Masamın üzerindeki cep telefonuma baktım… Baktım… Uzun uzun baktım…
Kaçınız bana mikrofonun şuan açık olmadığını ve dinlenmediğimi söyleyebilir?
Ya da kaçınız şuan telefonun kamerasının açık olmadığını ve telefonla şu bakışmalarımızın uzak yerlerde uydu aracılığı ile günlüklerime kaydolmadığına beni ikna edebilir?
Onlara baktığımı fark edip, ekranı bir refleksle kapadıklarının farkındayım.
“Sizin var ya…” yı beden dili ile anlatıyorum, sessizce işaret/şehadet parmağımı sallayarak.
Gönderdiğim mesajların okunduğunu ve işin aslını bilip bilmeden yazdıklarıma güldüklerini duyar gibiyim!
- Yoldayım, çay koydun mu?
- Tamam, koydum
Bana ne ki senden?
Ne sorgularsın mesajlarımı? Benden bir cacık çıkmaz…
Bilirsin zaten yerimi!
Attığım twitlerin altında “Türkiye konumundan” yazısı var, tıklarsan hangi sokaktan o twiti attığım Google Maps'te haritada çıkar karşına.
Ben kapadım o özelliği ama yanlış bir söz söylersem size, Twitter’da çalışan elemanlarınızdan öğrenirsiniz nerede, hangi konumda olduğumu.
Söylemezlerse yerimi; terörist olma şüphesi var, üstelik Müslümanmış dersiniz…
Kapalı tüm kapılar açılır böylelikle.
Alışveriş merkezleri, dükkanlar, cadde sokak MOBESE 7/24 hayatımızı çekiyorlar ve evden dışarı ilk adımımızı atar atmaz ile başlıyor her yeni bölüm film..
Bize her gün yararları anlatılıyor TV ekranlarında; bak işte cinayeti çözdük, kaza oldu sebebini bulduk, hırsız oldu yakaladık ve sonra açımıza yakalanan komik sahneler var oturduk güldük...
Ne kadar yararlı bir şey yaptığımızı gösteriyoruz insanlık olarak.
Elbette ki yararı tartışılamaz, ya zararı?
Çoğumuz bilmiyoruz henüz, akıllı telefonlarımıza kurduğumuz programların, oyunların nelere ulaştığını hangi bilgilerimizi alabildiğini.
Biliyoruz ancak bile bile kabul ediyoruz, telefon çağrı geçmişini, mesajlarını, profilini, telefonun içindeki her içeriğe erişebilmesini..
Her şeyi ile akıllı olan telefonum, bana neden uyarı vermiyor "X programa izin vermiştin, şuanda telefonundaki falanca bilgileri gönderiyoruz, lütfen bekleyin.." diye? Yoksa aklı mı kesmiyor?
Dinlenmeniz için masanızın altına böcek yerleştirilmesine gerek yok bu devirde.
Ya da ne iş çevirdiğinizi bilmek için vazonuzdaki çiçeklerin arasına gizli kamera konulmasına gerek yok.
Fişlenmenize hiç gerek yok öyle eskisi gibi.
Sosyal medyada da, oldukça sosyal insanlarız biz. Artık hepimiz oturduk, biz fişliyoruz kendimizi.
Siz zahmet etmeyin.
Derlemeniz yeterli.
Paranoya değil bu, olacak iş değil değil mi?
Ama olmayacak iş de değil!
Not: Bu yazıyı yazarken bilgisayarımın iki üç defa kendiliğinden yeniden başlaması tatlı tesadüf oldu, bir sorun var galiba!
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.
Çok güzel bir yazı kaleme almışsın Çetin kardeş. Kalemine kuvvet! Yeni yazılar bekliyorum