Bir miraç kandiline daha kavuşmak nasip oldu. Allah’ın takdiri olacak ki; bu kandil çok kritik günlerin içinde yer aldı. Bir yandan Taksim Gezi Parkı, bir yandan PKK’nın çekilme süreci, diğer yandan Reyhanlı saldırısı, diğer yandan meclisten geçirilen petrol yasası! Yaşadıklarımıza bakarsak, büyük bir tezgâh dönüyor memleketin tepesinde. Özellikle Gezi Parkı’nda ve diğer gösteri merkezlerinde polis şiddeti tırmandıracak hamleler yapıyor iken, başbakan “ 1 Milyon Kişi Toplarım” cümlesi ile kalabalıkları resmen gaza getiriyor. Görülen o ki; iktidar partisinin ülke çapında çıkan ayaklanmalardan nemalandığı aşikâr. Peki ne için? Bu tespit Akın Sineme isimli bir kardeşime ait. Kendisinin olaylara bakışı şöyle: Hükumet, sokağa çıkan göstericileri kışkırtmak sureti ile mecliste görüşülen petrol yasasını sessiz sedasız geçirme peşinde! Petrol yasası da nedir diye soracak olursanız kısaca açıklayalım. Yabancı şirketlere ülke topraklarımızda petrol arayabilme kolaylığı sağlayan yasaya göre; yabacı bir şirket eğer petrol bulursa, bulduğu petrolün satışından elde ettiği döviz gelirlerini yurt dışına çıkarabilecek. Yani hem senin petrolünü satacak hem de kazandığı parayı yurt dışına kaçıracak. Sadece buda değil, devletin bulunan petrolden aldığı hisse azalacak ve petrol konusunda “milli menfaat” uygulaması ortadan kalkacak! Okuduğunuzda bu yasa karşısında şok olduğunuzu görür gibiyim ama şaşırmayın, sırf siz şok olmayasınız diye gözlerini Gezi Parkı’na çevirdiler ya!
Gezi Parkı olayları ile ilgili göze çarpan bir başka husus ise, yabancı basının göstericilerin yanında yer alması. Yıllardır Türk vatandaşı olarak öğrendik ki; Avrupa “kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” mantığı ile dış politikasını oluşturuyor. Merak ediyorum, Avrupa’nın bu olaylar sonucu beklediği “kaz” ne acaba? Türkiye’nin toplumsal huzurunu bozmak olabilir mi? Yada biraz daha derin düşünelim, Ak Parti’nin hala ABD’de Cumhuriyetçi Neo-Con’lara olan yakınlığı olabilir mi? Malumunuz üzere Avrupa devletleri ve ABD’nin DEMOKRAT( Obama) kanadı her zaman yakın konumdadırlar. Gözüken o ki; Türkiye’de piyonları paylaşma sorunu yaşayan Küresel Şebekeler, Taksim olayları üzerinden gırtlaklaşma yarışı içindeler. Bir kısmı biber gazı ve cop ile dehşet saçan polisi destekliyor iken, bir kısmı yüzü peçeli provokatör eylemcileri destekliyor.
Son olarak, yakında toplanacak olan Bilderberg ekibinden bahsedelim. Aytunç Altındal’ın tespitlerine göre Avrupa’nın yönetiminde hakim olan Bilderberg örgütü, Türkiye’de ki olaylar üzerine geniş bir toplantı yapacak. Hatta Türkiye hakkında ismi lazım olmayan birileri örgüte brifing verecek. Toplantı sonucu olayların büyütülmesi mi, yoksa durdurulması mı yönünde karar çıkacak bekleyip göreceğiz.
Buradan düşünen insanlara çağrımız şudur; sokağa çıkanları anlıyoruz hemde çok iyi anlıyoruz. Türk olmamız tartışmaya açılmış iken, bayrağımız tartışmaya açılmış iken, başbakan Lazistan ve Kürdistan’dan bahsediyor iken, Mehmetçik katilleri ellerini kollarını sallaya sallaya dışarıya çıkıyor iken evlerde oturup haber izlemek bir hata idi zaten. Sokaklara çıkmak ve kamu malına zarar vermeden demokratik bir direniş gösterebilmek Türk milletinin en büyük ve demokrasi rejimi içerisinde en mukaddes hakkıdır. Yeter ki provokasyonlara gelmesin, yeter ki marjinal şiddet yanlısı grupların oyunlarına gelmesin. Hükumet ise olayların yatışmasını ve Avrupa’nın Türkiye’yi karıştırmamasını istiyor ise halkına kulak vermeli, bu milletin hassasiyetleri ile oynamayı acilen bırakmalıdır! Yoksa, gittikçe diktatörlük rejimine dönen ülkemizde huzursuzluk her geçen gün artacaktır. Başbakan’a insaniyet namına diktatörlerin sonunu hatırlatmak ülkesini seven her Türk vatandaşının görevidir.
Şu mübarek Miraç kandilinin hürmetine Allah memleketimizin başına örülen ağları etkisiz kılsın, zalime fırsat vermesin. Sağlıcakla kalın…
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.