Gezi Parkı ile başlayarak, sivil direniş adı altındaki eylemler ile renk ayırt etmeksizin hepimizin çeşitli kazanımları oldu.
Çevre konusuyla ve polisin orantısız tutumu ile destek bulan eylem, şiddet ve provokatif gösterilere sahne olunca, işin rengi de yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.
En başından itibaren yazılarımda da ifade etmeye çalıştım. Eylemde bulunmak, hükümete karşı tepki göstermek, görüşlerimizi ifade etmek hakkını, kimse biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının elinden alamaz.
Çok şükür, batıya oranla çok daha öndeyiz bu konuda. Şehir efsaneleri ile büyütülerek, geri kalmışlığımızı yıllardır ortaya koyan batılılar, bu eylemlerin başlangıcında yayınlanan batılı güvenlik güçlerinin orantısız müdahale fotoğrafları ile eylemlerin doğuşunda ilham olmuşlardır.
Son dakika haberleri ile BBC’den, CNN’den, El-Cezire’den bilinçli bir şekilde takip ettiğim, gerçeğinden çok daha çirkin bir şekilde kurgulanan olaylar; asıl hedeflerinin ne olduğu konusunda kendilerini ele verdiler.
Eylemde bulunanların hükümete ilettikleri maddeleri incelediğinizde, uzlaşılabilecek gördüğüm masum taleplerin yanı sıra asıl meselenin ne olduğunu ve kimlerden yoğun destek alarak bu eylemin bu noktalara geldiğini görmekteyiz.
Nitekim;
Son yıllarda geliştirilen yerli savunma sistemleri ile batıdan silah alımının asgariye indirilmesinde büyük yol alınması,
Nükleer kelimesinin ağırlığı ile masalara oturulabilmesi,
Lozan’da imzalanan maddeler ile cüzi ücretler ve müdahale edilemeyen geçişlerle yolgeçen hanına çevrildiği İstanbul Boğazı’nda, “Kanal İstanbul” gibi Lozan’da olmayan bir konuda bir geçiş güzergâhı oluşturarak, gerek geçiş ücreti alabilme, gerek denetleme ve gerek kontrolü ele geçirmeye yönelik çılgın bir proje ile,
Üçüncü bir köprü ve hava alanı ile İstanbul ulaşımının ciddi anlamda rahatlaması sağlanarak bir cazibe merkezine dönmesi,
Müslüman ve batıdan daha laik olmayı başarabilen bir ülkede, din eğitimlerinin verilememesi gibi çelişkilerin ortadan kalkması,
Olası bir küresel ısınma etkisi ile su savaşları yaşanması durumunda, halkın kandırılarak derelerin, suların ellerinden alınmasını önlemek amacıyla kurumsallaştırılması,
Çözüm süreci ile birlikte ülkede son birkaç aydır kan dökülmemesi,
Halk arasında pek bilinmeyen, ancak anlaşmayı imzalayan devletlere ciddi yaptırımları olan ve sınırlamalar getiren IMF’ye tüm borcun tamamlanarak, elli yıldan fazladır oturulan kucaktan inilmesiyle birlikte, bu ferahlığın artık vatandaşa yansımalarının başlayacağı endişesi,
Sağlık için, albenisini azaltmak için, alkolün satış saatlerinde ve reklam şekillerinde şirketlere yeni düzenlemeler getirilmesiyle,
Reçetesiz ilaç satılmaması gibi bir öneri ortaya çıkarak, gereksiz ilaç alımının önüne geçilmesi ve bilinçli ilaç kullanımının hedeflendiği uygulama ile çoğunlukla batının vakıf olduğu ilaç şirketlerinin musluklarına el atılması,
Halktan işlem ücreti, dosya masrafı gibi saçma giderleri yansıtan bankalara bir denetleme gelmesi ve toplamda 1,1 Milyar TL gibi bir ceza kesilmesi
gibi Türkiye’nin geleceğini olumlu etkileyecek çok önemli çabalar, gerek Türkiye gerek İslam düşmanlarının hiç hoşuna gitmemiş olmalı.
Her türlü oyun denendi. Türk Bayrağı yakıldı, Atatürk ile Öcalan aynı kareye bile girdi. Polis panzerine Kürdistan yazıldı, el işaretleri ile karelenen Ülkücüsü, Atatürkçüsü, Komünisti, Türkü, Kürdü bir arada oldukları gösterilse de hiç samimi değildi.
Basının tutumunu sorguladığımızda ise kimi konularda doğru bulmasam da o eskisi gibi 24 saat kesintisiz canlı bağlantılar ile halka kontrolsüz aktarılan yayınlarla yaşanan bu provoke olayların, ne kadar çok büyütüleceğini ve halkı nasıl bir gerilime sürükleyeceğini düşünmek bile istemiyorum.
Biz duygusal bir halkız, sadece polis panzeri üzerinden geçti diyerek aktarılan ve sonra yalan olduğu anlaşılan fotoğrafla bile yüzlerce belki binlerce kişi sokağa çıkmıştır.
Almanya’nın, İngiltere’nin, Rusya’nın, İran’ın, İsrail’in ve diğerlerinin, gerek basın gerekse ajanlarını sahaya sürerek desteklediği eylemler, bu ülkede aramızda kimlerin cirit attığını da unutmamamız gerektiğini hatırlattı.
Belki adları Ahmet, Ayşe, Pelin, Ömer’dir bizim gibi… Camiye girer çıkar, bu onu “muhafazakâr” yapmaz. Eliyle kurt yapar, bu onu “bozkurt” yapmaz. Sol yumruğunu gözümüze sokması onu “devrimci” yapmaz. Lütfen herkese ve her söylenene kulak asmayınız.
Atalarımız ne güzel demiş: “Lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı?” diye…
Ben dahil olmak üzere, birlikte kuracağımız empati ile herkes bu olaylardan sonra büyük bir ders çıkarmalıdır.
Fikirlerinden dolayı bir kişiyi ya da kişileri onursuz görmek, onurlu bir insanın davranışı değildir.
Sana göre ben dalkavuk isem, buradan baktığımda da sen dalkavuk olarak görünüyorsundur.
Bana göre sen çapulcuysan, oradan bakınca da ben çapulcu olarak görünüyorumdur.
Hâlbuki şu masada birlikte otursak, karşımızda sadece bizden olmayanlar ortada kabak gibi kalacaktır.
Vakit, her şaha kalktığımızda batının kaşıdığı ve kaşındırdığı yaralarımızın, ne derece iyileştiğini görme vaktidir.
Ve bana göre, sargıların açıldığı ve çok şükür iyileşmiş diyebileceğimiz bir zamandayız. Gelin bu anı birlikte yaşayalım.
Yıllardır bizlere aktarılan uydurma haberler ile gazlara geldiğimiz konuları bir kenara bırakarak gerçekleri sorgulamayı, fikirlerimize saygı duyarak birbirimizi kırmamayı, ayrı köşelerde bağırıp çağırmak yerine diyalog ve uzlaşı yollarının bulunmasını sağlamayı, kazanım ve kaybedilecekleri değerlendirilerek en doğrusunu tercih etmeyi başarıp her şeyden önemlisi yaşadığımız bu toprakların hakkını vererek batıya birliğimizi ve dirliğimizi gösterme vaktidir.
Ve unutulmamalıdır ki din, dil, ırk, namus ve en önemlisi vatanımızın toprak bütünlüğü söz konusu olduğunda; o sağduyulu davranmaya çalışan, sokağa çıkmayan \%50’ler ve ülkücüler de artık evlerinde olmayacak, el ele, kol kola o düşman olmaya cesaret edebilenin karşısında, ön saflarda yerlerini alacaktır.
Gerisini bırakalım da onlar düşünsünler.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.