RAMAZAN FIKRALARI
Yıllar önce İstanbul’da öğretmenlik yaparken Ramazan’da ,çok sevdiğim ve saygı duyduğum, Beylerbeyi’nde oturan, rahmetli, Balıkçı Salih Amcam beni iftara davet etti.

Okul bitince dersten çıktım doğru Beylerbeyi’ne , yola koyuldum.Yol uzak olduğu için acele ediyordum. Nihayet Boğaz Köprüsü’nün ayağında otobüsten indim Beylerbeyi’ne aşağı yürüyordum. Ezan da okundu okunacak. Tam o anda yanımda son model siyah bir araba durdu. Cam açıldı, içerde yalnız orta yaşlı bir bayan: “ İftara geç kaldınız her halde buyurun.” Dedi. Ben önce biraz tereddüt ettim , sonra bindim ve teşekkür ettim. Bayan:”Ben Beykoz’a gidiyorum , siz nereye ?”Dedi.
Ben: “Beylerbeyi çarşıda indirirseniz sevinirim.” Dedim. Çarşıda kendisine teşekkür ederek indim.Bayan bana: “Allah orucunuzu kabul etsin, hayırlı iftarlar.”Dedi ve gitti.

Çok mutlu olmuştum. Kendi kendime bayan için tam bir İstanbul hanımefendisi diye düşündüm. Kendisine dualar ettim.Ezan okunduğu sırada Salih amcamın evindeydim. Bayan beni arabasına almasaydı çok daha geç kalacaktım.

Ertesi gün okulda bu olayı beğeneceğini umarak ilahıyatçı bir meslektaşıma anlattım. Dinledikten sonra bana: “İkiniz de günaha girmişsiniz.”Demesin mi. “Niye?” diye sordum.
Bana: “Sen de bilirsin ki bu davranış dinimize göre uygun değil” Dedi. Baktım adam gayet ciddi.Hiç tartışmadan:“Haklısın abi , ben bunu hiç düşünmemiştim , akşam eve gidince ben bari bir tevbe istiğfar edeyim.” Dedim. Sevgili okurlar maalesef bana bunu söyleyen güya din eğitimi almış bir İlahiyatçı. Adamın aklı nerelerde düşünebiliyor musunuz? Neyse konuyu biraz daha mütebessim bir hale getirelim.

Amma yalan , amma doğru olayı meşhur Erzurum’lu Naim hocaya isnad ederler.
Naim hoca teravih namazını kıldırmış. Vitir namazını kılacakken birden oradakilerden caminin anahtarını istemiş. Tabi cemaat şaşırarak bakıyormuş. Naim Hoca anahtarı almış, kalabalık olan cemaatin bakışları arasında camiden dışarı çıkmış, camiyi cemaatin üstüne kitlemiş ve dışardan Erzurum ağzıyla bağırmış: “Eziz cemeet ebdestsiz olduğum yeni anladım. Kimse bir yere getmesin ebdest alıp gelip tereviyi yeniden kılacaz.”

Bir Ramazan ayında caminin birinde hoca çok hızlı teravih namazı kıldırıyormuş. Cemaatin yaşlıları hocaya gelerek:“Hocam sen çok hızlı namaz kıdırıyorsun,biz eğilip kalkıncaya kadar sen uçuyorsun, biz yetişemiyoruz, biraz yavaş kıldırırsan iyi olur.” Demişler.Hoca: “Gençler memnun yavaş kıldıramam siz de başka camiye gidin.”Demiş .İhtiyarlar da hocayı müftüye şikayet etmişler.Müftü:” Ben bu akşam teravih namazına gizlice gelirim, hızlı kılıyorsa gereğini yaparım.” demiş.
Müftü hakikaten gizlice gelerek cemaatin arasına karışmış.Fakat hoca mihraba geçerken müftüyü görmüş ve durumu anlamış.Hoca öyle bir teravih kıldırmış ki tam 1,5 saat.
Tabi müftü diyecek bir şey bulamamış.Ama bu sefer gençler hocaya gelerek:
“Yahu hoca sen ne yaptın her akşam işi yarım saatte bitiriyordun Niye böyle oldu?” demişler.
Hoca : Sormayın gençler BU AKŞAM RADARA YAKALANDIK ondan demiş.

Teravih namazını hızlı kıldıran hocaya adamın biri gelerek:”Hocam valla secdede bir kere sübhane rabbiyel a’la yı zor diyorum.” Der. Hoca adama. “Sen yine iyi diyebiliyorsun, ben onu da demiyorum.” Demiş. Bu fıkraların içinde hiç Karadenizli hoca olmazsa olurmu?

Karadenizli hocaya “Estağfirullah’ın” anlamını sormuşlar hoca hiç bilmiyorum der mi ? Başlamış anlatmaya :” Uşaklar puni pölerek anlatacağum. Önce (es) deyu rüzgar gibi eseceğsun. Sonra (tağ) deyu nerden eseceğsun yüksek tağdan eseceğsun. Sonra (firul) deyu nasıl eseceğsun firul firul eseceğsun. En son (Allah) deyu kime eseceğsun Allah’a eseceğsun Estağfirullah’ın anlami işte budur. Sevgili okurlar Estağfirullah’ın anlamını unutmayın siz de başkalarına anlatın.
Ramazanınız mübarek olsun.