Kısa ve öz olmak gerekirse arkadaşlarım, biz millet olarak her defasında, herhangi bir yönetici koltuğunda oturandan, kendimizden bir şeyler ararız. Kimimiz karakter ve fıtrat olarak uyuşma, kimimiz ideolojik görüş birliği, kimilerimiz ise de hassasiyet ki beklenti içine kesinlikle girmemek lazım.
Konu çok basit ve birçoğunuzca malum. Bürokrasiye yani atanmış koltuğa, sahip olanların durumuna baktığımız zaman, devletin hangi kademesi olur ise olsun; çalışma alanları devamlı kanun ve bir üst mercii tarafından kontrol altında kısıtlı bulunan ve gündeme göre kolay kolay yaptırımlar uygulayamayan bir hiyerarşi mekanizmasından ibaret. Fakat seçilmiş dediğimiz vakit; özellikle siyasette, devamlı kendisini ve gündemini yenileyen, gerektiğinde konjonktür gereği bir önceki gün düşündüğünü hiç uygulamayan ve hiç düşünülmemiş bir şeyi her an uygulama ve kanuna dönüştürme şeklinde bir sisteme sahip olan, çeşitli insan profillerine sahip politikacılar görebiliriz.
Demiştik ya; bizlerden büyük koltuk sahiplerinde kendimizden ufacıkta olsa bir şeyler ararız diye, işte tam burada araya hep bildiğimiz ama devamlı görmezlikten geldiğimiz konjonktür ve statüko gelir. Statüko dediğimiz vakit, sanki Allah kanunuymuş gibi, karşısında en üst kademenin bile şu ana kadar pek az dur yeter artık dediği istem dışı bir refleks aklıma gelir. Devlet ve devletçilikte tavan yapan mekanizmanın tam kendisidir aslında bana göre. Neyi ve kimi koruduğu belirsiz, işine gelenin buna sırtını dayarsa yere devrilmeyeceği sinyalini de vermiyor değil. Konjonktür ise bunun yavrusudur, daha akıllıdır, bazen kendisini gizler zamana yayarak, pek belli etmez önceden kime nasıl davranacağını.
Peki, her konuya kucaklama tadında yaklaşan, aslında bizde sizlerden biriyiz hissinde davranan, demokrasi halk için vardır usulüne uyan bir yaklaşıma sahip olan Başbakan Erdoğan’ın, Eğitim sisteminde daha önceden yaralanmış parmağı onarmayıp ta, üzerinde bulunan ufak bir su toplama ile uğraşması kesinlikle kendisinin veya Bakan’ın yanlışı değildir. Bu şekilde tasfiye, aniden hortlak vermiş gibi görünen, marjinalize edilmiş bir Camia görmek isteyen statükonun suçudur. Kendisini tedavi edilmeye müsait olmayan bir hastanın, yanındaki başka bir hastayı doktorun bilinçli müdahale ile iyileştirmesini görmeye tahammül edemeyişi vardır konjonktürel yapının. Bu hep böyledir, biz hep seçilmiş koltuk sahiplerinde kendimizden bir şeyler arar iken, bir süre sonra onların bizleri tehdit olarak bile görebilmelerine sebep olmanın bir diğer adıdır aslında statüko. Bu siyasileri kötü yapmaz, bürokraside hata yaparsınız cezası ya uzaklaştırmadır veya tasfiyedir. Ama siyasilerin herhangi bir vakit hataları olursa, bir kesimi marjinalize etmeye çalışmaları gibi, bunun hesabıda iki ayrı tarafa kesilir.
Birincisi; seçmenlere, çünkü onlar sebep olmuşlardır koltuklarını uzun süre ısıtmalarına siyasilerin. İkincisi; statüko ve konjonktür ki, bunlar başlı başına devleti halkın tamamıyla kontrol edemeyişinin cevabıdır.
Devlet’i haklı olarak kendisine tehtidmiş gibi bir kısım legal çevreyi, illegalmiş gibi algılatan konjonktür bir tarafta ve buna, öyle yada böyle boyun eğiyormuş gibi görünen siyasi iktidarda diğer tarafa. Konjonktür gereğini hakkıyla yaparken, bir kısmı küstürme görevi ve hakkı bulunmayan siyasi iktidarında hem kendi imajına hem Avam tabakaya zarar vermemek için hilelere ve dolduruşa gelmemesi gerekmez mi?
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.