilecek tek yaratılmıştır.

Akıl gerçeği; bizleri diğer yaşayan canlılardan ayıran bir gerçek olduğu gibi, üzerimize düşmesi gereken birçok sorumluluğu da beraberinde getirmektedir. Geçmiş ve gelecek takıntılarına girmeden, şu anki elimizdekiler ile bir bakış açısı yakalamaya çalışır isek bizlerin ortalaması 80 yılı geçmeyen bir ömrümüz olduğunu, bu ömür boyunca da aklımız ve sahip olduğumuz görünen veya görünmeyen diğer donanımlarımızı tam manası ile kullanamadığımız görünmektedir. Hatta bilim’in de Kabul ettiği bir gerçektir ki \%3-4 kullandığımız beynimiz, bizlerin daha rahat ortamlarda yaşamamız için gereken bir dünya sağlamamızda yardımcı olmuştur. Insanoğlu bu ihtiyaç gibi gördüğü rahat yaşama arzusundan dolayıdır ki bağlayıcı her türlü inanç ve diğer mekanizmaları inkar yoluna gitmeye meyletmiştir süre gelen tüm zamanlar boyunca.

Tekrar kabul etmemiz gereken bir gerçek vardır ki, aklı her alanda en etkili kullanabilen varlık olarak insan; yaşam alanında hem kendisine hem de diğer yaşayan canlılara en zarar veren tür olmuş ve bunu bilerek sahiplenmedikleri kutsal kitap ve kitap sahiplerinin ve insanın gerçek sahibinin kendilerini başı boş bıraktıklarına dayandırmaya çalışmışlardır. Zamanın bizlere gösterdiği bir diğer şey ise başıboşluktan kaynaklanan manevi boşlukların dışa vurumu biçimindedir. Bu manada örnek verecek olursak; geçmişten günümüze, firavunların katlettikleri inkarcılar, eski yerel toplulukların kendi hemcinslerini öldürmeleri, amerika kıtası resmen keşfedilmeden önceki o ortamdaki yaşayanların hem coğrafyaya hem kendilerine zararları, Arabistan yarımadasındaki öldürücü gelenekler( kız çocuklarını toprağa gömme vs.) ve bunun gibi daha bir çok örnekler.

Şunu inkar edemeyiz ki insan fıtratı kesinlikle bir sahibe ihtiyaç duyma olarak düzenlenmiştir. Bunu kırdığınız taktirde, Allah inancını bilim ve ilime yaymadığınız taktirde, birbirleriyle çelişmeyecek doğrultuda tespit çalışmaları yaptığınız taktirde göreceksiniz ki şu güne kadar gelmiş geçmiş tüm insanların (gerçek manada ehl-i sünnet vel cemaat yönetim biçimleri hariç) yönetim biçimleri mutlaka hazin sonuçlara ulaşmış ve bir çok insanın ölümüne yol açmıştır.

Bu yazıdan çıkarılması gereken ana sonuçlar ise; aklın her zaman insanları doğruya yöneltmediği, aklın anlık ihtiyaçları ancak karşılayabilecek bir yeteneğe sahip olduğu, akılla ulaşılmaya çalışılan ütopyaların sadece söylemde kaldığı, bu bakımdan kalp ile inanç eksikliklerini gidermenin gerektiği, kendimize bir başka pencereden bakma vaktinin geldiği, ömrün eski vakitlerden artık daha kısa ve hayat sınav süresinin gittikçe kısaldığı, bir hata yaptığımızda bile aklımızın acımayıp vicdan ve ruhumuzun acı çektiği, ilim, bilim ve felsefe uğraşlarından önce kendi benliğimizi hem iç hem dış olarak iyice tanımamız gerektiği’dir.

Nacizane fikirlerden ibaret olan bu farklı bakış açısına sahip yazı inşallah hepimize ufacık bir yönlendirme olur. Unutmamamız gerekir ki; diğer canlılardan biyolojik olmasa da farklı oluşumuzun mutlaka bir sebebi var..!

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.