Bir söz vardır, “ Celladını severek ipten kurtulamazsın” diye. Bu günlerde sözün gerçekliğini sık sık tecrübe ediyoruz. İlk tecrübemiz Taksim olayları ile oldu. Erdoğan’ın; “ sesini bile özledim” dediği Obama, rüzgâr ters esince kadim dostunu satıverdi. Dedik ya, celladını sevmek fayda etmiyor. Son günlerde ise Mısır’ın çiçeği burnunda devrik lideri Mursi ile tecrübe ediyoruz. İktidara geldiği gibi Clinton ile görüşüp tarafını ve bağlılığını belli etse de, Mursi’nin de sonu Mübarek gibi oldu. Hatırlayın, Mısır’ın eski lideri Mübarek ile ABD arasından su sızmıyordu! Ama dedik ya, cellat ile mahkûm ilişkisi darağacında son buluyor işte.
Şimdi Mısır’da yeni mahkumlar celladına meftun olmaya hazır bekliyorlar. Arap Baharı’nda, Hüsnü Mübarek rejimine karşı omuz omuza çarpışan liderler an itibari ile koltuk derine düşmüşler. İki büyük muhalif lider Muhammed Mursi ve El Baradey… Beslendikleri küresel kaynaklar farklı olsa da, Arap Baharı’nda omuz omuza çarpışanlar şimdi ayrı düştüler. Mursi koltuğu kapıp celladı ABD’yi arkasına alınca, diğer muhalif liderler öksüz kaldı. Bugün ise Mısır’da darbe olduğunu duyuran Genelkurmay Başkanı’nın arkasında bir adam umut dolu gözler ile bakıyordu. Kim mi? El Baradey! Anlaşılan eski dost Mursi çoktan satılmıştı bile. Aslında El Baradey’e de çok kızmamak gerek. Netice de kendisi de bir emir kulundan ibaret. Hepsinin başında ayrı bir cellat, küresel çetelere finans akışını sağlamak için kukla gibi oynatıyor garipleri! Hele şu Suud Kralları yok mu? Hayatları ihanet ile dolu. Osmanlı’yı arkadan vurarak başladıkları ihanet sicillerini her geçen gün kabartıyorlar. ABD- SUUD ortaklığı ile sağladıkları petrol gelirlerini Mursi’nin başa geçmesi için feda eden Suud Kralları bile sattılar garibim Mursi’yi! Nasıl olur demeyin, olur. Küffar Suud kralları için Mursi veya El Baradey hiç önemli değil. Yeter ki Amerikan çıkarları Mısır’da ve tüm Ortadoğu’da tesis edilsin. Yoksa yandı gülüm petrol dolarları! Mısır’ın Tahrir meydanında toplanan kalabalığın milli ve anti emperyalist bir hükumet kurabilme ihtimaline karşı ordunun darbe yaparak sahnede ki kuklaları değiştirmesi, SUUD krallarının canına minnet. Celladını seven liderler gelir geçer, mesele para!
Çiçeği burnunda devrik Mursi ise yaşananlar karşısında direnmeye çalışıyor. Bir yandan Müslüman Kardeşleri silahsız direnişe davet eder iken, diğer yandan ABD ve avanesini yardıma çağırıyor. Gerçekçe mi? Ülkesinde yaşanan anti- demokratik darbeye karşı, demokrasi havarisi ABD’yi göreve çağırmak. Fakat emekli CIA ajanı Philip Agee bakın ne diyor: "CIA için demokrasinin bir anlamı yoktur! Eğer bir ülkede seçilmiş bir hükümet varsa ve bizimle işbirliği yapıyorsa , ne ala! Eğer işbirliğini reddediyorsa, demokratikmiş, değilmiş umurumuzda değildir!" Bugün için Mısır Ordusu ile ABD ile tam uyum içerisinde gözüküyor. Mursi’nin eski dostu ABD’yi demokrasi tesis etmeye çağırması beyhude gözüküyor.
Peki Mısır’da ne olmalı? Olmuş olanı ve olacakları şimdiden tahmin edebiliyoruz. ABD Mısır’da piyonları arasında görev değişimi yapıyor. Tahrir meydanı ise hala ayakta. Tahrir’de ayaklanan insanlar üzerlerine oynanan bu sinsi oyunu görmeli ve acilen Milli bir hükumet kurmalıdırlar. Bu yolda Müslüman Kardeşler ve Mısır Ordusu baş düşmanları olacaktır. Belki Mısır tekrar kan gölüne dönecektir ama Mısır’ın ABD-İSRAİL esaretinden kurtulmasının tek reçetesi ne yazık ki budur!
Gelelim Türkiye’ye. Bu aralar iktidar partisinin ağzında sakız olmuş belli başlı kelimeler dikkat çekiyor. “DIŞ GÜÇLER”, “FAİZ LOBİSİ” vs. Taksim’de toplanan binlerce kişiyi dış güçlerin piyonu ilan ediyorlar. Ve soruyoruz; kim bu dış güçler? Sorumuz adresine ulaşmış olacak ki, Beşir Atalay; Yahudi Diasporası deyiveriyor. Ağzından kaçırdığı kelimenin başına dert açacağını anladığında ise ne yazık ki çok geç oluyor. Her seçim öncesi Ak Parti heyetinin ABD ziyaretlerinde ilk Yahudi kuruşlarına uğradığını unutan Atalay, derhal çark ediyor ve “ sözlerim çarpıtıldı” diyor. Seçimlere az kaldı, CHP heyeti ABD ziyaretlerine başladı bile. Sıra Ak Parti’de. Yahudi Lobisi ile arayı bozmamak gerek. Beşir Atalay’ın düştüğü bu trajikomik durum aklıma başka bir olayı daha getiriveriyor. Davos’ta Peres’e karşı Kasımpaşalı damarı ile yüklenen Erdoğan’ın, daha sonra tıpkı Beşir Atalay gibi çark ettiğini hepimiz gördük. “ Tepkim moderatöre idi” diyerek konuyu kapatıveriyor! Eee bunun adına siyaset mi diyelim, çark etmek mi diyelim bilemedim?
Kısaca Ortadoğu yine cadı kazanı... Her cadı( küresel çete) eline bir kaşık( küresel çetenin yerli işbirlikçileri) almış karıştırdıkça karıştırıyor Ortadoğu kazanını. Kimi zaman A cadısı kazanı eline geçiriyor, kimi zaman B cadısı. Cadılar rolleri değişse de, Ortadoğu’nun makûs kaderi hiç değişmiyor!
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.
- - Ev Sahibi:05 Temmuz 2013, Cuma 05:27